Uzun Bir Cümleye Övgü-Ümit Hassan’ın Ardından

Gülten Akın’ın İlkyaz adlı şiirinin ilk dizelerini bilmeyen kaldı mı; “ Ah, kimselerin vakti yok/ Durup ince şeyleri anlamaya”? Bu dizelerin bile ancak tv şovları ya da dizileri üzerinden bilindiği; tarihin, bastırılmış pornografisiyle padişah dizilerinden öğrenilerek hakikat yerine geçirildiği bir çağda ve aynı anlama gelmek üzere, bir dünyada ya Gülten Akın bizi kandırıyor, ya biz kendimizi; ama kesin, ortada bir kandırma, hadi hafifletelim bir yanılsama var! Şairin günahını kendi boynuna vuralım: Eğer dediği şey doğruysa, biz, bu dünyada ve bu çağda, onun okurları nasıl anladık bu dizelerdeki “inceliği” ki dilimize pelesenk oldu? Yoksa daha baştan zaten anlayamayacağımızı, zaten anlamak için vaktimiz olmadığını mı söylüyordu? Eğer öyleyse niye söylüyordu? Kendi kendisine mi söylüyordu? Kim bilir, belki de bu dizelerde anladığımızı sandığımız bir “incelik” yoktur da, uzaktan uzağa şair bize dil çıkarıyordur! Sonra kendi “babalımız” boynumuza: Hem ince şeyleri anladığımız iddiasıyla bu dizeleri har vurup harman savururken, hem de aynı anda tam da kimselerin, en başta kendimizin vakti olmadığını nasıl ileri sürebiliyorduk? En kötüsü de şu: Eğer şairin ve şiirin bu dizelerde bize vermek istediği bir “meşaj” varsa, o mesajı tam da dizeleri kalbinden vurarak, aynı sözcüklerle tersine çeviriyor ve meşrulaştırıyoruz: Kimsenin vakti yok ki, ince şeyler için! Sanki bu dizeler bunu bildirmeye ve meşrulaştırmaya yazılmış gibi; “şairin de dediği gibi imanım, şairin de dediği gibi!” Öyleyse hadi oturup slayt hazırlayalım ya da instagramda yayılacak, viral olmaya aday bir video ya da hiç mi olmadı, spotlar efendim, spotlar; vurucu, akılda kalıcı, çılgın spotlar; çünkü kimselerin vakti yok; ne “durmaya”, ne “ince şeylere”, ne de “anlamaya”!

___

  • Cümlenin tam hali için, bkz. Ümit Hassan, Osmanlı, Örgüt-İnanç-Davranış’tan Hukukİdeoloji’ye, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001, s. 60-61, 3 no’lu dipnot. Alıntı, olduğu haliyle yazılmış, imlasına dokunulmamıştır.