Küreselleşme ve Sosyal Devlet

Durağan bir nitelik arz etmeyen devlet, farklı tarihsel şartlara ve ideolojik hareketlere göre değişebilir niteliktedir. 20. yy. boyunca çok sayıda ülke tarafından benimsenen sosyal devlet, ilk olarak endüstri devriminin etkileriyle ortaya çıkmaya başlamıştır. Sosyal devlet, II. Dünya Savaşı sonrasında genişleme eğilimi göstererek “Altın Çağ”ını yaşamıştır. Daha sonra 1970’li yıllarda yaşanan ekonomik krizlerle birlikte, sosyal devletin büyümesi durmuş ve bir geri gidiş başlamıştır. Söz konusu geriye gidişten, küreselleşme sorumlu tutularak, sosyal devletin kronik krizinin nedeni olarak görülmüştür.Küreselleşme; siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik sistemlerin ulusal sınırların ötesinde büyüyen karşılıklı bağımlılık tarafından karakterize edilen uluslararası değişim sürecidir. Sosyal devletin maruz kaldığı kriz süreci, özellikle ekonomik küreselleşmeyle ilgili bir durumdur. Ekonomik küreselleşme ise, dünya piyasalarının bütünleşmesiyle ilgili bir süreçtir. Ulusal ekonomiler; uluslararası piyasalara açılıyorken, hükümetler de küresel rekabete adapte olmaya zorlanmaktadırlar. Söz konusu rekabet zorunluluğu, sosyal devlet programlarının yoğun maliyetlerinin kısıtlanması çabasını da beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla bu süreçte; gelir eşitsizliği, işçilerin korunması ve sosyal yardımların dönüşümü yönündeki baskı artmıştır.  Ayrıca küreselleşmenin; ekonomi politikalarında oluşturduğu etkiyle, sosyal devlet üzerindeki baskıları arttırmasında, neoliberal düşüncenin anahtar rol oynadığı görülmektedir. Bu makale, küreselleşme sürecinde sosyal devlette yaşanan azalma ve değişimi açıklamaya çalışacaktır. 

___

  • ŞAYLAN, Gencay, Değişim, Küreselleşme ve Devletin Yeni İşlevi, İmge Kitabevi, Ankara 2003.