Epistemik sarsıntı, deontoloji ve içselcilik

What, on the view of many epistemologists, underlies the rationale for internalism is the deontological thought that epistemic justification proceeds in terms of how well our believing that p stands vis-à-vis relevant epistemic duties. However, inDeontology and Defeat , Bergmann argues that the view that justification is to be analyzed in deontic terms does not motivate internalism, as many are inclined to suppose. I argue that Bergmann s argument fails to show this, for the reason that his argument is based on equating S s belief that his second-order belief that p is epistemically irrational with the notion of epistemic defeat, the presence of which is sufficient but not necessary for epistemic irrationality. irrasyonel olmadığını kabul etmezse sağlanır. Diğer taraftan, Bergmann DJC unsurunu şöyle belirler. DJC koşulu ancak ve ancak S, refleksiyon temelinde ya da bilinçli bir şekilde, ihlal edilmesi p yi irrasyonel kılacak bir epistemik ödevi ihlal etmediğini düşünürse sağlanır. Bergmann, bu belirlenimler çerçevesinde, şu argümanı ileri sürer. (1) NDC içsel bir koşul olup, bu koşula dışsalcılar da kendi gerekçelendirme analizlerinde yer verir. (2) Teminat, yine içsel bir koşul olan DJC unsurunu gerektirir. Ayrıca (3) DJC, NDC nin mantıksal bir doğurgusudur. Fakat (4) eğer özellikle (1) ve (3) numaralı öncüller doğruysa, o zaman deontolojik gerekçelendirme içselciliği savunmak için iyi bir dayanak sağlamaz. O halde, (5) deontoloji içselciliği desteklemez. Bu makalenin temel amacı, Bergmann ın bu argümanının eldeki sonucu temellendiremediğini göstermektir. Bergmann ın argümanı geçerli (valid) ama güvenilir (sound) değildir; çünkü (1) numaralı öncül problemli, (3) numaralı öncül ise yanlıştır. Dışsalcılar, Bergmann ın yorumladığının aksine, kendi çözümlemelerinde NDC gibi bir içsel koşula yer vermedikleri gibi, deontolojik gerekçelendirmenin (DJC) epistemik sarsıntı (NDC) unsurunun mantıksal bir sonucu olduğu öncülü de doğru değildir. Şimdi birinci öncülün neden makul olmadığını göstermeye çalışalım. Birinci öncüle göre, Goldman ve Nozick gibi dışsalcıların gerekçelendirme için gerekli gördüğü epistemik sarsıntı unsuru da içsel bir koşul olup, NDC ve dışsalcıların belirlediği sarsılmazlık koşulu birbirine eşdeğerdir. Fakat bu yorum problemlidir. Çünkü Goldman ve Nozick in epistemik sarsıntıdan ne anladığı ile NDC de ifade edilen sarsıntı belirlenimi birbirinden farklıdır. Goldmann (1986), Epistemology and Cognition başlıklı kitabında, gerekçelendirmeyi şöyle karakterize eder: S nin t zamanındaki