LAʽLİZÂDE ABDÜLBÂKİ’NİN MÜRŞİD ANLAYIŞI

Öz - İrşâd eden, yol gösteren kâmil insan manasına gelen mürşid, tasavvufî eğitimde önemli bir yere sahiptir. Sûfilere göre mürşidsiz manevi eğitim olmaz. Mürşidsiz manevi eğitimin faydası da olmaz. Tasavvufî eğitimin gayesi olan hakikate de mürşidsiz ulaşılamaz. O halde mürşid nasıl olmalıdır? Hangi vasıflara sahip olmalıdır? Sûfiler bu konuda değişik görüşler ortaya koymuşlardır. XVI. yüzyılın son çeyreğinde ve XVII. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’nde yaşamış Melâmî meşrep, aynı zamanda Nakşî bir Türk mutasavvıfı olan Laʽlîzâde Abdülbâkî’ye göre, hakiki mürşid, hem insan-ı kâmil olmalıdır hem de zamanın kutb-u a’zamı olmalıdır. Laʽlîzâde Abdülbâkî’nin bu düşüncesi değerlendirildiğinde, onun Bayramî-Melâmilerinin ve İbnü’l-Arabi’nin mürşid anlayışından etkilendiği görülmektedir. Bu bağlamda onun mürşid anlayışının Vahdet-i Vücud ve Ricalü’l-Gayb anlayışına dayandığı ifade edilebilir.GirişGönderilen peygamberlerin amacı sadece getirdikleri şeriatı ümmetlerine tebliğ etmek değildir. Aynı zamanda bu hükümleri yaşayarak ve izah ederek de ümmetlerine öğretmektir. Onların bu vazifeleri kalbi ve bâtıni hükümler içinde geçerlidir. Özellikle kalbî ve ruhî eğitimleri söz konusu olduğunda peygamberlerin manevi rehberlikleri kaçınılmazdır.            Konuyu bu açıdan değerlendiren mutasavvıflar da seyr ü sülûka tâbi olan bir müridin, kesinlikle kâmil bir mürşide bağlanması gerektiğini ifade etmişlerdir. Onlara göre tasavvufî eğitim teorikten ziyade pratiğe ait bir hâl ilmi olduğundan mürşidsiz yol almak ve sonuca ulaşmak mümkün değildir. Böyle bir manevî eğitime tabi olmak isteyen müridin de ilk yapması gereken yolun adap ve erkânını bilen ehil bir mürşide intisap etmektir.            Ancak burada ortaya çıkan bazı problemler vardır. Müridin manevi eğitimi için bir mürşide ihtiyaç olmakla birlikte, bu mürşid hangi aşamada ya da hangi aşamadan sonra gereklidir? Bu mürşidin özellikleri nelerdir? Bu mürşid nasıl bir mürşid olmalıdır? Tasavvufî gelenekte bu soruların cevapları ana hatlarıyla belli olmakla birlikte birçok mutasavvıf kendine göre bir mürşid anlayışı geliştirerek bu sorulara cevaplar aramışlardır. Bu sorulara kendine göre cevaplar verenlerden biri de Laʽlîzâde Abdülbâkî’dir ( ö. 1087/1676). Laʽlîzâde Abdülbâkî, XVI. yüzyılın son çeyreğinde ve XVII. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’nde yaşamış Melâmî meşrep, aynı zamanda Nakşî bir Türk mutasavvıfdır. Ona göre, hakiki mürşid, insan-ı kâmil mertebesini temsil eden, külli iradenin ve nur-u Muhammediye’ nin mazharı ve ricalü’l-gayb hiyerarşisinin en tepesinde olduğu varsayılan ve peygamberimizin (sav) manevi otoritesinin temsilci olarak kabul edilen kişidir.Laʽlîzâde Abdülbâkî, birçok mürşidin olabileceğini, ama bütün bu mürşidlerin, mürşidlerin mürşidi olarak kabul edilen ve yukarıda sayılan vasıflara haiz bir mürşide tabi olduklarını ve ondan feyiz aldıklarını belirtir.            Biz bu çalışmamızda Laʽlîzâde Abdülbâkî’nin bu mürşid anlayışını detaylı olarak izah ederek, onun mürşid konusundaki görüşlerinin tasavvufî gelenekte nereye tekabül ettiğini göstermeye çalışacağız.  Alt Başlıklar1. İSLAM TASAVVUFUNDA MÜRŞİD ANLAYIŞI2. LAʽLİZÂDE ABDÜLBÂKİ’YE GÖRE MÜRŞİD ANLAYIŞI2. 1. İbnü’l-Arabi’ye Göre İnsan-ı Kâmil2. 2. Laʽlîzâde Abdülbâkî’ye Göre İnsan-ı KâmilSonuçYukarıda anlatılanların neticesinde Laʽlîzâde Abdülbâkî’nin mürşid anlayışının Vahdet-i vücud ve ricalü’l-gayb anlayışına dayandığı söylenebilir. Laʽlîzâde Abdülbâkî’ye göre, hakiki mürşid; insan-ı kâmil mertebesini temsil eden, bütün esma-i ilâhiyyenin ve varlık mertebelerinin ikincisi olarak kabul edilen taayyün-i evvel mertebesinin, yani Hakikat-ı Muhammediyye’nin mazhârı, ricalü’l gayb hiyararşisinin en tepesinde olduğu varsayılan ve Aktabu’l-kutup olarak isimlendirilen ve Allah’ın yeryüzündeki halifesi olup yaşadığı dönemde peygamberlik vazifesinin manevi temsilcisi olarak kabul edilen kişidir.Laʽlîzâde Abdülbâkî’ye göre bu makam, her dönemde sadece bir kişi tarafından temsil edilir. Laʽlîzâde Abdülbâkî, mürşitlik vasfına sahip birçok kişinin olabileceğini, hatta mevcut olduğunu, ancak bunların, hakiki mürşidlik makamında olmadıklarını ifade eder. Ona göre, bütün herkes ve bütün mürşidler, bu kişiden feyiz alırlar. Bu kişiler, peygamberin varisi olduklarından dolayı, onlardan feyiz almayan, ona intisâb etmeyen kişiler tam olarak vuslata eremezler. Onlar aynı zamanda Allah’ın yeryüzündeki manevi tasarrufunun merkezi hükmündedirler. Laʽlîzâde Abdülbâkî’nin mürşid-i kâmil hakkındaki görüşlerinin Bayramî-Melâmiliği ve İbnü’l-Arabi’nin bu konudaki görüşleri ile paralellik gösterdiği ve onlardan etkilendiği ifade edilebilir.Ancak Laʽlîzâde Abdülbâkî’nin kâmil insanı temsil eden mürşid anlayışında dikkat edilmesi gereken önemli bir husus vardır. Mürşid-i kâmile takdir edilen sınırın korunması elzemdir. Mürşidin kemaline olan inanç, ona duyulan muhabbetin neticesidir. Bu da fayda verme ve faydalanmaya sebeptir. Bir mürşidi, diğer mürşidlerden üstün görmek kabul edilebilir. Ancak mürşidi, şeriatta üstünlüğü bildirilen peygamber ve sahabiden daha üstün görmek veya insanüstü bir değer vermek, muhabbette aşırıya gitmek demektir. Şia, ehl-i beyte duyduğu aşırı sevgi yüzünden harap olmuş, Hıristiyanlar, Hz. İsa’ya (as) duydukları aşırı sevgi yüzünden ona “Allah’ın oğlu” demişler ve ebedi hüsrana uğramışlardır. Bu açıdan sınırın aşılmaması, ehl-i sünnet çizgisinin dışına çıkılmaması açısından oldukça önemlidir.

___

  • Abdülbâkî, Laʽlîzâde. Hediyyetü’l Müştâk fi Şerhi Mesleki’l Uşşâk. Pertev Paşa. 636: 178b-225a. Süleymaniye Kütüphanesi.Abdülbâkî, Laʽlîzâde. Mebde ve Meâd. Pertev Paşa. 636: 1b-111a. Süleymaniye Kütüphanesi.Abdülbâkî, Laʽlîzâde. Sergüzeşt. Emanet Hazinesi. 1274: 125b-165b. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi.Aclûni, İsmail b. Muhammed. Keşfü’l-Hafâ. 2 Cilt. Beyrut: y.y., 751/1351.Atlı, Ahmet. Tasavvufta Ricalü’l-Gayb. Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi. 2011.Buhâri, Muhammed b. İsmail. Camiu’s-Sahih. 8 Cilt. İstanbul: Yy., 1992. “İsti’zan”, 38.Cili, Abdülkerim. İnsan-ı Kâmil. Trc. Abdülaziz Mecdi Tolun. Haz. Ekrem Demirli-Selçuk Eraydın. İstanbul: İz Yayıncılık, 2015. Cili, Abdülkerim. İnsanü’l-Kâmil fi Marifeti’l-Evâhir ve’l Evâil, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. Beyrut: b.y., 1997. Cürcâni, Seyyid Şerif. Ta’rifât. 96. Kahire: Ahter Matbaası, 1308/1890. Dâvûd el-Kayseri. Mukaddemat, Fususu’l-Hikem’e Giriş. Trc. Turan Koç. İstanbul: İnsan Yayınları, 2015. Dâye, Necmeddin. Mirsâdu’l-İbâd. Trc. Hakkı Uygur. İstanbul: Harf Yayınları, 2013. Demirci, Mehmet. “Nûr-u Muhammedi”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi”. 1. (1983). 239-258.Ergül, Necmettin. “İnsan-ı Kâmil-Güzel Ahlak İlşikisi”. The Journal of Academic Social Sicience Studies. 35. (2015). 