MÜRDE BUDEM ZİNDE ŞODEM GAZELİ ÖZELİNDE ŞEMS-İ TEBRÎZÎ’NİN MEVLÂNÂ’YA TESİRİ

Şems ve Mevlânâ ikilisinin gizem dolu maceraları bugüne kadar en çok merak edilen konuların başında gelmektedir. Mevlânâ’nın Şems’ten sonra büyük bir değişim yaşaması Şems’i bir anda en çok merak edilen şahsiyetlerden birisi haline getirmiştir. Biz de bu makalede Şems’in Mevlânâ’ya olan tesirini “Mürde budem, zinde şodem- ”مرده بدم زنده شدم gazelinin özelinde ve özünde incelemeğe çalışacağız. Mevlânâ’nın en meşhur ve uzun gazellerinden olan bu gazel; adeta bir mektup misali onun Şems sonrası değişimini bizlere aktarmaktadır. Zaten Mevlânâ’nın kendisi de önceki hayatına zâhidâne bir yaşayış benzetmesi yapıp yine kendisini postnişin (posta oturan- tekke şeyhi) bir zahit olarak zikreder. Hatta Mevlânâ’nın Şems’ten önceki halini âlim ama âşık olmayan bir Gazzâlî olarak niteleyebiliriz. Zira Mevlânâ, Şems’ten önce bilgi, birikim olarak büyük bir âlim idi ama âşık bir arif değildi. Zaten daha önceki ruh ve duygu durumunu “ölmüş” olarak niteleyen Mevlânâ da bu söylemi destekler niteliktedir. Fakat bu değişim sadece ruhî (içsel) yönlü olmayıp fiziksel (dışsal) bir değişimi de kapsamaktaydı. Devrin ilim erbapları gibi cübbe giyip sarık takan ve sakal bırakan Mevlânâ, Şems sonrası bu adetlerini de terk etmektedir. Dolayısıyla burada bütünsel bir değişim söz konusudur. Şems’i “aşkın devleti”, “aşkın talihi”, “aşkın anahtarı” olarak niteleyen Mevlânâ, doğrusu Şems sonrası çarşı-pazardan içre saatlerce sema’ edecek kadar büyük bir değişime uğramıştı. Mevlânâ’nın Şems’ten önceki halini “ham”, ondan uzak düşme dönemini “pişme” ve ondan sonraki dönemi de “yanma” dönemi olarak adlandırabiliriz. Üç değişim-gelişim dönemi olarak nitelendirilen bu evreleri Mevlânâ “Hamdım, yandım, piştim” sözüyle özetlemektedir. Şems’ten önce mürşit, ondan sonra mürit olan Mevlânâ’nın tek muradı Şems’e hakiki bir talebe olabilmekti. Hasılıkelam, “Mürde budem, zinde şodem” gazeli bütün bu değişimleri Mevlânâ’nın lisanıyla bizlere aktarmaktadır.

___

  • Dâkânî, Perviz Abbâsî (1387). Şems-i Men u Hudâ-i Men. Tahran: Neşr-i İlim. Dinânî, Gûlâmhüseyin ( 1395). Şucâ’-i Şems; Gazeliyât-i Şems-i Tebrizi, be Rivayet-i Gûlâmhüseyin Dinânî. Tahran: İntişârât-ı Ittılaat.
  • Eflâki, Şemseddin Ahmet (1362). Menâkıbü’l Arifin. be-Kûşeş-i Tahsin Yazıcı, Tahran: Dünya-i Kitap.
  • Emâd, Ahmet Hoşnivis (1349). Makâlât-i Şems-i Tebrizi. Tahran: Çap-i Zühre.
  • Fürûzânfer, Bediüzzamân (1388).Külliyat-i Divan-i Şems-i Tebrizi; Mutabık-ı Nüsha-i Tashih Şode-i Bediüzzamân Fürûzânfer/ Mevlânâ Celâleddîn-i Meşhur be-Mevlevi. c.I, Tahran: Seda-i Muâssır.
  • Fürûzânfer, Bediüzzamân (1388).Külliyat-i Divan-i Şems-i Tebrizi; Mutabık-ı Nüsha-i Tashih Şode-i Bediüzzamân Fürûzânfer/ Mevlânâ Celâleddîn-i Meşhur be-Mevlevi. c.II, Tahran: Seda-i Muâssır.
  • Fürûzânfer, Bediüzzamân, (1333). Risale-i der-Tahkik-i Ahval ve Zindigi-i Mevlânâ Celâleddîn Muhammed Meşhur be-Mevlevi. Çap-i pencom, Tahran: İntişârât-ı Zevvâr.