Mâlikîlerde Sedd-i Zerâinin Makâsıd ile İlişkisi

Bu makalede, Mâlikî Mezhebi âlimlerine göre sedd-i zerâinin delil olması konusu açıklanarak, sedd-i zerâinin makâsıdu'ş-şerîa ile ilgili olduğu ve hüküm verirken makâsıdu'ş-şerîaya hizmet ettiğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla öncelikle makâsıdın lugat ve ıstılah manaları ele alınmıştır. Mütekaddim usulculer makâsıd ve makâsıd ile alakalı kavramları açıklamayarak, bu terimlere işaret etmekle yetinmişlerdir. Müteahhir usulculerden de lakabî olarak makâsıdı ilk kez tanımlayan İbn Âşûr (ö. 1973)'dur. Bu çalışma ise makâsıd tariflerinden yola çıkarak makâsıdı; gayeler, Şerîatin icmalî ve tafsili olarak ortaya koyduğu hedefleri ve hem dünyada hem de ahirette insan için gerekli olan maslahatlarının gerçekleştirilmesi olarak tanımlamıştır. Makâsıd tanımlarının ardından aynı şekilde sedd-i zerâinin lugat manası ve Mâlikî Mezhebine göre -mezhep alimlerinin tarihi silselisi de göz önünde bulundurularak- terim manaları beyan edilmeye çalışılmıştır. Mâlikî uleması sedd-i zerâinin manasını ve kapsamını ortaya koyarken İmam Mâlik'ten gelen rivayetlerden istinbât etmişler ve kendi içlerinde ihtilafa düşmüşlerdir. Bu çalışmada Mâlikîlerde sedd-i zerâi kavramı, "her işin zâhiri mübahtır ve bu mübah ile de Şer'an yasak olanlara ulaşılmasına imkân sağlar" şeklinde formüle edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca makalede sedd-i zerâinin Mâlikî asıllarından bir asıl olarak huccet kabul edildiği ve bu aslın Kitap, sünnet, icma, ameli selef ve akıl ile delillendirildiği beyan edilmiştir. Ardından Mâlikî Mezhebi alimlerinin zikrettiği şekli ile sedd-i zerâinin rukunları üzerinde durulmuştur. Bu rukunler vesile, vesilenin hükmünü belirleyen sonuç ve şüphenin gücünü belirleyici sonuca ulaştıran yol olmak üzere üç tanedir. Sedd-i zerâi delilinin taksimine ilişkin mezhepler farklı görüşler belirtmişlerdir. Netice olarak bu taksimat; sonucu kesin olarak mefsedet olan, mefsedete götüreceği konusunda zann-ı gâlib bulunan, nadiren mefsede götüren ve son olarak çoğu zaman veya nadiren mefsede götüren gurubuna dahil olmayıp fakat genellikle mefsedetle sonuçlanan vasıtalar olmak üzere dört kısımda özetlenebilir. Asıl tartışma konusu olan taksim ise dördüncüsüdür. Mâlikî mezhebi bu dördüncü kısmın önlenmesinin gerektiğini zikreder ve diğer mezheplere göre sedd-i zerâi olarak bu kısıma giren vesileleri daha fazla kullanmıştır. Daha sonra makalenin temel konusu olan makâsıdu’ş-Şerîa konuları ile sedd-i zerâi aslı arasındaki derin ilişkinin boyutu ifade edilmiştir. Sedd-i zerâinin dayandığı esas, maslahat ve mefsedet arasındaki dengeyi yani mefsete götüren maslahatın menedilmesini sağlar. Aynı şekilde sedd-i zerâi ve makâsıd arasındaki ilişki, vasıtalar /vesâil bahislerinde ortaya çıkmaktadır. Çünkü zerâi kaidesi vesâil kaidelerinden asıl bir cüzdür. Zerâinin seddi ve açılması, makâsıd ve vesaillerin bilinmesine ve aynı zamanda bu veseilelerin derecesinin ve sonuçlarının bilinmesine ve de her bir vesilenin şerî hükmüne ulaşılıncaya kadar da maslahat ve mefsedetleri dengelemeye bağlıdır. Böylece zerîanın seddine veya açılmasına karar verilir. Makâsıdu'l-mükellefîn bahisleri de aynı şekilde sedd-i zerâi ve makâsıd arasındaki ilişkinin varlığına delil olarak gösterilebilir. Mükellefin maksatları bahislerinde Mâlikî mezhebi diğer mezheplere göre daha önde gelmiş ve mükelleflerin amaçları doğrultusunda birçok vesileye mani olmuşlardır. Sedd-i zerâi ve makâsıd bağlantısının tecellileri arasında olan bir diğer konu ise meel/sonuçlar bahisleridir. Zerîanin seddi veya açılması ancak mübah olan vesilenin akıbetine ve ona götüren şeyin ne olduğuna bakmakla anlaşılabilmektedir. Son olarak, Mâlikî Mezhebi fürû‘fıkhından, makâsıdu’ş-Şerîa ile sedd-i zerâi arasındaki ilişkiyi ibraz eden açıklayıcı bazı örnekler verilmiştir. Makale, bir kişi veya bir olay üzerinde manâtu’l-âmmdan sonra manâtu’l-hassı tahkik esnasında sedd-i zerâinin müdahale ederek, hükmün kendisinden Şârînin ve Şerin istediği genel bağlamın maksadını kaybetmesine yol açmadığı sonucuna ulaşmıştır.

