ERMENİ MESELESİ BAĞLAMINDA DİYARBAKIR SÜRYANİLERİ VE TURABDİN İSYANLARI

Osmanlı Devleti, idaresi altındaki gayrimüslimleri din ya da mezhep esasına göre örgütleyerek idare etmiştir. Bu idare şekline “Millet sistemi” denilmekte olup ve her türlü din ve dâhili işlerde halklar serbest bırakılmıştır. Süryani Milleti İstanbul’un fethi sonrasında hukuki olarak Ermeni Patrikhanesine bağlanmıştır. Tarihsel olarak Ermenilerle Süryaniler aynı dinin mensupları olup ve genellikle aynı şehirlerde yaşarlardı. Süryaniler ile Ermeniler arasında XIX. yüzyılın ortalarına kadar önemli sayılabilecek herhangi bir anlaşmazlıklar meydana gelmemiştir. XIX. yüzyılın sonlarında Ermeni komiteleri Diyarbakır’ın da içerisinde bulunduğu Doğu vilayetlerinde devlete karşı isyanlara girişmişlerdir. Ermeniler Süryanileri kendilerine destek vermeye zorlamışlardır. Bu girişim Süryaniler ile Ermeniler arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olmuştur. 1 Kasım 1895’de Diyarbakır vilayetinde meydana gelen Ermeni olaylarında Müslümanların yanı sıra Süryaniler de olumsuz etkilenmiştir. Ancak buna rağmen özellikle Süryani din adamlarının tavrı çok etkili olmuştur. Süryani toplumu genellikle Ermenilere karşı devletin yanında yer almıştır. Bu süreçte Süryaniler toplumsal barışın tesisi için mücadele etmişlerdir. Dolayısıyla Süryaniler tahkikat komisyonlarına sundukları raporlarda olayların müsebbibinin Ermeniler olduğunu dile getirmişlerdir. Bununla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında Ermenilerle birlikte hareket eden bir takım Süryanilerin Diyarbakır valisi tarafından tehcire tabi tutulmuşlardır. Bu kişilerin yakınları Midyat bölgesinde Süryanilerin hükümete başkaldırısına sebep olmuştur. Ermeni tehcir kafilelerinden kaçan bazı Ermeni ve Süryaniler Midyat ve çevresini (Turabdin) kendileri için korunaklı bir üs olarak seçmişlerdir. Bu da isyanın daha da büyümesine yol açmıştır. İsyan Temmuz 1915’de kısa süre içerisinde Hezak-Cizre bölgesini içine alacak şekilde genişlemiş ve ancak 1915 yılı sonunda bastırılmıştır.