2001 Yılı Anayasa Değişiklikleri Çerçevesinde Milli Güvenlik ve İnsan Hakları İlişkisi

Özellikle soğuk savaş sonrasında ön plana çıkan milli güvenlik kavramı, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere bir çok yerde yerini insan güvenliğine, dolayısıyla insan haklarına bırakmış durumdadır. Bunun anlamı, bundan böyle, insan hakları ve temel hürriyetleri ile ilgili hiçbir şeyin sadece bir iç hukuk sorunu olarak görülemeyeceğidir. Anayasa’nın 13. maddesinde, 2001 yılında 4709 sayılı yasa ile yeni şekil verilmeden önceki haliyle temel hak ve hürriyetlerin “genel sınırlandırma sebepleri”ne dayanılarak sınırlandırılabileceği hükme bağlanmıştı. Oysa, sözkonusu değişiklikle birlikte genel sınırlama sebepleri ve bu arada “milli güvenliğin korunması”, madde metninden çıkarılmıştır. Bu durumda Anayasada belirtilen temel hak ve hürriyetler, sadece ilgili maddelerinde belirtilen özel sebeplerle sınırlandırılabileceklerdir. Yapılan bu değişiklikle 13. madde temel hak ve hürriyetler açısından sınırlama hükmü olmaktan öte bir koruma hükmü haline getirilmiştir.

(THE RELATIONSHIP BETWEEN NATIONAL SECURITY AND HUMAN RIGHTS AFTER THE CHANGE OF CONSTITUTION IN 2001)

The human rights and personal security became more important than national security after the cold war. Because of this, anything related with human rights cannot be thought just a problem of domestic law.It was possible to restrict the human rights based on “general restriction reasons” before changing the article 13. of the Constitution in 2001 with the act of 4709. By the mentioned change, “general restriction reasons”, meanwhile “national security” were removed. Now, it is possible to restrict the human rights based on just the reason of restriction which existed at the article that connected with the particular human right. This change made the article a protective rule