Her Derde Deva: “Kamu Yararı”

İmar hukuku, esas itibariyle, nereye yerleşilebileceği ve yerleşilen yere nasıl yapı yapılabileceğiyle ilgili düzenlemeleri içeren bir hukuk dalıdır. Eğer sosyalist bir ülkeden söz etmiyorsak –üretim araçları, bu arada toprak, devletin mülkiyetinde değilse- yerleşeceğimiz bir toprak parçası olduğuna göre imar hukukunun, aslında, toprak üzerindeki mülkiyet haklarımızı nasıl kullanabileceğimize ilişkin bir hukuk dalı olduğu söylenebilir. Her hakkın bir sınırının olması genel kabul gören bir yaklaşımdır. Ama bu sınırlandırmanın hangi kriter çerçevesinde olacağı ve söz konusu hakkın ne ölçüde sınırlandırılacağı oldukça tartışmaya açık bir konudur. Toprak mülkiyeti ve bu toprak mülkiyetinin bir uzantısı olarak yapmış olduğumuz yapılarla ilgili mülkiyet hakkıyla ilgili sınırlandırmaları bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Bu yazının birinci bölümünde, Türk imar hukukunda araçsal bir öneme sahip olan kamu yararı kavramına değinilecek; daha sonra, bu kavramın özgürlüklerimizi nasıl sürekli olarak sınırlandırma eğiliminde olduğuna dikkat çekilecek; ikinci bölümünde de imar hukuku –ve hatta başka hukuk dallarında, belki de bütün hukukta- kullanılabilecek bir kriterden, “zarar prensibi”nden söz edilecek; bu prensibin tartıştığımız imar hukuku konuları açısından ne gibi açılımlar getirebileceği üzerinde değerlendirmeler yapılacaktır. Buna göre çalışma, “Giriş” ve “Sonuç” dâhil dört ayrı bölümden oluşacaktır.

___

  • Rothbard, Murray N. (1982), “Law, Property Rights, and Air Pollution”, Cato Journal, Cilt: 2, Sayı: 1, s. 55-99, http://mises.org/rothbard/lawproperty.pdf, (03.03.2009).