Öz Günümüz dünyasının kimlik krizi, sadece ekonomik, sosyolojik ve siyasal ölçekler kullanılarak ve dinî boyutun gereksinimlerinden sıyrılarak anlaşılamaz. Kişisel ve toplumsal kimlik krizi, dinî geleneklerin temel referanslarına dönük bir unutkanlıkla üstesinden gelinemeyecek bir bakış açısı krizini yansıtmaktadır. Kimlik ile özgürlük arasındaki derin bağlantıyı araştırmak için dinî tecrübelerin tanımlanması ile yapılandırılmış bir hafızanın kabulüne ihtiyaç vardır. Özgürlük ile kimlik arasında karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır. Özgürlük ve özellikle dinî özgürlük, belli bir kimlik tipinin desteklenmesi ile beslenen gerçekliklerdir. Gerçek özgürlüğe, Hakikatin hayatına katılarak ve ruhsal bir düşünme ve var olma yoluyla ulaşılabilir. Ruhsal özgürlük, kuramsallaşmış kalıpların ve ideolojik çizelgelerin içine sıkışmak değildir, tersine o Hakikate bağlanarak izinden gitme ve Hakikati paylaşma özgürlüğüdür. Kutsal Ruh insanın özgürlüğünü iptal etmez, onu ilâhî iradeye yönelterek yüceltir.