p inancı ancak ve ancak (a) S nin t zamanında p ye inanmasına haklı bir gerekçelendirme-kuralları sistemi tarafından izin verilirse ve (b) bu izin S nin bilişsel durumu tarafından sarsıntıya uğramazsa gerekçelendirilmiştir. Tartışmamız açısından burada önemli olan (b) fıkrasıdır. Şimdi, (b) deki sarsıntı belirlenimi, NDC nin ifade ettiği belirlenimden farklıdır. Çünkü (b) ye göre, S nin p hakkındaki inancının sarsılmış olduğunu söyleyebilmemiz için, S nin ya p için sahip olduğu nedenlerine karşı bir inancının olması ya da p ye veya p nin nedenlerine ilişkin bir karşı delilinin bulunması gerekir. Böylece, Goldman için, sarsıntı koşulunun (DC) sağlanması demek, S nin, p inancını oluşturan bilişsel mekanizmanın güvenilir olmadığına inanmaması demektir. Benzer şekilde, Nozick için bilginin varlığı şu koşulun sağlanmasını da gerektirir: özne S, inanç p nin doğruyu izlemediğine inanmaz. Böylece, Nozick sarsıntı koşulunu (DC) şöyle belirler: S, inanç p nin doğruyu izleme koşulunu sağlamadığına inanmamalıdır. Böylece, Goldman ve Nozick in belirlediği sarsıntı koşuluna (DC) göre öznenin, ne p nin nedenlerine karşı bir inancının ne de p ye veya p nin nedenlerine karşı bir delilinin olması gerekir. Fakat Bergmann ın belirlediği sarsıntı koşuluna (NDC) göre ise özne, refleksiyon temelinde ya da bilinçli bir şekilde, p nin irrasyonel olmadığına inanmaması gerekir. Öyleyse NDC, DC den farklıdır, çünkü NDC ye göre sadece p nin nedenlerine karşı bir inanç veya delilin varlığı değil, p nin doğru olduğunu düşündürecek iyi nedenlerin yokluğu da sarsıntı yaratır; çünkü inancın irrasyonel sayılması için bu da yeterlidir. Fakat böyle bir durumda DC ihlal edilmiş olmayabilir, çünkü başka koşullar ihlal edilerek de inanç irrasyonel bir statüye düşebilir. Dolayısıyla Bergmann ın (5) de ifade edilen sonucu savunabilmesi için, birinci öncülün NDC bakımından değil, DC bakımından ifade edilmesi gerekir. Ancak problem şu ki dışsalcılar, Bergmann ın düşündüğünün aksine, NDC yi değil, DC yi öne çıkarır. O halde, birinci öncül problemlidir; çünkü dışsalcılar bilgi analizlerinde NDC ye değil, DC ye yer verir. Makalenin son bölümünde ise üçüncü öncülünün yanlış olduğu ile sürülecektir. Üçüncü öncül, deontolojik gerekçelendirmenin (DJC), NDC nin mantıksal bir gerektirmesi olduğunu ifade eder. Bergmann ın üçüncü öncül için geliştirdiği argüman şöyle ifade edilebilir: (A) Diyelim ki, S nin p ye olan inancı DJC yi sağlamamış olsun. (B) Bu, S, refleksiyon temelinde ya da bilinçli bir şekilde, ihlal edilmesi p yi irrasyonel kılacak bir epistemik ödevi ihlal ettiğini düşünüyor

