XVI. Yüzyıl Osmanlı Hukuk Hayatında Bir Ferman, Bir Fetva ve Bir Adalet Arayışı Hikâyesi

İslam hukuk edebiyatı türlerinin, özellikle fetvanın uzun sayılabilecek bir zamandan beridir hukuk tarihi, sosyal tarih, hukuk antropolojisi ve iktisat tarihi araştırmalarında veri kaynağı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bunun başlıca nedeni fetvaların gerçek kişi ve olaylarla ilgili olmasıdır. Literatürde fetvaların genellikle hukuki spekülasyon ürünü olmadığı ve Müslüman toplumların karşılaştıkları gerçek realitelerden kaynaklandıkları ifade edilmektedir. Bu araştırma temsili isimlerle formüle edilmiş olan bir merkezi Osmanlı fetvasının gerçek kişi ve olaylarla ilişkisine odaklanmakta ve bu bağlamda gerçek hukuki hayatla ilişkili olan fetvaların sosyal bilimler alanındaki önemine dikkat çekmektedir. Araştırma bir ferman ve bir fetvadan hareket ederek fetva-olgu münasebeti ana teması içinde XVI. yüzyıl Osmanlı adalet yönetimine dair entelektüel bir hikâye inşa etmeye çalışmaktadır. Ferman, hükümet etme işlevinin yanında bir mahkeme ve temyiz mercii olarak da faaliyet gösteren Dîvân-ı Hümâyun tarafından 1567 tarihinde çıkartılmıştır. Fetva aynı tarihte şeyhülislamlık makamını işgal etmekte olan Ebüssuûd Efendi’ye aittir. Araştırmanın odaklandığı ferman, hikâyenin kahramanı olan Gümüşlü Ahmet tarafından İstanbul’da Dîvân-ı Hümâyun’dan bizzat alınmıştır. Mahallî yetkililerden zulüm görüp yerel mahkemelerde adalet bulamayan ya da bulamayacağını düşünen kişilerin doğrudan İstanbul’a giderek en üst yargı merciine başvurma hakkı bulunmaktaydı. XVI. yüzyılda bu yaygın bir adalet arama yoluydu. Hikâyenin kahramanı olan Ahmet de adalet için bu yolu kullanmak mecburiyetinde kalmıştır. Bu talihsiz delikanlı Amasya civarında bir kısım mahalli yetkililer tarafından ağır bir zulme maruz bırakıldığını iddia etmektedir. Onun merkezi yetkililere verdiği ifadeye göre Çorum Alaybeyi adamlarına -fermanda net olarak açıklanmayan bir nedenle- Ahmet’i yakalamalarını ve kendisine getirmelerini emreder. Durumdan haberdar olan Ahmet kaçar ve komşusunun evine gizlenir. Alaybeyinin adamları Ahmet’i bulur ve tutuklayıp amirlerine iletirler. Alaybeyi, tutukluyu dağa götürür, zor kullanarak kendisine fi‘l-i şenî‘ yapar ve bu şekilde dağlarda günlerce dolaştırır. Merkezi otorite ilgili kadılıklara Ahmet’in öne sürdüğü bu iddiaları hakkaniyet esaslarına göre soruşturmalarını ve zanlıları şer‘e uygun bir şekilde yargılamalarını emretmiştir. Emre göre kadıların Ahmet’in elindeki fetvaya da bakmaları gerekmektedir. Ahmet yetkililerin dikkatini çekmek ve şikâyetinin etkisini artırmak için dilekçesine bir fetva iliştirmişti. Davanın şeriata muvafık olarak halledilmesinin talep ediyordu. Onu davanın şeriata uygun olarak ele alındığına ikna edecek tek şey davalıların fetva uyarınca cezalandırılmalarıydı. Osmanlı yargısında fetva yerel mahkemelerden en yüksek mahkeme olan Dîvân’a kadar bütün yargılama mercilerinde davayı destekleyici bir argüman olarak kullanılmaktaydı. Şeyhülislamlardan alınan fetvalar taşra müftülerinden alınanlara nispetle daha etkiliydi. Bunun bilincinde olan Ahmet görünüşe göre fetvayı İstanbul’da bizzat Ebüssuûd Efendi’den almıştır. Zira bu olayın yaşandığı sırada şeyhülislam bulunan Ebüssuûd Efendi’ye ait bir fetvada anlatılan olay örgüsü ile fermanda