Özel Mülkiyet ve İnsan Doğası

İktisadi yaşamda özel mülkiyet ihtiyacı, insan doğasından kaynaklanır. Mülkiyet lehinde ileri sürülmüş bir takım argümanlara bağlı değildir; aleyhinde söylenmiş argümanlarla da önemini yitirmez. Plato’ya veya Aritoteles’e, John Locke’a veya Karl Marx’a bakıp mülkiyet hakkında yazdıklarını okuyalım, lehte veya aleyhte ileri sürdükleri argümanları altta yatan gerçeği değiştirmiyor. Locke örneğin, “ardında kalan çok ve iyi şey bırakıldığı” takdirde, insan emeğini toprağa verirse ortak toprağın özelleştirilmesinin haklı gösterilebileceğini söylemiştir. Bu görüş, Jeremy Waldron ve Alan Ryan gibi siyaset felsefecilerin eleştirisine neden olmuştur. Bir zamanlar argümanlarını çok iyi kavramaya çalışarak okurdum ki kitabım yanlış varsayımlara dayanmasın. Sonra, onların veya herhangi birinin ne söylediğinin pek de önemli olmadığını yeniden fark ettim. Hiçbir filozof bunu savunmamış olsa da özel mülkiyet konusu yine aynı önemi taşırdı. Bu konu, insan doğasına, özellikle de mantık kullanma yeteneğimize dayanır. Özel mülkiyeti benimsemek için mantık kurma ihtiyacı duyduğumuz nedeniyle değil, insanlar mantık kurabildiğinden özel mülkiyet gereklidir.