MEHMET ÇAVUŞOĞLU

üniversitelere dağıldık. O Konya’ya gitti. Döndükten sonra İstanbul Üniversitesi’nde profesör olması mümkün değildi. O da Mimar Sinan Üniversitesi adını olan Güzel Sanatlar Akademisi’nin Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kurdu. Ben doçentlikte beş seneyi geride bırakmış, ancak kadro problemi ve mevzuat dolayısıyla profesör olamıyordum. Mutlaka başka bir üniversiteye gitmem gerekiyordu. Ancak hayatımın hiçbir döneminde kulis yapamadığım için bir teklif gelmesini bekliyordum. İşte bu sıralarda, aramız biraz limonî olduğu için Çavuşoğlu, sevdiğim birkaç kişiyi araya koyarak dolaylı bir teklifte bulundu. Üzerinde uzun uzun düşündüğüm bu teklifi, ikimizin de sinirli bir mizaca sahip olduğumuz için reddettim. İlmî çalışma ancak huzurlu bir ortamda gerçekleşebilirdi. Ana bilim dalımızın değerli asistanı Dr. Abdullah Uçman, kadrosuzluk sebebiyle yardımcı doçentliğe atanamıyordu. Oysa çok çalışkan ve donanımlı bir gençti. O sıralarda vekâleten anabilim dalı başkanlığını yürüttüğüm için, Abdullah Uçman’ın dilekçesine onay vererek, onu Çavuşoğlu’nun yanına gönderdim. Abdullah Uçman sık sık odama uğrar, beni ikna etmeğe çalışırdı. Yanılmıyorsam aradan bir buçuk, iki sene geçmişti. Mimar Sinan Üniversitesi’ne Prof. Gündüz Gökçe rektör olarak atanmıştı. Bu seçimden hemen sonra, Çavuşoğlu’nun dekan olacağı söyleniyordu. O ise, Bodrum’da tatilden başka bir şey düşünmüyordu. Rektörün bütün ısrarlarına rağmen, dekanlık seçimini beklemeden, çok sevdiği Bodrum’a kavuşamadan, müessif bir trafik kazasında aramızdan ayrıldı
Anahtar Kelimeler:

-

MEHMET ÇAVUŞOĞLU

Keywords:

-,