Her bilim insanının, çalışma alanı hakkında bazı temel soruları cevaplaması gerekmektedir. Bu soruların ilki, bilim adamının çalıştığı alanın gerçekliğinin ne olduğudur. Bu soruya verilecek cevaplar ontoloji ile ilgilidir. Bilim adamının cevaplaması gereken diğer bir soru, üzerinde çalıştığı gerçekliği bilmesinin mümkün oluşu, yani bu gerçeklik ile kurulacak epistemolojik ilişki problemidir. Bilim adamı üzerinde çalıştığı gerçeklik ile ilgili bilgi sahibi olduktan sonra kendisinin bilgi ile nasıl bir iletişime geçeceği de önemli bir çatışma konusudur. Bu soru ise sosyal konumu ile ilgilidir. Kendisinin sosyo-kültürel kimliğini belirleyen bir bilim insanı, artık çalışma alanında bilgi üretme aşamasında kendi kimliğinin araştırmalarına ve araştırma sonuçlarına nasıl yansıyacağını belirlemek durumundadır. Üzerine konuştuğum bu problemler alanı, din eğitimi bilimi ile ilgili olması durumunda ise bütün bu faaliyetlerde teolojinin (özellikle Tanrı düşüncesi) yeri ve konumunun ne olacağı ise en temel soru durumundadır.

Every researcher must answer some fundamental questions. What is the nature of the reality that I wish to study? (ontology) How will I know it? (epistemology) What must I do to know it? (methodology)? A new question has emerged as critical for qualitative researchers as well: Who am I? (social location). How does my social location and world view impact the research? For those of us in religious education, I would add yet one more, Where is God in this? (theology) Bu yazı, “Crain, Margaret Ann (2006). “Redefining the Fundamental Questions”, Religious Education, 101:4, 438-442.” künyeli makalenin çevirisidir. Makale başlığına “din eğitiminde (in religious education)” ifadesi çeviren tarafından eklenmiştir. Makalenin orijinal metninde yer alan dipnotlar, çeviride köşeli parantezler içerisinde verilmiştir. ** Yrd. Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, acekin@kastamonu.edu.tr