TÜRK TIP TARİHİNDE KUDUZ HASTALIĞI VE TEDAVİSİ ÜZERİNE YORUMLAMALAR

Bilindiği gibi eski dönemlerde kuduz virüsünün bir hayvan ısırığı ile geçebildiği biliniyordu. Kuduzdan birçok eski çalışmada söz edilir. Eski dönemlerde fazla tükrük salgılama gibi kuduz semptomları gösteren bir köpeğin, sahibinden köpeğinin bir kimseyi ısırmasını önlemek için önlemler alması istenirdi. 18. yüzyılda Almanya, Fransa ve İspanya gibi ülkelerde, kuduz bir köpeğin oradaki bir insanla temas etmesi ve ısırması riskini ortadan kaldırmak için başıboş köpeklerin imhasına ait kanunlar çıkarıldı. 19. yüzyılda kent nüfusuna kuduzun yayılımı ve kuduz köpeklerin daha iyi an-laşılması için karantina ve diğer sağlık girişimleri gibi önleyici metotlar uygulandı. Kuduz aşısını bulan Louis Pasteur (1822-1895) Jura dağlarında Dole’de bir debbağın oğlu olarak doğdu. Yalnız bir tıp adamı değil, aynı zamanda bir kimyacı idi. 1857’de fermentasyonlarla ilgili bazı çalışmalara başladı. Bu ünlü bilim adamı sonuç olarak fermentasyonun çeşitli mikro organizmaların fonksiyonu olduğunu gösterdi. 1877’de ise bazı yüksek hayvanların ve insanların bazı hastalıklarını inceledi. Pasteur, ilk kez şarbon ve tavuk kolerası hastalıklarını yapan organizma¬ları tanımladı. 1880’de Pasteur, Roux, Chamberland ve Thuilier gibi öğrencile¬rin yardımlarıyla bu iki hastalık için koruyucu aşılar hazırladı. Böylece Pasteur, bu bulgularıyla bakteriyoloji bilimini başlattı. 1885’de kuduz aşısını buldu. Bu makalede kuduz hastalığının Türk tıp tarihindeki yeri Osmanlı arşiv belgeleri ve orijinal dokümanlarla belirtilir. Ayrıca onun tedavisi belirtilir ve bazı orijinal sonuçlar elde edilir.

___

  • AKALIN, Besim Ömer: Kuduz, Nevsal-i Afiyet, Üçüncü Sene, Salname-i Tıbbi İst. Matbaa-i Ahmad İhsan ve Şurekası, 1320 (1904), s. 672-690.