EHL-İ SÜNNET VE MU’TEZİLE’YE GÖRE KABİR AZABI

Kabir hayatı insanların ölümünden sonra dünya ve ahiret âlemi arasında geçici bir süre devam ettirdikleri devre olup “kabir hayatı” veya “berzah âlemi” şeklinde isimlendirilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de hem kabir hem de berzah kelimesi kullanılmıştır. Bununla birlikte kişinin kabir hayatı yaşaması için mutlaka bir mezara konulması şart olmayıp hangi şekilde olursa olsun kişi bu evreden geçecektir. Bu esnada vücudun bütün uzuvlarının canlı ve sağlam olması gerekmediği gibi vücudu parçalanmış, yanmış, havaya karışmış, küllere dönmüş, vahşi hayvanlara yem olmuş kişiler dahi ya azab görecek ya da nimete nail olacaklardır. Asıl tartışılan konu kabir azabının varlığı değil nasıl olduğu ile ilgilidir. Bir kısım alimler kabir azabının bedenen olacağını iddia ederken diğer bir kısmı bunun sadece ruhen olması gerektiğini söylemişlerdir. Bunun yanında kabir azabının hem bedenen hem de ruhen olacağını öne sürenler de olmuştur. Burada azab veya nimetin bedene mi yoksa nefse mi yönelik olacağı sorusu asıl meseleyi oluşturmaktadır. Zira Ehl-i Sünnetin çoğunluğu kabir azabının hem beden hem de ruh ile olacağını belirtirken, Selefiyyenin bir kısmı bunun sadece bedenle olduğunu, İbn Hazm ve İbn Kayyım gibi kişilerin oluşturduğu diğer bir kısım ise bu azabın sadece ruha yönelik olduğunu iddia etmişlerdir. Mu’tezile’den Zemahşerî ve Dırar b. Amr’a göre ise kabir azabı zaten yoktur. Neticede kimi âlimlere göre Yüce Allah kabirdeki sorgunun bitimine kadar kişiyi diriltir, sonra da vücudunun bütün azalarına azap ya da nimeti tattırır. Diğerlerine göre ise bütün bunlar nefs-i natıkaya yönelik olacaktır. Bu sorun mezhepler arasında da tartışma konusu olmuş, deliller öne sürülmüş ve kanaatler ortaya konulmuştur. Bu makalemizde Eş’arî, Maturidî ve Mu’tezile arasındaki fikir farklılığını ortaya koyup delilleri değerlendirmeye çalışacağız.

AHL-I SUNNAH AND GRAVE PUNISHMENT ACCORDING TO MU'TAZILA

Life in grave is a temporary stage that people spend between the physical and spiritual worlds after their death and has been named "grave life" or "world of Barzakh". In the Holy Qur'an, both of the words grave and Barzakh has been used. For all that, to live grave in grave, it isn't necessary for a person to be put in a grave physically, he will eventually pass this stage. As it isn't necessary for a part of body to alive or solid, people whose body was split, smashed, burnt, mingled into air even eaten by wild animals will suffer or be awarded. The main subject is not the presence of grave punishment, the subject is how it is. While some ulama claim that grave punishment will be physically some of them stated that iy should be spiritually. Besides those, it was also stated that grave punishment will be suffered both physically and spiritually. On this point, the fact how punishment of award will be of body or Nafs constitutes the main topic. According to some ulama, Almighty Allah resusciates the individual until the end of judgement, and than makes all parts of his body suffer or awards him. According to others, on the other side, all of those will be towards the human spirit and Nafs. This matter has also been point at issue among sects, evidences have been set forth and convictions have been put forth. In this article of ours, we will try to put forth the difference of ideas between Ash'ari, al-Maturidi and Mu'tazila and will try to interpret the evidences.

___

  • Altıntaş, Ramazan, İslam Düşüncesinde İşlevsel Akıl, İstanbul, 2003.
  • Amidi, Seyfuddin, Ğayetü’l-Meram fi İlmi’l-Kelam,(Nşr.: Hasan MahmudAbdullatif), Kahire 1391/1971.
  • Cürcânî, SeyyidŞerîf, Kitabu’t-Ta’rîfât, Beyrut, 1987.
  • Cüveynî, Ebu’l-Meâli, el-Akîdetü’n-Nizâmiyyefi’l-Erkâni’l-İslâmiyye, (tahk. M. Zâhid el-Kevseri), Kahire, 1992.
  • Demirci, Kürşat, “Kabir”, DİA, I-XLIV, TDV. Yay., XXIV, İstanbul 2001.
  • el-KadîAbdulcabbâr,AhmedEbu’l-Huseyin,Müteşâbihu’l-Kur’an, (nşr. Adnan M. Zerzur), Kahire, 1966.
  • _______________:ŞerhuUsuli’l- Hamse, (thk.: Abdülkerim Osman), Kahire, 1988.
  • Eş’arî, Ebu’l-Hasen Ali b. İsmail, el-İbâne an Usûli’d-Diyâne, Medine, h. 1410.
  • Gazali, Ebû Hâmid Muhammed, el-İktisad, fi’l-İ’tikâd, Beyrut, 1973.
  • Harputi, Abdüllatif Lütfi, Tenkîhu’l-Kelâm fî Akâid-i Ehli’l-İslam, İstanbul, h. 1330.
  • Îcî, Adudiddîn, el-Mevâkıf fî Ilmi’l-Kelâm, Beyrut, ts.
  • İlyas Çelebi, “Ölüm ve Sonrası”, Kelam El Kitabı, (Editör: Şaban Ali Düzgün), Grafiker Yay., 2. Baskı, Ankara, 2012, s., 679.
  • Mâtürîdî, Ebû Mansur Muhammed, Kitabu’t-Tevhîd,(tahk. FethullahHuleyf), İstanbul, 1979.
  • Sâbûnî, Nureddîn, MâtürîdiyyeAkâidi,(çev. Bekir Topaloğlu), Ankara, 1978.
  • Topaloğlu, Bekir – Çelebi, İlyas, Kelam Terimleri Sözlüğü, İSAM Yay., İstanbul, 2013.
  • Toprak, Süleyman, Ölümden Sonraki Hayat, Kabir Hayatı, 9. Baskı, Konya, 2005.
  • _______________:“Kabir”, DİA, I-XLIV, TDV. Yay., XXIV, İstanbul 2001.
  • Taftazânî, Sa’düddînMesud b. Ömer, Şerhu’l-Akâid, İstanbul, 1879.
  • Uysal, Ekrem, Eş’arî Kelam Sisteminin Kurumsallaşma Süreci, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Van, 2017.
  • Zebîdî, ZeynüddinAhmed, Tecrîdi Sarih,(terc. Kamil Miras) Ankara, 1985.
  • Zemahşerî, Cârullâh Muhammed b. Ömer, el-Keşşâf an Hakâiki’t-Tenzîl, Beyrut, 1987.