Küresel Güçlerin Karadeniz Stratejilerinin Önündeki Engel: Montrö

20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini şartsız var eden ve Karadeniz'de bölgesel güvenliğin teminini sağlayan özel nitelikli bir uluslar arası mukavelenamedir. Karadeniz'in değişen jeopolitiğinde etkinliğini artırmaya çalışan ABD, Genişletilmiş Orta Doğu ve Afrika Projesi kapsamında bir yandan Bulgaristan ve Romanya'da üstler edinmek için girişimlerde bulunmakta diğer yandan NATO'nun Akdeniz'de süregelen "Active Endeavor Harekatı"nı Karadeniz'de mevcut bir güvenlik boşluğu olduğunu öne sürerek bu bölgeye kaydırmak istemektedir. Karadeniz; Asya-Avrupa arasında bir enerji koridoru olan, zengin hidrokarbon yataklarının bulunduğu Hazar Bölgesine ev sahipliği yapan ve Orta Asya petrollerini barındıran son derece önemli bir coğrafyadır. Geleceğe yönelik tahminler ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB)'nin sorunlu bir bölge olan Orta Doğu'dan enerji temin etmektense gözünü Orta Asya petrollerine dikeceğini göstermektedir. Orta Doğu petrolünün yeni alıcıları ise Uzak Doğu, Japonya ve Çin olacaktır. ABD'nin Karadeniz stratejisi iste bu koşullar dahilinde oluşmakta ve ABD Donanması'nın Karadeniz'de konuşlandırılması ve Boğazlar'dan geçişinin önündeki en büyük engel Montrö Boğazların Rejimine Dair Konvansiyon olarak gözükmektedir. Montrö üzerine planlanan değişiklik veya andlaşmayı sona erdirme senaryoları ABD'nin güttüğü bu stratejiden doğmaktadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)'nin yıkılmasından sonra Bağımsız Devletler Topluluğu'na vücut veren devletler, Sosyalist rejimin yıllardır üzerlerinde kurmuş olduğu baskıdan kurtularak yüzlerini Batı'ya dönmüşlerdir. Öncelikleri NATO-AB üyesi birer uluslar arası hukuk süjesi olmaktır. Yani koşullar, gerek ABD gerekse AB için bölgede hakimiyet kurmaya elverişli niteliktedir. Aralarında Bulgaristan ve Romanya'nın bulunduğu bölge devletleri Montrö'nün doğal tarafıdır ve olası Montrö'nün kısmen değiştirilmesi teklifinde veyahut antlaşmanın feshi bildiriminde arkalarında Batı'nın gücü ve teşvikiyle hareket edebilirler. Mevcut böylesi bir haritada Türkiye'nin milli menfaatleri gereği, çıkarlarını en iyi şekilde koruyan ve Boğazlar üzerinde tam egemenlik tesis eden Montrö'nün tadili veya feshi girişimlerine karsı kararlı bir şekilde direnmesi, bunu yaparken Rusya Federasyonu ile birlikte hareket etmesinin yanı sıra ABD'nin de Karadeniz politikalarında tam anlamıyla saf dışı bırakılmamasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir.

Obstacle in front of the Global Super Powers' Black Sea Strategies: Montreaux

20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye'nin Boğazlar üzerindeki egemenliğini şartsız var eden ve Karadeniz'de bölgesel güvenliğin teminini sağlayan özel nitelikli bir uluslar arası mukavelenamedir. Karadeniz'in değişen jeopolitiğinde etkinliğini artırmaya çalışan ABD, Genişletilmiş Orta Doğu ve Afrika Projesi kapsamında bir yandan Bulgaristan ve Romanya'da üstler edinmek için girişimlerde bulunmakta diğer yandan NATO'nun Akdeniz'de süregelen "Active Endeavor Harekatı"nı Karadeniz'de mevcut bir güvenlik boşluğu olduğunu öne sürerek bu bölgeye kaydırmak istemektedir. Karadeniz; Asya-Avrupa arasında bir enerji koridoru olan, zengin hidrokarbon yataklarının bulunduğu Hazar Bölgesine ev sahipliği yapan ve Orta Asya petrollerini barındıran son derece önemli bir coğrafyadır. Geleceğe yönelik tahminler ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB)'nin sorunlu bir bölge olan Orta Doğu'dan enerji temin etmektense gözünü Orta Asya petrollerine dikeceğini göstermektedir. Orta Doğu petrolünün yeni alıcıları ise Uzak Doğu, Japonya ve Çin olacaktır. ABD'nin Karadeniz stratejisi iste bu koşullar dahilinde oluşmakta ve ABD Donanması'nın Karadeniz'de konuşlandırılması ve Boğazlar'dan geçişinin önündeki en büyük engel Montrö Boğazların Rejimine Dair Konvansiyon olarak gözükmektedir. Montrö üzerine planlanan değişiklik veya andlaşmayı sona erdirme senaryoları ABD'nin güttüğü bu stratejiden doğmaktadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)'nin yıkılmasından sonra Bağımsız Devletler Topluluğu'na vücut veren devletler, Sosyalist rejimin yıllardır üzerlerinde kurmuş olduğu baskıdan kurtularak yüzlerini Batı'ya dönmüşlerdir. Öncelikleri NATO-AB üyesi birer uluslar arası hukuk süjesi olmaktır. Yani koşullar, gerek ABD gerekse AB için bölgede hakimiyet kurmaya elverişli niteliktedir. Aralarında Bulgaristan ve Romanya'nın bulunduğu bölge devletleri Montrö'nün doğal tarafıdır ve olası Montrö'nün kısmen değiştirilmesi teklifinde veyahut antlaşmanın feshi bildiriminde arkalarında Batı'nın gücü ve teşvikiyle hareket edebilirler. Mevcut böylesi bir haritada Türkiye'nin milli menfaatleri gereği, çıkarlarını en iyi şekilde koruyan ve Boğazlar üzerinde tam egemenlik tesis eden Montrö'nün tadili veya feshi girişimlerine karsı kararlı bir şekilde direnmesi, bunu yaparken Rusya Federasyonu ile birlikte hareket etmesinin yanı sıra ABD'nin de Karadeniz politikalarında tam anlamıyla saf dışı bırakılmamasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir.