Kur’an’da Tekebbür Ehlinin Özellikleri

Öz: İnsan, dünyaya imtihan olmak için gönderilmiştir. Bu imtihanda başarılı olmanın kriteri, Kur’an ve sünnete uygun bir hayat yaşayabilmektir. Bu nedenle kişinin, bu iki kaynağın rehberliğine ihtiyacı vardır. Kur’an’ın amacı insanlara rehberlik etmektir. Allah, Kur’an’da olumlu ve olumsuz insan karakteri üzerinde durmuştur. Tarihten örnekler vererek bunları insanların gözünde somut hale getirmiştir. İyilerin cennete, kötülerin ise cehenneme gideceğini haber vermek suretiyle bu konuda insanları uyarmıştır. Kötü örneklerden bir tanesi de tekebbür ehlidir. Bu makalede Kur’an’da tekebbür ehlinin özellikleri konusunu ele aldık. Bu çerçevede adı geçen kişilerin nasıl bir kişiliğe sahip olduklarını ortaya koyduk. Bunun yanında Allah’a karşı sergilemiş oldukları tavırları inceledik. İnkârcı ve isyankâr bir kişiliğe sahip olduklarını gördük. Aynı zamanda gönderilen bütün peygamberlere ve onların getirdikleri vahiylere düşmanlık ettiklerini müşahede ettik. Ayrıca kendileri gibi olmayan diğer insanlara karşı duruşlarını ele aldık. Toplumdaki zayıf insanları küçük gördüklerini tespit ettik. Onlar, sahip oldukları varlıklarını kimseyle paylaşmak istememişlerdir. Bu davranışlarının sonucu olarak ahirette karşılaşacakları muameleyi gözler önüne serdik.Özet: Kur’an’da olumlu ve olumsuz insan karakterlerinden bahsedildiğini görmekteyiz. Allah, bu kişilerin hangi özelliklere sahip olduklarını açıklamıştır. Tarihten örnekler vererek bunları insanların gözünde somut hale getirmiştir. Kur’an’da Olumlu karaktere sahip olanlar övülmüş, olumsuz karaktere sahip olanlar ise yerilmiştir.Tekebbür ehli, Kur’an’da anlatılan olumsuz karakterlerden bir tanesidir. Bunlar, daha çok toplumda önde gelen kişilerdir. Bu kişiler, aynı zamanda diğer insanları da sömürmektedirler. Her peygamber, bu kişilerle mücadele etmiştir. Peygamberlerin amacına ulaşmaması için bu kişiler, bütün güçleriyle karşı koymuşlardır. Bunların, peygamberlere yapmış oldukları düşmanlıkları akıl almaz boyutlara da ulaşmıştır. Her peygamber, kendi dönemindeki bir veya birçok müstekbirle mücadele etmiştir. Hz. Musa’nın mücadele ettiği bir Firavun bunlardan bir tanesidir. Hz. İbrahim’e karşı düşmanlıkta sınır tanımayan ve onu ateşe atan Nemrut bir başka örnektir. Hz. Muhammed’e ve ashabına olmadık eziyetler yapan Ebu Cehil, Ebu Leheb bunun diğer örnekleridir. Kur’an’da tekebbür ehlinin bazı özelliklerinin anlatıldığını görmekteyiz. Bu kişilerin özelliklerini iki kategoride ele almak mümkündür. Bunlardan birincisi, kendilerinden üstün bir varlığı kabul etmemeleridir. Bu bağlamda Allah’ın varlığını inkar ettikleri görülmektedir. Bunun yanında Ona birçok şeyi ortak koştukları da aşikardır. O nedenle yüce yaratıcıya karşı isyankar bir tavırları söz konusudur. İkincisi ise diğer insanlara karşı tavırlarıdır. Özellikle toplumun zayıf kesimine karşı kibirli davranışlar sergilemektedirler. Kendilerinin onlardan ayrıcalıklı bir konumda olduklarını düşünmektedirler. Bu nedenle zayıf kesime tepeden bakmakta ve onları küçük görmektedirler. Allah’a inanç noktasında olumsuz bir tavır takındıkları malumdur. Onlarda sadece Allah’a değil, Onun öğretilerine karşı da bir inançsızlık söz konusudur. Örneğin bu dünyadan sonra gelecek olan ahiret gününe iman etmezler. Bunun doğal bir sonucu olarak O’nun gönderdiği peygamberleri de kabul etmezler. Oysa O peygamberlere peygamberlikleri öncesinde güven duymaktaydılar. Onlara düşmanlık yapmalarının nedeni Allah tarafından gönderilmeleridir. Çünkü peygamberlerin getirdiği kurallar toplumda eşitsizliği ortadan kaldırmaktaydı. İnsanlar arasında adaletin temin edilmesini amaçlamaktaydı. Bu daveti kabul ettikleri zaman diğer insanlardan hiçbir farkları kalmayacaktı. Peygamberleri kabul etmeyince onların getirdiği âyetleri kabul etmeleri beklenemez. Elbette ki kabul etmedikleri bir yaratıcıya kulluk etmeleri de söz konusu olamaz. Bununla da kalmayıp Allah’ın dışında başka ilahların varlığını da kabul ederler. Başka ilahlar kabul etmelerinde dünyevi bir çıkar da mevcuttur. Bu da, toplumun zayıf kesimi üzerindeki otoritelerini sağlamlaştırmaktır. Yani onların, kendilerine başkaldırmasına manevi bir güç kullanarak engel olmaktır. Çünkü onlar, imkanlarını bu güçlerle de paylaşmaya razı olmazlar. Şirkin affedilmez bir günah olduğu Kur’an’da açıkça yer almaktadır. Delilleriyle birlikte Allah’ın neden bir ortağının olamayacağı açıklanmıştır. Ama onlar, kendilerine sunulan hiçbir delili de kabul etmezler. Onlar için tek ölçü kendi düşünceleridir.  Tekebbür ehlinin, Kur’an’da, toplumun zayıf kesimine karşı da olumsuz bir tavır içerisinde olduklarından bahsedilir. Bu tavrı ortaya koyarken, kendileri ile aynı konumda olan toplumun ileri gelenleri ile birlikte hareket ederler. Kendileri ile aynı seviyede olanlarla dostluk kurarlar. Diğer insanlarla aynı ortamda bulunmaya dahi tahammül edemezler. Böylece büyük bir güç oluşturmuş olurlar. Bu şekilde davranarak toplumun zayıf kesimine karşı daha baskıcı bir tutum sergilemiş olurlar. Neticede karşılarında durabilecek her güce karşı birlikte hareket ederler. Sonuçta toplumun zayıf kesimi ile aralarında bir derece farkı meydana gelmiş olur. Kast sistemi yapısını toplumda egemen kılmaya çalışırlar. Kendilerini, varlıklı olmayan insanlardan ayrıcalıklı görürler. Sahip oldukları imkânlardan diğer insanları faydalandırmazlar. İnsanlara iyilik yapmak gibi bir düşünceleri yoktur. Daha da ileri giderek diğer insanların da başkalarına iyilik yapmamaları için çaba sarf ederler. Yani yardımlaşmanın egemen olduğu bir toplum yapısının oluşmasına izin vermezler. Yapılmak istenen iyiliklere engel olurlar. Zaman zaman çok az miktarda iyilik yaptıkları görülebilir. Dünyalık bir şeyler elde etmek için yapmış oldukları küçük iyiliklerde gösteriş yapmaktan geri durmazlar. Olumsuz bir kişilik yapısına sahip bu insanlar, kendilerine yapılabilecek hiçbir öneriyi ve tavsiyeyi kabullenemezler. Bu nedenle hiçbir otoriteden emir almak istemezler. Hayatı sadece bu dünyadan ibaret görmektedirler. O yüzden bütün yatırımlarını bu dünya için yapmışlardır. Diğer insanları umursamadan bir hayat yaşamaktadırlar. Bu şekilde bir yaşantı Yüce Yaratıcı tarafından kabul edilmeyecektir. Bu nedenle Allah tarafından sevilmezler. Diğer insanlar tarafından sevildikleri de pek söylenemez. Davranışlarının sonucunun olumsuz olacağı muhakkaktır. Ahirette, dünyada iken yaptıklarından pişman olacaklardır. Fakat bu pişmanlıklarının onlara bir faydası olmayacaktır. Ahirette, dünyada iken sahip oldukları imkanlarının da yine onlara bir faydası olmayacaktır. Oysa dünyada iken sahip oldukları imkanların kendilerini ahirette kurtaracağını düşünmüşlerdi. Çünkü bu dünyada nasıl ki istediklerini yapıyorlarsa ahirette de yapacaklarına inanıyorlardı. Bize azabı ne zaman getireceksin diye peygamberlerle alay etmişlerdi. Onlar orada can yakıcı bir azaba uğrayacaklardır. Maruz kalacakları bu azap sonsuz olacaktır. Bu dünyada iken onlara dost gibi görünenler ahirette kendilerini yalnız bırakacaklardır. Bu makalede Kur’an’da tekebbür ehlinin özellikleri konusunu ele aldık. Onların karakter yapıları üzerinde durduk. Davranışlarının arka planında yatan sebepleri irdeledik. Onlar hakkında yeterli bilgiler verdik. Daha anlaşılır olsun diye günümüzden örnekler vererek konunun daha anlaşılır olmasını sağladık. Kibirli bir yapıya sahip olmanın kişiyi hem bu dünyada hem de ahirette nasıl yalnızlaştıracağını vurguladık. 