hikaye edilen vaka birbiriyle örtüşmektedir. Bu fetvada Ahmet’in yaşadığını iddia ettiği zulüm temsili isimler üzerinden anlatılmakta, alaybeyine ölüm cezası, alternatif olarak azil, tazir ve hapis cezaları öngörülmekte, adamları hakkında tazir ve hapis cezalarına hükmedilmekte ve dokunaklı bir dille yöneticilerin adaleti temin etme hususunda gevşeklik göstermemesi istenmektedir. Osmanlı yöneticileri bir tarafın zor kullanarak gerçekleştirdiği gayri meşru cinsel ilişkiyi, başka bir ifadeyle tecavüzü, kamu düzenini doğrudan tehdit eden siyasal bir suç olarak görmüş ve ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Birçok tekil hükümde tecavüz suçu işleyen kişilerin ölüm cezasına çarptırıldığı görülmektedir. Mağdur Ahmet şikâyetçi olduğu suçun fiilen uygulanan bu ağır cezasından haberdar olmalıydı. Onun İstanbul yolculuğu elbette böyle bir cezayla sonuçlanacak adil bir yargılama başlatmak içindi. Ümitli olmak için iyi bir nedeni vardı: Elinde imparatorluğun en etkili hukuk adamından alınmış ağır cezalara hükmeden bir fetva bulunuyordu ve bu fetva kadıların vereceği hükümde -bağlayıcı olamasa bile- çok etkiliydi. Fetvada hükmedilen ağır cezalar doğrudan Hanefi ceza siyasetinin bir yansımasıydı. Hanefi hukukunda karşılıklı gönüllülüğe dayanan oğlancılık fiilinin standart cezası tazir ve hapis olmakla birlikte fiilin âdet halinde getirilmesi halinde olağanüstü bir yaptırım olarak kamu otoritesinin siyaseten ölüm cezası uygulamasına cevaz verilmiştir. Hanefi fakihler bu fiili ilk defa işleyenler için de birçok durumda siyaseten ölüm cezasını meşru kabul etmişlerdir. Eğer alaybeyi ve adamlarına isnat edilen suçlar şer‘an sabit olursa ve şeyhülislam fetvası da dikkate alınırsa büyük bir ihtimalle alaybeyi ölüm cezasına, adamları ağır dayak ve uzun süreli hapis cezalarına çarptırılacaktı. Merkezi yetkililerin Ahmet’in elindeki fetvaya bakılmasını istemeleri oradaki cezaları zımnen uygun buldukları ve şer‘an hükmedilmesi halinde her birini onaylayacakları anlamına gelmektedir. Bir ferman ve bir fetva eşliğinde inşa edilmeye çalışılan bu entelektüel hikâye zaman, mekân, kişi vb. bütün reel izlerin bilinçli olarak silinmiş olduğu temsili anlatımlı merkezi Osmanlı fetvalarıyla günlük hayattaki somut olaylar arasında güçlü ilişkilerin bulunduğunu göstermektedir. Fetva reel hukuk yaşamıyla olan güçlü ilişkisi sebebiyle başta hukuk tarihi olmak üzere sosyal bilimler açısından ihmal edilmemesi gereken önemli bir kaynak teşkil etmektedir. Hayatın muhtelif alanlarına dair toplum bireyleri tarafından sorulmuş sorular ve bu sorulara verilen cevaplar o toplumun din ve hukuk anlayışlarının yanında günlük yaşam, aile ilişkileri, örf ve âdetler, kültürel değerler hakkında da önemli ipuçları içermektedir. Mesela sadece bu çalışmaya konu olan fetvadan XVI. asrın ikinci yarısında Amasya civarında ehl-i örf-reaya ilişkileri, adalet arama yolları, zalim örfi yetkililere karşı komşular arası dayanışma, cinsel suçların işlenme biçimi, muhtelif ceza tipleri, dini otoritelerin halk ve devlet nazarındaki yeri gibi birbirinden farklı birçok konuda izlenimler edinmek mümkündür. Osmanlı dönemine ait fetvaların belli usullerle tetkik edilmesi ve ilgili tarihsel belgeler eşliğinde yorumlanması Osmanlı toplum yaşamının gizli kalmış pek çok yönünün ortaya çıkmasına hizmet edecektir.