Epistemic defeat, deontology and internalism

Epistemolojiciler, epistemik gerekçelendirmenin bilginin gerek koşulu olduğu konusunda genel olarak hemfikirdirler. Fakat bilginin bu unsurunun nasıl karakterize edilmesi gerektiği tartışmalıdır. Nitekim içselcilik, epistemik gerekçelendirmeyi içsel unsurlar aracılığıyla işlerken, dışsalcılık ise gerekçelendirme üzerindeki bu katı içselci sınırlamayı reddeder ve epistemik gerekçelendirmenin, örneğin güvenilirlik gibi özne açısından dışsal olan koşullar üzerinden belirlenmesi gerektiğini öne sürer. Gerekçelendirmenin doğasının ne olduğu hakkındaki bu farklı yaklaşımlardan hangisinin daha makul ve savunulabilir olduğunu ortaya koyabilmek için, bu öğretileri desteklediği düşünülen dayanakların irdelenmesi önemlidir. Bu makalede, deontolojinin içselci öğretiyi destekleyip desteklemediği ile ilgili tartışmada Bergmannın argümanı ele alınacaktır. Descartes, Locke ve Chisholm dâhil birçok filozof, gerekçelendirmeyi deontolojik bir çizgide ele alır. Kabaca, deontolojik görüş, öznenin inançlarının epistemik statüsünü, yani onların gerekçelendirilmiş olup olmadığını, öznenin epistemik görev ve sorumluluklarını yerine getirip getirmemesine bağlar. Eğer özne, p gibi bir önermeye inanmada, herhangi bir sorumluluğu veya ilkeyi ihlal etmemişse, öznenin pyi kabul etmesine izin verilir ya da pye inandığı için kınanamaz. Buna göre gerekçelendirilmiş inanç, sorumlu inançtır. Çoğu deontolojist için öznenin en temel epistemik ödev ve sorumluluğu, inançları için delillere sahip olması ve sadece delilleri ışığında neye inanıp neye inanmaması gerektiğini görmesidir. Aralarında Plantinga (1990), Goldman (1999) ve Steup (1996)un da bulunduğu bazı bilgi kuramcıları, içselci anlayışın temelinde bu anlayışın yattığını düşünür. Onlara göre deontoloji, doğrudan doğruya, gerekçelendiren unsurların özneye içsel olması gerektiğini savunan içselci anlayışa götürür. Çünkü özneyi epistemik yapıp-etmelerinden dolayı sorumlu tutabilmek için, öznenin gerekçelere ya da nedenlerine içsel bir erişiminin olması gerekir. Özneler, yalnızca, zihne içsel olan unsurlar ile ilgili olarak sorumlu tutulabilir. Gerekçelendirme üzerindeki bu sınırlama, sadece inançlar gibi içsel veya zihinsel durumların gerekçe olarak sayılması sonucunu doğur ki, bu da gerekçelendirmeyi salt içsel bir husus olarak gören içselciliğe temel teşkil eder. Fakat Bergmann (2000), yaygın olarak kabul edilen bu çıkarsamanın aksine, deontolojinin içselciliği aslında desteklemediğini göstermeye çalışır. Bergmanna göre, deontoloji içselciliğe öncülük etmez, çünkü dışsalcı bilgi kuramları, kendi bilgi ve gerekçelendirme analizlerinde, epistemik sarsıntı (defeat) unsuruna da yer verir ki, deontolojik gerekçelendirme içsel ama içselci olmayan bu sarsılmazlık koşulunun mantıksal gerektirmelerinden biridir. Fakat bu, deontolojik yaklaşımın dışsalcılık öğretisiyle de uyumlu olduğu anlamına gelir ve bu nedenle, deontolojinin içselcilik için iyi bir dayanak sağladığı söylenemez. Bergmann, gerekçelendirme (justification) teriminden ziyade teminat (warrant) kavramını kullanır; ona göre teminat koşulu, doğruluk ile birlikte bilgi için yeterli olup, epistemik sarsıntının-yokluğu (NDC) ve deontolojik gerekçelendirme (DJC) adı verilen unsurları gerekli kılar. S öznesinin p gibi bir inancının NDC unsurunu sağlaması için Snin, pnin sarsılmadığına inanması yeterlidir. Buna göre, NDC koşulu ancak ve ancak S, refleksiyon temelinde ya da bilinçli bir şekilde, pnin

___

  • ALSTON, William (1989) Epistemic Justification, Ithaca: Cornell University Press.
  • BERGMAN, Michael (2000) “Deontology and Defeat”, Philosophy and Phenomenological Research, Vol. LX, No.1, 87-102.
  • CHISHOLM, Roderick (1977) Theory of Knowledge, Englewood Cliffs, New Jersey: Prentice Hall.
  • GINET, Carl (1975) Knowledge, Perception and Memory, Dordrecht: D. Reidel.
  • GRECO, John (1990) “Internalism and Epistemically Responsible Belief”, Synthese 85, 245-277.
  • GOLDMAN, Alvin (1986) Epistemology and Cognition, Cambridge: Harvard University Press.
  • GOLDMAN, Alvin (1999) “Internalism Exposed”, The Journal of Philosophy, Vol. XCVI, No.6, 271-293.
  • FOLEY, Richard (1987) The theory of Epistemic Rationality, Cambridge: Harvard University Press.
  • FUMERTON, Richard (1995) Metaepistemology and Scepticism, Lanham, London: Rowman and Littlefield Publishers Inc.
  • NOZICK, Robert (1981) Philosophical Explanations, Cambridge: Belknap Press of Harvard University.
  • KORNBLITH, Hilary (1988) “How Internal Can You Get?”, Synthese 74, 313-327.
  • MOSER, Paul (1985) Empirical Justification, Boston: D. Reidel.
  • PLANTINGA, Alvin (1990) “Justification in the 20th Century”, Philosophy and Phenomenological Research, Vol. L, supplement, 45-71.
  • STEUP, Matthias (1996) An Introduction to Contemporary Epistemology, Upper Saddle River, New Jersey: prentice Hall.
  • STEUP, Matthias (1988) “The Deontic Conception of Epistemic Justification”, Philosophical Studies 53, 65-84.