259-270.Eşrefoğlu, Rumi. Müzekki’n-nüfus. Osman Ergin Yazmaları. 3488: 1-430. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı.Fromherz, Allen James. İbn Haldun ve Dönemi. Trc. Yusuf Selman İnanç. İstanbul: Ketebe Yayınevi, 2018.Gaybi, Sunullah. Risâle-i Halvetiyye vü Bayramiyye. Genel. 1441/1: 9a-15a. Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi.Gölpınarlı, Abdülbaki. Melâmilik ve Melâmiler. İstanbul: Kapı Yayınları, 2017. Gümüşhanevi , Ahmed Ziyaüddin. Câmiu’l-Usûl. Trc. Rahmi Serin. İstanbul: Pamuk Yayınları, 1981. 90, 131.Izutsu, Toshıhıko. İbn Arabi’nin Fusûs’undaki Anahtar-Kavramlar. Trc. Ahmed Yüksel Özemre. İstanbul: Kaktüs Yayınları, 2005. İbnü’l Arabi, Muhyiddin. Fusûsu’l-Hikem. 8 Cilt. Trc. ve şrh. Ahmed Avni Konuk. Haz. Mustafa Tahralı, Selçuk Eraydın. İstanbul: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 2005. I: 10-68, II: 181-185, III: 94-95.İbn Arabî, Muhyiddîn Muhammed b. Alî b. Muhammed. Fütûhâtü’l-Mekkiyye, nşr: Osman Yahya. 14. Cilt. Beyrut: Daru’l-Sadr, 1405/1985. 7: 100-103; 10: 285; 11: 251; 12: 185.İbnü’l-Arabi, Muhyiddin. Tedbirât-ı İlâhiye. Trc ve şrh. Ahmed Avni Konuk. Haz. Mustafa Tahralı. İstanbul: İz Yayınları, 2004. İbn Haldun. Şifau’s-Sâil-Tasavvufun Mahiyeti. Haz. Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2016. İbn Manzûr. Lisânu’l-Arab. 3: 175-177. Beyrut: Dâru’l-kütübi’l-ilmiyye, 1411/1990. Kara, Mustafa. Tekkeler ve Zaviyeler. İstanbul: Dergâh Yayınları, 1980. Kâşâni, Abdürrezzak Kemâlüddin. Letâifü’l-A’lâm fi İşârâti Ehli’l-İlhâm. Tasavvuf Sözlüğü. trc. Ekrem Demirli. 319. İstanbul: İz Yayıncılık. 2015. Kılıç, Mahmut Erol. İbnü’l Arabi. İstanbul: İsam Yayınları, 2018. Kübra, Necmüddin. Usul-ü Aşere, Tasavvufi Hayat (içinde). Trc. ve şrh. İsmail Hakkı Bursevi. Der. Mustafa Kara. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2015. Küçük, Osman Nuri. “İbnü’l Arabi’den İbrahim Hakkı’ya Sûfi Düşüncede İnsan-ı Kâmil Anlayışı”. www.osmannurikucuk.com/makaleler.Mâlik b. Enes. El-Muvatta. Thk. Muhammed Fuad Abdülbâki. 2 Cilt. Kahire: Dâru’l-Hadis, ts.Marmaravî, Ahmed Şemseddin. Câmiu’l-Esrâr. Osman Ergin Yazmaları. 526: 1- 65. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı. Marmaravî, Ahmed Şemseddin. Tabakâtü’l-Evliyâ. Şehid Ali Paşa. 2820/7. Süleymâniye Kütüphanesi. Ögke, Ahmet. Yiğitbaşı Veli Ahmed Şemseddin-i Marmaravi Hayatı, Eserleri ve Tasavvufi Görüşleri. Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi. 2000. Osman Hakiki Bey. İrşâdnâme. Osman Ergin Yazmaları. 1429: 1-39. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı.Öngören, Reşat. “Şeyh”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 39: 50-52. Ankara: TDV Yayınları, 2010.Özel, Ahmet. “Yönetici Peygamber Olarak Hz. Muhammed (sav)”. Divan Dergisi, 19/20, (2006/2). 1-44.Rûmi, Mevlânâ Celâleddin. Mesnevi. Trc. Süleyman Nahifi. İstanbul: Timaş Yayınları, 2014. Sirhindi, Ahmed. Mebde’ ve Me’ad, İmam-ı Rabbani Risaleleri (içinde). Trc. Necdet Tosun. İstanbul: Sufi Kitap, 2013. Tosun, Necdet. Bahâeddin Nakşbend Hayatı, Görüşleri, Tarikatı. İstanbul: İnsan Yayınları, 2015. Tek, Abdürrezzak. Melâmet Risaleleri. Bursa: Emin Yayınları, 2007.Uludağ, Süleyman. Tasavvufun Dili. İstanbul: Ensar Yayınları, 2016. Uludağ, Süleyman. Tasavvuf Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2016. Yüce, Abdulhakim. “Tasavvufta İnsan-ı Kâmil ve Mevlâna”. Tasavvuf İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi. ( Mevlâna Özel Sayısı). 14. (2005). 63-75.