The Relationship of Sadd al-Dharāi’ with Maqāsid İn Mālikīs

This article, by explaining the issue of Sadd al-dharāi’ being evidence according to the scholars of the Mālikī Sect, it is aimed to show that the Sadd al-dharāi’ is related to the maqāsidu al-Sharīah bets and that it serves the maqāsidu al-Sharīah while adjudicating. For this purpose, firstly the lexicon and term meanings of the maqāsid and then the lexical meaning of Sadd al-dharāi’ and the term meanings according to the Mālikī Sect -by taking into account the historical sequence of the sectarian scholars- have been tried to be declared. Continuing scholars did not explain the concepts related to maqāsid and maqāsid, but were content with pointing out these terms. Ibn ʽĀshūr (d. 1973) is the first to define maqāsid among contractor scholars. This study, on the other hand, is based on the definitions of maqāsid; the aims, the goals that the Sharīah put forward as concise and detailed, and the realization of the interests that are necessary for human beings both in this world and in the hereafter. While revealing the meaning and scope of the Sadd al-dharāi’, the Mālikī scholars drew on the narrations from Imam Mālik and they disagreed among themselves. In this study, the concept of Sadd al-dharāi’ among Mālikīs has been tried to be formulated as "everything is permissible outwardly and it allows to reach those who are forbidden by al-Sharīah.". In addition, it is stated in the article that Sadd al-dharāi’ is accepted as a ḥujjat from the Mālikī originals and this original is proven by the Qurʾān, Sunnah, ijmā' and reason. Then, the rukns of Sadd al-dharāi’ as mentioned by the scholars of the Mālikī Sect were emphasized. These rukns are three: the means, the result that determines the decision of the means, and the way that brings the power of doubt to the decisive result. The sects have expressed different views regarding the division of the Sadd al-dharāi’ evidence. As a result, this division; can be summarized in four parts as means whose result is definitely mafsadah, which is presumed to lead to mafsadah, who rarely leads to mafsadah, and lastly, the means that often or rarely lead to mafsadah, but generally result in mafsadah. The main topic of discussion is the fourth one. Mālikī Sect mentions that this fourth part should be prevented and used it more as Sadd al-dharāi’ than other sects. Then, the extent of the deep relationship between the issues of maqāsidu al-Sharīah and the original Sadd al-dharāi’ was expressed. The basis on which the Sadd al-dharāi’ is based ensures the balance between maslahah and mafsadah, that is, the prohibition of maslahah that leads to mafsadah Likewise, the relationship between Sadd al-dharāi’ and maqāsid emerges in the mentions of means. Because the al-dharāi’ rule is a real part of the mean rules. The prevention and opening of al-dharāi’ depends on knowing the purpose and means, as well as knowing the degree and consequences of these means, and balancing the interests and vices until the sharīʿ rule of each means is reached. Thus, it is decided to prevent or open the dharāi. The mentions of maqāsidu al-mukallaf can also be shown as evidence for the existence of the relationship between Sadd al-dharāi’ and maqāsid The Mālikī Sect has been ahead of the other sects in terms of the purposes of the mukallaf and has prevented many occasions for the purposes of the mukallaf. Another issue between the manifestations of the Sadd al-dharāi’ and the maqāsid connection is the issue of results. The blocking or opening of al-dharāi’ can only be understood by looking at the fate of the permissible means and what led to it. Finally, some explanatory examples are given from the Mālikī Sect furū al-fiqh, presenting the relationship between maqāsidu al-Sharīah and Sadd al-dharāi’. As a result of the article, after manātu'l-āmm on a person or an event, it does not cause the Sadd al-dharāi’ to intervene during the manātu'l-hass investigation, causing the judgment to lose its purpose in the general context demanded by Sharī and al-Sharīah

___

  • Burhânî, Muḥammed Hişâm. Seddi’z-Zerâʾiʿ fî’ş-Şerîʿati’l-İslâmiyyeti. Dımeşk: Maṭbaʿatu el-ʿİlmiyye, 1406/1985.