Characteristics of Arrogant in the Qur’ān

Abstract: Human has been sent to the world for exam. The criterion for success in this exam can live according to the Qur’ān and the Sunnah. Therefore, people are in need of guidance of these two resources. The purpose of the Qur’ān is to guide people. God emphasizes the positive and negative human character in the Qur’ān. By giving examples from the past, they have made them concrete in the eyes of people. He warns people in this subject by letting them know that the good will go to heaven and the evil will go to hell. One of the bad examples is arrogant. In this article, we have dealt the characteristics subject of arrogant in the Qur’ān. In this context, we have demonstrated how they have a personality of the person. In addition, the attitude they have displayed against God we have examined. We saw that they have an unbeliever and rebellious personality. At the same time, we saw they were hostile to all the prophets who were sent and the revelation they brought. We also discussed their position against other people who are not like themselves. We've found that they see weak people in society as small. They do not want to share the instruments they have. As a result of these behaviours, we have shown the treatment that they will face in the hereafter.Summary: In the Qur’ān, we see the positive and negative aspects of human characteristics. God explains which features these people possess. By giving examples from the past, he has made these things tangible in the eyes of people. In the Qur’ān, those who have positive characters are praised, while those who have negative characters are dismissed.The arrogance, one of the negative characters, is explained in the Qur’ān. These are mostly prominent people in the society. These people exploit the other people at the same time. Every prophet struggled with these people. These people resisted with all their might in order that the prophets would not succeed. Their hostility to the prophets has reached unimaginable proportions. Every prophet has struggled with one or more arrogant in his own time. A Pharaoh against whom prophet Moses struggled is one of them. Another example is Nimrod who does not know the limits of his hostility against prophet Abraham and throws him to the fire. Abū Jahl and Abū Lahab who tortured prophet Muhammad and his companions, are other examples. In the Qur’ān, we see that some of the characteristics of the arrogant are explained. It is possible to handle the characteristics of these people in two categories. The first one of these is that they do not accept a superior being above themselves. In this context, it is seen that they deny the existence of God. Moreover, it is obvious that they have many things in see equal with him. Therefore, they have a rebellious attitude toward God. The second is their attitude towards other people. Especially, they show arrogant behaviour against weak people in society. They think that they are in a privileged position from others. Therefore, they look down on others, and they hold in disrespect. It is known that they have a negative attitude in connection with the belief of God. They have a lack of disbelief not only God but also against his teachings. For example, they do not believe in the Afterlife which will come after this world. As a result of this, they do not accept the prophets he sent us. Whereas, he trusts the prophets before their prophecies. The reason of their hostility to them is that they are sent by God. Because the laws brought by the prophets removed the inequality from society. It intended to provide the justice among people. When they accept this invitation, they will not have any difference from other people. As long as they do not accept the prophets, it is not expected to accept the Qur’ānic verses they bring. Of course, it is not possible to worship a God they do not accept. At the same time, they accept other gods apart from God. There is a worldly benefit in accepting other deities. This consolidates their authorities on the weak part of the society. That is to prevent them from using a spiritual force to rebel against them. Because they will not be willing to share their possibilities with them. It is clearly given in the Qur’ān that shirk is an unforgivable sin. With evidences, it is explained why God cannot have a partner. But they will not accept any evidence that is offered to them. The only criterion for them is their own thinking. It is mentioned in the Qur’ān that arrogant has also a negative attitude towards the weak part of the society. While presenting this attitude, they act together with the elders of the community who are in the same position as themselves. They make friendship with those who have the same position as themselves. They cannot stand being in the same environment with other people. So, they create a great power. By behaving in this way, they show more oppressive attitude towards the weak part of the society. As a result, they act together against each power. As a result, there is a degree of difference between them and the weak part of the society. They try to make sovereign the caste system dominant in society. They see themselves as privileged from other people who are not wealthy. They do not let other people benefit from the possibilities they have. They do not have the thought of doing a favour. Moreover, they make efforts to prevent others from doing a favour to others. That is, they do not let the formation of a society in which co-operation is dominant. They prevent the favours that are wanted to be done. From time to time, it can be seen that they do a little favour. They do not stay back from showing off the small favours they have done to get something in the World. These people who have a negative personality, cannot accept any suggestions and advice that can be made to them. For this reason, they do not want to take orders from any authority. They just know this world as a life. Therefore, they have made all their investments for this World. They live a life without caring about other people. A life like this will not be accepted by the God. For this reason, they are not loved by God. It cannot be said that they are loved by other people as well too much. It is certain that the result of their behaviours will be negative. In the Afterlife, they will regret what they have done in the world. But these regrets will not benefit them. In the Afterlife, their possibilities when they have in the world will not also benefit them. Whereas, they thought that the opportunities they had in the world would save them in the Afterlife. Because they believed that they would do whatever they want in the Afterlife like they did in the world. They made a fun of the prophets by asking when you would bring us punishment. They are going to suffer a hurt punishment there. This punishment that they will be exposed to will be infinite. Those who seem friendly to them in this world will leave themselves alone in the Afterlife. In this article, we have dealt with the characteristics of the arrogant in the Qur’ān. We have focused on their character constructions. We searched the reasons behind their behaviours. We gave enough information about them. In order to make it clearer, we give examples from our daily life to make it more understandable. We have emphasized how having an arrogant structure will isolate the person both in this world and in the Hereafter.

___

  • Âlûsî, Şehabeddin Mahmûd. Rûhu’l-me‘ânî. 16 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütüb el-İlmiyye, 1415.
  • Begavî, Ebû Muhammed el-Ferrâ’. Me‘âlimü’t-tenzîl. 5 cilt. Beyrut: Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabiyyi, 1418.
  • Beyzâvî, Nâsırüddîn. Envârü’t-tenzîl ve esrârü’t-te’vîl. 5 cilt. Beyrut: Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabiyyi, 1418.
  • Cevherî, İsmâil b. Hammâd. Tâcü'l-luğa. Sıhâhu'l-luğa, es-Sıhâh fi'l-luğa. 6 cilt. Beyrut: Dâru’l- İlm li’l-Melayin, 4. baskı, 1407/1987.
  • Ebû Hayyân, Muhammed b. Yûsuf el-Endelüsî. el-Bahrü’l-muhît fi’t-tefsîr. 10 cilt. Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1420.
  • Ebüssuûd Efendi. İrşâdü’l-‘akli’s-selîm ilâ mezâye’l-kitâbi’l-kerîm. 9 cilt. Beyrut: Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabiyyi, ts.
  • Esed, Muhammed. Kur’an Mesajı Meâl-Tefsir. trc. Ahmet Ertürk ve Cahit Koytak. 3 cilt. İstanbul: İşaret yayınları, 1999/1420.
  • Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed. İhyâ’ü ulûmi’d-dîn. trc. Ali Arslan. İstanbul: Merve YayınDağıtım, ts.
  • İbn Aşûr, Muhammed Tâhir. et-Tahrîr ve’t-tenvîr. 30 cilt. Tunus: Dâru Tunusiyye, 1984.
  • İbn Atıyye, Ebû Muhammed el-Endelüsî. el-Muharrerü’l-vecîz fi tefsîri’l-kitâbi’l-‘azîz. 6 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütüb el-İlmiyye, 1422.