Anahtar Kelimeler:

Osmanlı, Hukuk, Ferman, Fetva, Adalet

A Firman, a Fatwa and a Story of Seeking Justice in the 16th Century Ottoman Judicial Life

It is clear that the genres of Islamic legal literature, especially fatwa, have been used as a source of data in the research of legal history, social history, legal anthropology and economic history for a long time. The main reason for this is that the fatwa is often related to real people and events. It is stated in the literature that fatwas are generally not the product of legal speculation and that they originate from the realities faced by Muslim societies. This research focuses on the relationship of a central Ottoman fatwa, formulated with representative names, to real people and events, and in this context, it draws attention to the importance of real legal life-related fatwas in the social sciences. The research attempts to construct an intellectual story about the 16th century Ottoman justice administration from a fatwa and an edict (firman). The main theme of the story is the fatwa-phenomenon relationship. The edict was issued in 1567 by the Imperial Council (Divan-i Humayun), which acts as a court and appellate authority as well as its government function. The fatwa belongs to Ebussuud, who was occupying the office of Shaykh al-Islam during the same period. The edict that the research focused on was taken from the Imperial Council in Istanbul by Ahmad from Gümüş (a district of Amasya province). Those who were persecuted by the local authorities and could not find justice in the local courts had the right to go directly to Istanbul and apply to the highest judicial authority. In the 16th century this was a common way of seeking justice. Ahmad, the hero of the story, wanted to use this right to get justice. This unfortunate young man was subjected to severe oppression by some local administrators around Amasya. According to his testimony to the central authorities, Çorum’s military chief (alaybeyi) ordered his men to arrest Ahmad and to bring him. Aware of the situation, Ahmad escapes and hides in his neighbour’s house. The men were still able to find Ahmad and arrest him and take him to their superiors. The military chief takes the prisoner to the mountain, rapes him and carries him around with him in the mountains for days. In the edict, Ahmad’s complaint was summarized in this way. The central authority ordered the judicial authorities to investigate the case fairly and to prosecute the parties in accordance with shari‘a. According to the order, the judges should also look at Ahmet’s fatwa. Obviously, Ahmad had attached a fatwa to his petition to attract the attention of the authorities and to increase the impact of his complaint. He demanded that the case be handled in accordance with the shari‘a. The only thing that could convince him that the case was handled in accordance with the shari‘a was that the defendants were punished in accordance with the fatwa. In the Ottoman judiciary, fatwa was used as a supportive argument in all judicial authorities from the local courts to the highest one, Divan. There is a strong evidence that Ahmad obtained the fatwa from Ebussuud himself in Istanbul: A fatwa belonging to Ebussuud, who was the Shaykh al-Islam at that time, and the contents of the edict almost overlap. In the fatwa, the oppression which Ahmad claims to have suffered is described through representative names. Ebussuud requires the death penalty for the Çorum’s military chief, alternatively a heavy beating and a long prison sentence and permanent dismissal. In addition, the chief’s men involved in crime will be given heavy beatings and long prison sentences. Shaykh al-Islam warns the rulers to ensure that justice takes place. The Ottoman rulers regarded rape as a political crime that directly threatens public order and imposed severely penalties for this crime. In many cases, it is evident that perpetrators who committed rape were sentenced to death. The victim Ahmad should have been aware of this severe punishment for the crime that he purported to have taken place. His trip to Istanbul was, of course, to initiate a fair trial that would result in such a punishment. He had a good reason to be hopeful: he had a fatwa taken from the most influential jurist of the empire, and it was very effective -even if not binding- on the Qadis’ judgment. The heavy penalties written in the fatwa were a direct reflection of the Hanafi criminal law tradition. In Hanafi law, the standard punishment of the act of sodomy based on mutual voluntarism is beating and imprisonment, but if the act is brought as a custom, the public authority has been allowed to apply the death penalty at its own discretion as an extraordinary sanction (siyaset). In many cases, the Hanafi jurists accept the death penalty as legitimate for those who commit this act for the first time. If the crimes attributed to the military chief and his men were legally proven, and the fatwa was taken into consideration, the military chief was likely to be sentenced to death and his men were to be sentenced to severe beatings and long term imprisonment. The Imperial Council’s request to the Qadis to consider Ahmad’s fatwa means that they find the sentences implicitly appropriate. This story, which is written around an edict and a fatwa, indicates that there is a strong relationship between central Ottoman fatwas, where all real traces are consciously erased, and the concrete events in daily life in Ottoman times. Because of its strong relationship with real legal life, fatwa constitutes an important resource that should not be neglected in the area of social sciences, especially in the history of law. The questions asked by the members of society about the various fields of life and the answers given to these questions contain important clues about the society’s understanding of religion and law, daily life, family relations, customs and cultural values. For example, looking at the fatwa examined in this study, it is possible to get impressions about the local administrators, people’s relations, ways of seeking justice, solidarity among neighbours against the oppressive administrators, sexual crimes, various types of punishment, relationships between religious authorities and the state during the second half of the 16th century in the Ottoman Empire. Examination of the fatwas of the Ottoman period with certain methods and interpretation with the related historical documents will serve to reveal many hidden aspects of Ottoman social life.

