Selçukîler Zamanında Anadolu’da Türk Medeniyeti

âlemi yani ana vatandan kesif kitlelerle gelen Türkler garbe ilerliyor, Türk cengaverlerinin Ak ve Kara Deniz kıyılarında yükselen tevhid nidaları, Bizans’ın bütün mukabelelerine rağmen, daimi bir yürüyüşle Marmara kenarlarına yaklaşıyordu. Türk, Kürt, (s. 195) Arap, Acem, Ermeni hatta Rum unsurlarından mürekkeb gayri mütecanis ordusunun kuvveti, Anadolu Hükümet-i Selçukîyesini uzun müddet komşularına mütefevvik bulundurarak etraftaki İslâm ve Hıristiyan hükümetlerine dehşet bahş olmuştu; Fakat altıncı asrın nihayetlerine doğru “Kılıç Arslan”ın, Selçukîlerin eski âdetlerine imtisalen memleketi oğulları arasında taksim etmesi, bu muazzam imparatorluğun kuvvetini yekdiğerine mütearız on bir kısma ayırarak dâhili muharebelerin zuhuruna sebebiyet verdi. Nihayet “Sultan Rükneddin Kâhir” vahdet-i siyasiyeyi temin için bütün hayatını sarf ettiyse de usul-ı idarenin icabatı ve veraset-i kanuninin gayri muayyen şekli Anadolu Türklerinin payidar bir refah ve saadet devresi idrak etmelerine daima mani oldu: veraset kavgaları, istiklal gürültüleri arasında Rum ve Ermeniler fırsat buldukça baş kaldırıyorlar, civardaki Türk ahaliyi yerlerinden kaçırıyorlar, fakat biraz sonra hem civarları
Anahtar Kelimeler:

-