  • İbn Kesîr, İmâdüddîn Ebü’l-Fidâ. Tefsîrü’l-Kur’âni’l-‘azîm. 8 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütüb el-İlmiyye, 1419.
  • İbn Manzûr, Cemalüddîn. Lisânü’l-Arab. 15 cilt. Beyrut: Daru Sadr, 3.baskı, 1414.
  • İsfahânî, Râgıb. el-Müfredât. Beyrut: Daru’l-marife, 2005/1426.
  • İsmâil Hakkı el-Bursevî. Rûhu’l-beyân fî tefsîri’l-Kur’ân. 10 cilt. Beyrut: Daru’l-Fikr, ts.
  • Kâsımî, Cemâleddîn. Mehâsinü’t-te’vîl. 9 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütüb el-İlmiyye, 1418.
  • Kurtubî, Muhammed b. Ahmed. el-Câmi’ li-ahkâmi’l-Kur’ân. 20 cilt. Kahire: Dâru’l-Kütüb elMısriyye, 2. baskı, 1964/1384.
  • Mâtürîdî, Ebû Mansûr Muhammed. Te’vîlâtü Ehli’s-sünne. 10 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütüb el-İlmiyye, 1426/2005.
  • Mâverdî, Ebü’l-Hasen. en-Nüket ve’l-‘uyûn. 6 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütüb el-İlmiyye, ts.
  • Merâgî, Ahmed Mustafa. Tefsîrü’l-Merâgî. 30 cilt. Mısır: Mektebetü Mustafa Elbânî el-Halebî ve Evlâduhu, 1946.
  • Mevdȗdî, Ebü’l-A’la. Tefhîmü’l-Kur’ân. trc. Muhammed Han Kayanî ve dğr. 7 cilt. İstanbul: İnsan Yayınları, 2. baskı, 1995.
  • Nesefî, Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd Ebü’l-Berekât. Medârikü’t-tenzîl ve hakâ’iku’t-tevîl. 3 cilt. Beyrut: Dâru’l-Kelime et-Tayyib, 1998.
  • Özdoğan, Öznur. “İnsana Manevi-Psikolojik Yaklaşım”. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 49, sy. 2 (2008): 77-102.
  • Polater, Kadir. “Kur’an Açısından Kibir Sorunu ve Sonuçları”. Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 17, sy. 1 (Haziran 2013): 63-88.
  • Râzî, Fahrüddîn. Mefâtîhu’l-gayb. et-Tefsîrü’l-kebîr. 32 cilt. Beyrut: Daru İhyai’t-Turasi’l-Arabiyyi, 1420.
  • Reşîd Rızâ, Muhammed. Tefsîrü'l-Kur’âni’l-Hakîm. 12 cilt. Beyrut: Daru'l-Kutub el-İlmiyye, 1990.
  • Sâdî, Abdurrahman b. Nâsır. Teysîrü’l-kerîmi’r-Rahmân fî tefsîri kelâmi’l-Mennân. Byy: Müessesetü’r-risale, 1420/2000.
  • Şevkânî, Ebû Abdillâh. Fethu’l-kadîr el-câmi’ fenneyi’r-rivâye ve’d-dirâye min ‘ilmi’t-tefsîr. 6 cilt. Dımeşk-Beyrut: Dâru’l-Kelim et-Tıyb, 1414.
  • Taberî, Muhammed b. Cerîr. Câmi‘u’l-beyân ‘an te’vîli âyi’l-Kur’ân. 4 cilt. Byy: Müessesetü’rrisale, 2000/1420.
  • Tantâvî, Muhammed Seyyid. et-Tefsîrü’l-vasît li’l-Kur’âni’l-kerîm. 15 cilt. Kahire: Daru Nehdati Mısr, 1997.
  • Zebîdî, Muhammed Murtazâ. Tâcü’l-arȗs min cevâhiri’l-Kâmȗs. 40 cilt. Byy: Daru’l-Hidaye, ts.
  • Zemahşerî, Ebü’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer. el-Keşşâf ‘an hakâ’ikı gavâmizi’t-tenzîl ve ‘uyûni’lekâvîl fî vücûhi’t-te’vîl. 4 cilt. Beyrut: Daru'l-Küttab el Arabiyyi, 3. baskı, 1407.