___

  • Akdağ, Mustafa. Büyük Celali Karışıklıkları Başlaması, Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1963.
  • ----------. Celali İsyanları. Ankara: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1963.
  • Akdağ, Mustafa. Türkiye’nin İktisadi ve İctimai Tarihi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2014.
  • Akman, Mehmet. Osmanlı Devletinde Ceza Yargılaması, İstanbul: Eren Yayınları, 2004.
  • Anhegger, Robert – Halil İnalcık. Kanunnâme-i Sultânî Ber Mûceb-i Örf-i Osmânî. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1956.
  • Arslan, Emine. “Osmanlı Dönemi Nukûllü Fetva Mecmuaları ve Özellikleri”. Osmanlı Hukukunda Fetva (ed. Süleyman Kaya, Yunus Uğur, Mustafa Demiray). İstanbul: Klasik Yayınları, 2018.
  • Aslan, Nâsi. “İslam-Osmanlı Hukuku’nun Oluşumunda Fetva ve Kaza Münasebeti.” Dini Araştırmalar, 1999, II, sy. 4, s. 85-100.
  • Atar, Abdülkadir. XVIII. Yüzyılda Yayımlanmış Fetva Mecmualarına Göre Osmanlı’da İktisadi Hayat (doktora tezi, 2015). Marmara Üniversitesi SBE.
  • Aydın, Mehmet Akif. Türk Hukuk Tarihi. İstanbul: Beta, 2014.
  • Barkan, Ömer Lütfi. XV ve XVI. Asırlarda Osmanlı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hukukî ve malî Esasları: Kanunlar. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1946.
  • Bilgin, Vejdi. Fakih ve Toplum: Osmanlı’da Sosyal Yapı ve Fıkıh. İstanbul: İz Yayıncılık, 2003.
  • Cihan, Ravza, Şeyhülislam Abdürrahim Efendi’nin Fetvaları Işığında XVIII. Yüzyılda Osmanlı’da Hukukî Hayat (doktora tezi, 2016). Marmara Üniversitesi SBE.
  • Demir, Aydoğan. “Kanuni’nin Bir Fermanı Vesilesiyle Zina Üzerine Düşünceler.” Tarih ve Toplum, 1998, sy. 169, s. 4-14.
  • Ebüssuûd Efendi, Muhammed b. Muhammed el-İmâd. Mecmû‘atü’l-fetâvâ (der. Veli b. Yûsuf el-İskilibî). nr. 178. DİB İstanbul Müftülüğü Kütüphanesi.
  • Ergenç, Özer. XVI. yüzyılda Ankara ve Konya. İstanbul: 2012.
  • Gedikli, Fethi. “Osmanlı Mahkemesinde Fetva Kullanımı ve Fetva-Kaza İlişkisi.” Osmanlı Hukukunda Fetva (ed. Süleyman Kaya – Yunus Uğur – Mustafa Demiray). 201-226. İstanbul: Klasik Yayınları, 2018.
  • Gerber, Haim. State, Society, and Law in Islam Ottoman Law in Comparative Perspective. Albany: State University of New York, 1994. Gürbüz, Adnan. XVI. Yüzyılda Amasya Sancağı (doktora tezi, 1993). Ankara Üniversitesi SBE.
  • Halaçoğlu, Yusuf. XIV-XVII. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilâtı ve Sosyal Yapı. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1991.
  • Hallaq, Wael B.. “From Fetwas to Furû‘: Growth and Change in Islamic Substantive Law.” Islamic Law and Society, 1994, I, sy. 1, s. 29-65.
  • Heyd, Uriel. “Osmanlı’da Fetva Müessesesinin Bazı Tezahürleri” (trc. Fethi Gedikli). Hukuk Araştırmaları, 1995, IX, sy. 1-3, s. 287-317.
  • ----------. Studies in Old Ottoman Criminal Law (ed. V. L. Menage). Oxford: Oxford University Press, 1973.
  • Hezârfen Hüseyin Efendi. Telhîsü’l-beyân fî kavânîn-i Âl-i Osmân (haz. Sevim İlgürel). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1998.
  • İbn Nüceym, Zeynüddîn Zeyn b. İbrahim. el-Bahru’r-râik şerhu Kenzi’d-dekâik. Kahire: el-Matba‘atü’l-İlmiyye, 1311.