  • el-Bâcî, Ebû’l-Velîd Süleyman b. Ḫalef. el-Ḥudûd fî’l-Uṣûl. thk.: Muḥammed Ḥasan İsmâʿîl. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿİlmiyye, 1424/2003.
  • el-Bâcî, Ebû’l-Velîd. el-İşârât fî Uṣûli’l-Mâlikiyye Şerḥu’l-Muvaṭṭaʾ. Tunus: Maṭbaʿatu et-Tûnîsiyye, 1351/1931.
  • el-Bâcî, Ebû’l-Velîd. el-Münteḳâ Şerḥu’l-Muvaṭṭaʾ. Mısır: Maṭbaʿatu’s-Saʿâde, 1332/1912.
  • el-Bedevî, Yusuf Aḥmed. Maḳāṣıdu’ş-Şerîʿati ʿinde İbn Teymiyye. Ürdün: Dâru’n-Nefâiʾs, 1421/2000.
  • el-Buḫârî, Ebû ʿAbdullah Muḥammed b. İsmâʿîl. Ṣaḥîḥ el-Buḫârî. Beyrut: Dâr Ṭavḳ en-Necât, 1422/2001.
  • el-Ced İbn Rüşd, Ebû el-Velîd Muḥammed b. Aḥmed b. Rüşd el-Ḳurṭubî. el-Muḳaddimât el-Mümhedât. thk: Muḥammed Ḫaccî. Beyrut: Dârû'l-ġarbi’l-İslâmi, 1408/1988
  • el-Cüveynî, Ebû’l-Meʿâlî ʿAbdu’l-Melik b. ʿAbdillah. el-Burhân fî Uṣûli’l-Fıḳh. thk.: Ṣalâḥ b. Muḥammed ʿUveyḍa. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿİlmiyye, 1418/1997.
  • ed-Desûḳî Muḥammed b. Aḥmed b. ʿArafe. Ḥâşiyetü ed-Desûḳî ʿala eş-Şerḥi'l-Kebîr. Dâr el-Fikr. t.y.
  • el-Ebyâri, ʿAli b. İsmâʿîl. et-Taḥḳîḳ ve’l-Beyân fî şerḥi’l-Burhân fî Uṣûl el-Fıḳh. thk.: ʿAli el-Cezâʾirî. Kuveyt: Dâru’l-Beyḍâ, 1434/2013.
  • el-Fâsî, ʿAllâl. Maḳāṣıdu’ş-Şerîʿati ve mekârimihe. Beyrut: Dârû'l-ġarbi’l-İslâmi, 1414/1993.
  • el-Ḫâdimî, Nureddîn b. Muḫtâr. ʿİlmu el-Maḳāṣıdi’ş-Şerʿiye. Riyad: Mektebetu el-ʿUbeykân, 1421/2001.
  • el-Ḫafîd İbn Rüşd, Muḥammed b. Rüşd. Bidâyetu el-müçtehid ve nihâyetu el-Muḳteṣid. Kahire: Dâr el-Ḫadîs, 1425/2004.
  • el-Ḳâdî ʿAbdulvehhâb, Ebû Muḥammed ʿAbdulvehhâb b. ʿAli el-Baġdâdî. el-İşrâf ʿala nüketi mesâili'l-ḫilâf. thk: el-Ḥabîb b. Ṭâr. Dâr İbn Ḥazm, 1419/1999.
  • el-Ḳarâfî, Ebû’l-ʿAbbâs Şihâbe’d-Dîn Aḥmed b. İdrîs. Envâru’l-Burûḳ fî envâiʾ el-Furûḳ. Ḳâhire: ʿÂlemu’l-Kutub, t.y.
  • el-Ḳarâfî, Ebû’l-ʿAbbâs Şihâbe’d-Dîn Aḥmed b. İdrîs. Nefâisu'l-Uṣûl fi Şerhi'l-Maḥṣûl. thk: ʿÂdil Aḥmed ʿAbdulmevcûd –ʿAli Muḥammed Muʿavvaḍ. Mektebetu Nizâr Muṣṭafa el-Bâz, 1416/1995.
  • el-Ḳarâfî, Şihâbe’d-dîn Aḥmed b. İdrîs. Şerhu tenḳîḥi’l-fuṣûl. thk.: Ṭaha ʿAbdu’r-Raʾûf Saʿad. Beyrut: Şirketu eṭ-ṭıbâʿati’l-fenniyyeti el-mutteḥideti, 1393/1973.
  • el-Kelbî, İbn Cüzeyʾ.Taḳrîbu’l-vuṣûl ilâ ʿilmi’l-Uṣûl. thk: Muḥammed Hasan İsmâʿîl. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿİlmiyye, 1424/2003.
