“KUTSAL DAMOZEL” : BİR YAŞAM YOKSUNLUĞU METAFORU OLARAK ÖLÜMÜN REDDİ

Öz Gabriel Dante Rossetti (1826-1882), William Blake’den sonra İngiliz resim/şiir geleneğinin en önemli ve çarpıcı temsilcilerindendir. On dokuzuncu yüzyıl İngiliz resminde önemli yeri olan ‘Pre-Raphaelite Brotherhood’ akımının kurucu üyelerinden olarak, On beşinci yüzyıl İtalyan sanatındaki sadeliği, “doğa’nın gerçeği” biçiminde niteleyerek benimsemiş ve süregelen toplumsal muhafazakârlığa tepki olarak bu bağlamda kavramlaştırmıştır. Ancak, ironik bir biçimde, başını çektiği akımın en az didaktik ve en ekspresyonist örneklerini sunar; ister görsel ister yazınsal ortamda, Rossetti kendisini ve yaşadığı dönemin bilinçaltını deşifre eder: “Aşk şairi ve aşk ressamı” için kadını yorumlamak kendisini de var eden toplumun duygusal kimliğini keşfetmek ve dışa vurarak somutlaştırmaktır. “Kutsal Damozel” (1850) şiirinde vakitsizce ölmüş, cennet’e intikal etmiş fakat geride bıraktığı yaşama, ihtirasla kavuşmayı arzulayan bir genç kızı irdeler. Dönemin öne sürdüğü tüm kadınsı nitelikleri âlâsıyla taşıması nedeniyle en yüce manevi kimlikle de tanımlanır, böylece ülküsel boyutta bir ‘kadın’ sembolünü temsil eder. Victoria döneminin oluşturduğu kısıtlayıcı söylemin kadınları, ‘el üstünde’ bir konuma yücelttiği ima edilirken, aslında onları aktif yaşamdan uzak tutarak, ‘el altında’ sürdürülen, tüm haklardan ve hürriyetten uzak bir yaşama mahkûm etmekteydi. Şairin eğretilemesi, sosyal yapının çıkarları doğrultusunda oluşturduğu kadın tanımlamasını, açıkça olmasa da ataerkil sistematiğini kullanarak getirdiği eleştiri ile beklenmedik ve bir o kadar da yıpratıcı bir şekilde ortaya koyar.