  • İnalcık, Halil. “Şikâyet Hakkı: Arz-ı Hal ve Arz-ı Mahzarlar.” Osmanlı Araştırmaları, 1988, sy. 7-8, s. 33-54.
  • İnanır, Ahmed. Kanuni Döneminde Osmanlı’da Hukukî Hayat. İstanbul: Osmanlı Araştırmaları Vakfı, 2011.
  • Jennings, Ronald J.. “Limitations of the Judicial Powers of the Kadi in 17th Century Ottoman Kayseri.” Studies on Ottoman Social History in the Sixteenth and Seventeenth Centuries: Woman, Zimmis and Sharia Courts in Kayseri, Cyprus and Trabzon. İstanbul: The Isis Press, 1999, s. 247-276.
  • Kâdîhan, Ebü’l-mehâsin Fahrüddîn Hasan b. Mansûr el-Özkendî. el-Fetâva’l-Hâniyye (Fetâva’l-Hindiyye’nin kenarında). Bulak: el-Matba‘atü’l-Emîriyye, 1310.
  • Karataş, Osman. 3 Numaralı Mühimme Zeyli (984/1576) (yüksek lisans tezi, 2010). Marmara Üniversitesi TAE.
  • Kaya, Süleyman. “Osmanlı Örneğinde Fetvada Süreklilik ve Değişim.” Osmanlı Hukukunda Fetva (ed. Süleyman Kaya, Yunus Uğur, Mustafa Demiray). İstanbul: Klasik Yayınları, 2018.
  • Kütükoğlu, Mübahat S.. “Mühimme Defteri.” DİA, XXXI, 520-3.
  • el-Mergînânî, Ebü’l-Hasan Burhânüddîn Ali b. Ebî Bekir, el-Hidâye şerhu Bidâyeti’l-mübtedî (nşr. Muhammed Muhammed Tamir – Hâfız Âşûr Hâfız). Kahire: Dâru’s-Selâm, 2000.
  • Messick, Brinkley. “The Mufti, The Text and the World: Legal Interpretation in Yemen.” Man, 1986, XXI, sy. 1, s. 102-119.
  • Midilli, Muharrem. Klasik Osmanlı Ceza Hukukunda Şeriat-Kanun Ayrımı. İstanbul: Klasik Yayınları, 2019.
  • Molla Hüsrev, Mehmed b. Ferâmurz. Düreru’l-hükkâm fî şerh-i Gureri’l-ahkâm. İstanbul: Matba‘a-i ve Kitabhâne-i Mehmed Esad, 1300.
  • Mumcu, Ahmed. Dîvân-ı Hümâyun. Ankara: Phonix, 2017.
  • Mütercim Asım Efendi. “Emred.” el-Okyânûsu’l-basît fî tercemeti’l-Kâmûsu’l-mûhît (haz. Yunus Koç – Eyyüp Tanrıverdi). İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2013.
  • Ortaylı, İlber. Osmanlı Devletinde Kadı: Hukuk ve İdare Adamı Olarak. Ankara: Turhan Kitabevi, 1994.
  • Örsten Esingen, Seda. “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Fetva Mecmuaları.” Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 2007, sy. 4, s. 29-40.
  • Ökten, Ertuğrul, Ottoman Society and State in the Light of the Fatwas İbn Kemal (yüksek lisans tezi, 1996). İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi ESBE.
  • Pakalın, Mehmet Zeki. “Sancakbeyi.” Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı, 1993, III, 119-121.
  • es-Serahsî, Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed. el-Mebsût. Beyrut: Dâru’l-Ma‘rife, 1989.
  • Şahin, İlhan. “Çorum.” DİA, VIII, 373-6.
  • ----------. “Sancak.” DİA, XXXIX, 97-9.
  • Tuğluca, Murat. Osmanlı Devlet-Toplum İlişkisinde Şikâyet Mekanizması ve İşleyiş Biçimi. Ankara: TTK, 2016.
  • Vankulu Mehmed Efendi. “Emred.” Vankulu Lügati (haz. Yunus Koç – Eyüp Tanrıverdi). İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2014.
  • 3 Numaralı Mühimme Defteri: (966-968/1558-1560): Özet ve Transkripsiyon (haz. Nezihi Aykut v.dgr.). Ankara: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 1998.
  • 7 Numaralı Mühimme Defteri: (975-976/1567-1569): özet-transkripsiyon-indeks (haz. Hacı Osman Yıldırım v.dgr.). Ankara: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, 1998.