  • el-Mâzirî, Ebû ʿAbdillah Muḥammed b.ʿAli. Şerḥu't-telḳîn. thk: Muḥammed el-Muḫtâr es-Selâmî. Beyrut: Dârû'l-ġarbi’l-İslâmi, 1429/2008.
  • el-Yûbî, Muḥâmmed b. Aḥmed. Maḳāṣıdu’ş-Şerîʿati’l-İslâmîyyeti ve ʿalâḳatuhâ bi’l-edilleti’ş-Şerʿiyyeti. Mekke: Dâru’l-hicreti li’n-neşr ve’t-tevzîʿ, 1418/1998.
  • en-Neccâr, ʿAbdulmecid. Maḳāṣıdu’ş-Şerîʿati biebʿâdin cedîdetin. Beyrut: Dâru’l-ġarbi’l-İslâmî, 1429/2008.
  • en-Nîsâbûrî, Ebû’l-Ḥüseyîn Müslim b. el-Ḥaccâc el-Ḳuşeyrî. Ṣaḥîḥu Müslim. Beyrut: Dâru’l-Cîl, t.y.
  • en-Nîsâbûrî, Ebû’l-Ḥüseyîn Müslim b. el-Ḥaccâc el-Ḳuşeyrî. el-Câmiʿ eṣ-Ṣaḥîḥ. Beyrut: Dâru’l-Cîl, t.y.
  • er-Reysûnî, Aḥmed. Naẓzriyyetu’l-Maḳāṣıdi ʿinde’l-İmâm eş-Şâṭıbî. Riyad: ed-Dâru’l-ʿâlemiyye li’l-kutubi’l-İslâmî, 2. Baskı. 1412/1992.
  • eş-Şâṭıbî, Ebû İsḥâḳ İbrâhîm b. Mûsâ. el-İʿtiṣâm. thk. Muḥammed eş-Şaḳîr, Saʿad Âl ḥamîd ve Hişâm es-Ṣînî. Mısır: Dâr ibn el-Cevzî, 1429/2008.
  • eş-Şâṭıbî, Ebû İsḥâḳ İbrâhîm b. Mûsâ. el-Muvâfaḳât. thk.: Meşhûr Âʾli Süleymân. Kahire: Dâr İbn ʿAffân, 1417/1997.
  • Ġazâlî, Ebû Ḥâmid Muḥammed b. Muḥammed. el-Mustaṣfâ. thk.: Muḥammed ʿAbduşşâfî. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿİlmiyye, 1. Baskı, 1413/1993.
  • İbn ʿArabî, Ebû Bekr Muḥammed b. ʿAbdillah. Aḥkâmu’l-Ḳur’an. thk: Muḥammed ʿAbdulkâdir ʿAṭâ, Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-ʿİlmiyye, 1424/2003.
  • İbn ʿArabî, Muḥammed b. ʿAbdillah. el-Ḳabs fî Şerḥi Muvaṭṭa Mâlik b. Enes. thk.: Muḥammed ʿAbdullah Veled Kerîm. Dâru’l-ġarbi’l-İslâmî,1412/1992.
  • İbn ʿÂşûr, Muḥammed eṭ-Ṭâhir. Maḳāṣıdu’ş-Şerîʿati’l-İslâmîyyeti. thk.: Muḥammed el-Habîb b. el-Ḫûce. Katar: Vizâratu’l-evḳâf ve’ş-Şûʾni’l-İslâmiyye, 1425/2004.
  • İbn ʿÂşûr, Muḥammed eṭ-Ṭâhir. et-Taḥrir ve't-Tenvîr. Tunus: ed-Dâr et-Tûnusiyye li'n-neşr, 1404/1984.
  • İbn Baṭṭâl, ʻAli ibn Ḥalef. Şerḥ Ṣaḥîḥ al-Buḥârî, thk: Yâsir ibn İbrahim, Riyad: Mektebetu er-Rüşd, 1423/2003.
  • İbn Beyyeh, ʿAbdullah. Maḳāṣıdu’ş-Şerîʿati bi Uṣûli’l-Fıḳh. Kahire: Müessetu el-Furḳân li't-Turâs el-İslâmî,1427/2006.
  • İbn Fâris, Ebû’l-Ḥüseyin Aḥmed. Muʿcem maḳâyîsu’l-luġati. thk.: ʿAbdusselâm Hârun. Dimeşk: Dâru’l-Fikr, 1399/1979.
  • İbn Manẓûr, Cemâleddîn Muḥammed b. Mükerram. Lisânu’l-ʿ Arab. Beyrut: Dâr Ṣâr, 1414/1993.