Mustafa Kemal Hakkında Düşürülen Tarihler ve Bunların Edebi, Tarihi Değeri

Edebiyatımızda, Atatürk hakkında, sürekli araştırmalar sonucu elde edilebilen malzemeye dayanılarak hazırlanmış ilim eserleri şöyle dursun, esâslı çalışma verimi makalelere bile pek az rastlanılmaktadır. Ona dâir yazılan makalelerin çoğu, kolaylıkla elde edilmiş, hatta önceleri başkaları tarafından kullanılmış üç-beş mes'eleye âit malzemenin tekrârından ibâret sayılabilir. Bunlar gibi, Atatürk için yazılan şiirleri içine alan, birbirinden aktarılarak sayfa adetleri gittikçe artan, sayıları yüzü epeyi aşan antolojilerin hazırlanmasında da esas kaynaklardan faydalanılmış değildir; şiirlerin çoğunu Arab harflerinin değiştirilmesinden, 1928'den sonra neşredilenler, bilhassa ağıtlar teşkil etmektedir. Bilindiği üzere, Mustafa Kemal'i asıl ayakta tutan ve tutacak olan askeri, siyasi dehâsıdır. O, 8/9 Ağustos, 1915'de Anafartalar Gurupu Kumandanlığı'na ta'yini ardından, 10 Ağustos'ta idare ettiği taarruzla Anafartalar Cebhesi'nde düşmanı geri atmasıyle kazanılan zaferden başlayarak, 19 Mayıs, 1919'da Samsun'a çıkıncaya kadarki siyasi faâliyyetleriyle, İstiklal Savaşı'mızın başlangıcı sayabileceğimiz bu tarihten sonraki çetin savaşların kazanılmasındaki vatanseverliği, yol göstericiliği ve kahramanlığıyle, kendisiyle aynı fikirdekileri çevresinde toplayabilme ve teşkilâtçılık kudretiyle, kanımız-canımız bahâsına düşman istilâsından kurtarılan vatan topraklarımız üzerinde sağlam temellere dayanan hür, mustakil Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasındaki öncülüğüyle ün kazanmıştır. Atatürk'ün, siyasi ve askeri dehâsı dolayısıyle yalnız Türkiye Cumhuriyeti’nin başta gelen bir devlet adamı değil, XX. yüzyılın devlet büyükleri arasında da ön safta yer aldığı kökleşmiş bir hüküm olarak sürüp gitmektedir. Böyle bir şahsiyyete sahip olması dolayısıyle, ilim ve fikir adamlarının, şâirlerin dikkatini çekmiş ve incelemeler, san'at eserlerine konu teşkil etmiş olması pek tabi'idir.

A Proposal for Research on Indo - Turkish Relations

Interchange between India and Turkish world is older than Islam and there is little doubt that Indians and Turks during the Hittite period have several common religious concepts and even political contacts. It is generally believed that the first contact of the Turks took place with the compaigns of Mahmud Ghaznavi in India in the first decades of the II th. century A. D. but in fact India came into direct contact with the Turks through Turkish states first established on Indian soil in the first century B. C. long before the advent of Muslims in India. This was the first phase of Indo-Turkish relations which ended with the fail of the Turk Shahi dynasty. Later on in the second century of Christian era a famous Turk ruler emerged in India and made his way to the glory and renown. He is known as Kanishka (120-162 A. D.). Warahmehra, in his well-known Sanskrit work of Rajtrangi, describes the emperor Kanishka and his successors as belonging to Turushka family. The details of description of this emperor available to us, positively point to the fact that Kanishka belonged to Turkish race and not to Mongols. His coins bears the title of "Shaunanushah" which is a Turkish word.