AB GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKALARINI ATALANTA HAREKATI ÖRNEĞİ ÜZERİNDEN YENİDEN DÜŞÜNMEK

Soğuk Savaş boyunca, Batı Avrupa tarafından en önemli tehdit olarak görülen Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından, ekonomik gelişimini henüz tamamlayamayan Avrupa Birliği (AB) küresel bir aktör olmak için önemli ölçüde çaba sarf etmiştir. Başta Almanya ve Fransa olmak üzere bazı büyük üye ülkelerin yoğun çabası ile AB’nin ekonomik büyüklüğüne orantılı bir siyasi ve askeri güce ulaşılması hedeflemektedir. Bu amaca ulaşmak için AB ortak iradesini yansıtacak Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP/OGSP) ile Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (ODGP) geliştirilmiştir. Bu politikalar bağlamında, AB askeri operasyonlar/görevler ve sivil görevler gerçekleştirmiştir. Lizbon Antlaşması’yla ortaya çıkan ve 1 Ocak 2011 tarihinde faaliyete geçen Avrupa Dış Eylem Servisi’nin çatısını oluşturduğu bu operasyonlarla, Avrupa Birliği kısmi başarı elde etmiş ve kıta dışında da yeteneklerini kullanabilme imkânı olduğunu gerek kendi üyelerine gerekse dış aktörlere kanıtlamıştır. Ancak Avrupa Birliği’nin tek başına yürüttüğü en başarılı operasyon olarak ifade edilebilecek Atalanta Operasyonu bütün bu harekâtlardan farklıdır. Bu harekât, AB ülkelerinin Askeri Kuvvetleri’nin katıldığı en başarılı AB Askeri harekâtıdır. Bu çalışma AB bütünleşmesi üzerine önermelerde bulunan liberal hükümetlerarası kuram çerçevesinde değişim sürecindeki dünya düzeninde Avrupa Birliği’nin (AB) savunma alanında ortak hareket edebilme kapasitesini Atalanta Harekatı örneği üzerinden incelemektedir. Avrupa Birliği’nin uluslararası sistemin değişen yapısı karşısında küresel bir aktör olabilmesi üzerine tartışmalara odaklanan çalışma, “AtalantaHarekatı’nın vaka analizine dayandırılarak literatüre katkı sağlama çabasındadır. Bu makalede cevap aranan temel soru, “Avrupa Birliği’nin belirli koşullar oluştuğunda liberal hükümetlerarası kuramın öngördüğü şekilde kararlar alıp alamadığı ve bu kararların AB’nin küresel aktör rolü üzerinde nasıl etkilerinin olacağı” dır.