EDEBİYAT TARİHİNDE TEKÂMÜL KAVRAMI

Elli altmış yıl önce tekâmül kavramı edebiyat tarihine hâkim durumda idi; bugün, en azından Batı'da, neredeyse tamamen kaybolmaya yüz tutmuş gibi görünüyor. Edebiyatla ve edebiyat çeşitleriyle ilgili tarihler bu probleme hiç temas etmeden ve görünüşte ondan habersiz olarak yazılmaktadırlar1. F. W. Bateson'ın ya dilbilimle ilgili ya da sosyal değişmenin bir aynası olarak İngiliz şiirinin tarihini izleme teşebbüsleri2 ve Joséphine Miles'ın "İngiliz şiirindeki devirleri tespit eden anahtar kelimelerde ve cümle kalıplarındaki değişiklikleri istatistik? olarak araştırması3 bunun bildiğim yegâne istisnalarıdır. Edebî tekâmül kavramının genel olarak reddedilmesinin sebepleri bugün yalnızca onun tarihi ile ilgili kısa bir bilgi verilerek ortaya çıkarılabilir.En eski örneğe Aristotle'in Poetics (poetika) adlı eserinde rastlıyoruz. Bize, trajedinin kaynağınının şarap mabudu Dionysius için yazılmış şiirlerde, komedinin kaynağınının da penisle ilgili şarkılarda olduğu söylenmekte ve sonra Aristotle şu kaçınılmaz hükmü ilave etmektedir: Trajedi, ilk şeklinden itibaren yazarlar onun bilinen yönlerine ilaveler yaparlarken, yavaş yavaş gelişti. Trajedi, bir çok değişikliklere uğradıktan sonra, değişme sürecini tamamlayarak tamamen tabii durumuna kavuştu4 . Trajedi tarihi ile yaşayan bir organizmanın hayat dönemi arasındaki benzerlik, ilk defa burada ileri sürülmektedir. Trajedi olgunluğa, "tabii durumu'na erişti; nasıl insan yirmi bir yaşına girdikten sonra büyüyemezse, o da artık büyüyemez, gelişemez. Tekâmül (Aristotle'in yazdığıher şeydeki gibi), tamamiyle önceden tayin edilmiş tek ve sadece tek bir gayeye yönelmiş zaman içerisinde planlı bir süreç olarak anlaşılmaktadır.
Anahtar Kelimeler:

EDEBİYAT, TARİHİ, TEKÂMÜL

EDEBİYAT TARİHİNDE TEKÂMÜL KAVRAMI