Atatürk ve Laiklik

Lâiklik, Prof. Feyzioğlu’nun yerinde deyimiyle, “Türk İnkılâbının temel taşı” dır. Gerçekten lâiklik, Atatürkçü düşünce sisteminin özünü oluşturan akılcı ve bilimci tutumun ayrılmaz bir parçasıdır; onun zorunlu sonucudur. Lâiklik, Türk İnkılâbının temel hedefi olan çağdaşlaşmanın vazgeçilmez şartıdır. Lâiklik olmadan ne akılcı yaklaşımın varlığından söz edilebilir, ne de çağdaşlaşma hedefine ulaşılabilmesi mümkün olur. Çağdaş toplum, lâik toplumdur. Lâiklik, Türk İnkılâbı ve Atatürkçü düşünce sistemi açısından niçin bu kadar büyük önem taşır? Bilindiği gibi Osmanlı Devleti, bütün diğer İslâm devletleri gibi, "teokratik" (din kurallarına bağlı) bir devletti. Batı dünyası, Rönesans ve Reform hareketlerinden itibaren din ve dünya işlerini birbirinden ayırmaya başlamış, düşünce ve bilim hayatını din kurallarının baskısından kurtarmış, devlet yönetimine akılcı ilkeleri hâkim kılmıştır. Bu değişmelerin etkisiyle Batı toplumları Yeniçağda büyük bir hızla gelişip güçlenirken, bir zamanların görkemli devleti Osmanlı İmparatorluğu, bu gelişme ayak uyduramadığı için her alanda gitgide geri kalmış, nihayet ondokuzuncu yüzyılda varlığını koruyabilmek için bile büyük Batı devletlerinin kendi aralarındaki denge hesaplarından ve menfaat çatışmalarından medet umar hale gelmiştir.

Atatürk and Secularism

Secularism, Prof. It is "the cornerstone of the Turkish Revolution", as Feyzioğlu has put it in place. Indeed, secularism is an integral part of the rationalist and scientist attitude that constitutes the core of the Kemalist thought system; is the necessary result. Secularism is an indispensable condition of modernization, the main target of the Turkish Revolution. Without a secularism, neither a rational approach can be mentioned, nor the goal of modernization can be achieved. The modern society is the secular society. Why is secularism so important for the Turkish Revolution and the Kemalist thought system? As it is known, the Ottoman State, like all other Islamic states, was a "theocratic" (religious) rule. The Western world has begun to separate religion and world affairs from the Renaissance and Reform movements, freeing the life of thought and science from the oppression of religious rules and dominating the rational principles of the state administration. With the influence of these changes, while Western societies developed and strengthened rapidly in the New Age, the once glorious state, the Ottoman Empire, became increasingly backward in every area because this development could not keep pace, and finally, it was possible to balance the balance accounts and the conflicts of interests among the great Western states in order to preserve their existence in the nineteenth century. It has come.

___

  • Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, c.I Ankara 1961, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları, s. 405
  • Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, İstanbul, 1963, s. 44
  • A. Afet İnan, Medeni Bilgiler ve M. Kemal Atatürk'ün El Yazılan, Ankara 1969, Türk Tarih Kurumu Yayınlan, s. 56, 470-472
  • Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri; Ankara 1984, Turhan Kitabevi, s.193.