PARTİ İÇİ DEMOKRASİ AÇISINDAN ADAY BELİRLEME YÖNTEMLERİ

Önseçim dışındaki aday belirleme yöntemleri, partili üye ve seçmenlerin isteklerini yansıtmadığı için demokratik kabul edilemez. Ülkemizde ise, aday belirleme yetkisinin bütün partilerde genellikle sınırlı bir oligarşik grubun hâkimiyetinde olduğunu söyleyebiliriz. Öyle ki, bu grup seçilecek adayları belirlemekte ve sonra seçilen adaylar bu grubun hâkimiyetinin devam etmesine katkıda bulunmaktadır. Bütün bu yozlaşmış Siyasi süreç, demokratik olmayan aday belirleme yöntemlerinin uygulanması neticesinde ortaya çıkmakta ve bu durum adeta değişmez bir yazgı gibi görülmektedir. Oysa partilerin katıldıkları seçimlerde adaylarını nasıl belirleyecekleri gibi parti içi demokrasi açısından temel bir öneme sahip bir konu yazgıya bırakılmamalıdır. Bu bağlamda son genel seçimlerde de bütün partilerde aday belirleme aşamasında ve sonrasında aday belirleme yöntemlerine ve belirlenen adaylara karşı büyük tepkilerin olması olumlu bir işarettir. Bu durum aslında parti tabanlarının ve üyelerinin parti içi demokrasi taleplerinin ve mevcut durumu bir yazgı olarak görmediklerinin bir göstergesidir; ancak bu talebin karşılanması maalesef parti merkez liderleri tarafından sürekli ertelenmektedir. Bu nedenle parti içi demokrasinin gereği olarak siyasi partilerde parti adayları, yargı yönetim ve denetiminde düzenlenmiş kütük ve kayıtlara göre ve yargı yönetim ve denetimi altında, tüm partili üyelerin katılacağı önseçimle belirlenmelidir. Aslında bu husus, Siyasi Partiler Kanunu’nda ve parti tüzüklerinde yer almasına rağmen, 1983’den sonra hiçbir partimiz tarafından tam olarak uygulanmamıştır. Oysa ulusal iradeyi en sağlıklı yansıtabi-lecek aday belirleme yöntemi hiç kuşkusuz önseçim sistemidir. Dolayısıyla önseçim sistemi kanunumuzun ilk halinde olduğu gibi zorunlu bir aday belirleme yöntemi olmalıdır. Bu aynı zamanda, parti içi hukuklarda ve tüzüklerde de zorunlu bir ilke olarak düzenlenmeli; ancak istisna olarak belli bir oranda milletvekili adayının partinin belirleyeceği yöntemle saptanmasına da imkan tanınmalıdır. Bu oran hiçbir halde yüzde onu geçmemeli ve bu şekilde gösterilecek adayların belirli bir süre önce hangi illerden, hangi sırada gösterileceklerinin ilan edilmesi gereklidir. Önseçim sisteminin ülkemizde uygulandığı dönemlerde istenen başarıyı elde edememesinin en önemli nedenlerden biri, sağlıklı ve doğru bir üye kayıt sistemimizin olmamasıdır. Ancak bu sorun, son elektronik gelişmelerden yararlanılarak kolayca çözülebilir, ya da Amerika’da olduğu gibi partili olsun veya olmasın bütün seçmenlerin katılacağı geniş önseçim sistemi kabul edilerek aşılabilir. Aksi halde aday belirleme yetkisi parti yönetiminde veya liderde kalırsa parti içi demokrasinin uygulanabilmesi olanaksız olacaktır. Siyasi partilerin önseçim sistemini uygulamamasının çeşitli sebepleri vardır. Örneğin önseçimle parlamentoya gelen vekiller, daha bağımsız, daha güçlü ve güven duygusuna sahip olmaktadırlar. Bu vekiller, partideki oligarşik gruplara itirazsız itaat etmezler ve seçmenlerin istek ve taleplerini parti gruplarına ve parlamentoya getirebilme oranları yüksektir. Bu durum ise partiye egemen olmak isteyen oligarşik liderlerin işine gelmemektedir. Ayrıca, Siyasi Partiler Kanun’umuzun verdiği esneklik ve serbestliği sonuna kadar kullanan partilerin ve onların liderlerinin, pati içi demokrasi konusunda samimi olmadıkları da açık bir gerçektir. Aksi halde, her seferinde yasa koyucunun zorunlu hale getirdiği “önseçim” yöntemini zorunlu olmaktan çıkarıp aday belirleme yöntemlerini yozlaştırmazlardı.

CANDIDATE DETERMINATION METHODS FOR INTRAPARTY DEMOCRACY

___

  • ZEUNER, Bodo, Innerparteilliche Demokratie, Colloguium Verlag, Berlin 1969.
  • ÖZBUDUN, Ergun, Siyasi Partiler, Sevinç Matbaası, Ankara 1979.
  • ARASLI, Oya, Adaylık Kavramı ve Türkiye’de Milletvekili Adaylığı, Sevinç Matbaası, Ankara 1972.
  • ABADAN, Yavuz, Siyasi Partiler Kanunu, AÜSBFD., c. 21, No: 3, 1966.
  • ÇAĞLAR, Bakır, Anayasa Bilimi, Bir Çalışma Taslağı, İstanbul 1989.