KANUNLARIMIZDA VAHDET PRENSİBİ

Milletlerin malik oldukları müessesat-ı siyasiye ve ictimaiye ile içinde yaşadıkları hayat-ı adlî bu hayatın ekanim-i esasiyesi beyninde külli münasebetler mevcut olup bu münasebetlerin zaruri bir neticesi olarak milletlerin teali ve tedennileri malik oldukları adlî hayatın derece-i mükemmeliyeti ile mütenasiben vukubulduğu müşahede edilmektedir. Nitekim, İslamiyetin edvar-ı evveliyesinde inkişaf bulan yüksek medeniyeti geniş bir devr-i adalet takip ettiği gibi medeniyet-i İslamiyenin edvar-ı inhitatı ile hayat-ı adliye ve hukukiyedeki tereddinin rücuu safhaları beyninde de mütevazi hareketler nümayan olmaktadır… Keza, garp millel-i mütemeddinesinin tarih-i adlîleri tetkik edilecek olursa görülür ki kurun-ı vustanın teşevvüşat-ı ictimaiyesi arasında hayat-ı adliyede vahdet ve insicam mevcut olmadığı halde milletler taazzuv ve teşekkül ettikçe vahdet-i adlî esasları da vaz’ ve tarsin edilerek yeni medeniyet yeni bir hayat-ı hukukiye yaşatmış, hukukî ve cezaî telakkiler medeniyet hayatının yeni telakkileriyle mütenasip bir istihaleye maruz kalmıştır. Hülasa, tarih-i medeniyetin en eski devirlerinden zamanımızın en son tecelliyatına varıncaya kadar tekamül-i ictimaiyenin muhtelif safhalarında müessesat-ı adliye daima vaziyetictimaiye ile mütenasip bir terakkiye mazhar olup bu tenasübün zevali her el-i ictimainin kabil-i müşahede bir derecede tezayüdünü bâdi olmuştur.