MU’TEZİLE’NİN EŞYANIN ZATÎ DEĞERİNE DAİR GÖRÜŞLERİ VE BUNUN MODERN İSLAM DÜŞÜNCESİNDE GÖZARDI EDİLMESİNİN SONUÇLARI
“Mu‘tezile’nin Eşyanın Zâtî Değerine Dair Görüşleri ve Bunun Modern İslâm DüşüncesindeGözardı Edilmesinin Sonuçları” başlıklı bu çalışma; Mu‘tezile, akıl, İslâm düşüncesinin tanımıylailgili giriş ve dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm: Mu‘tezile’nin eşyanın zati değerine bakışı,ikinci bölüm; Eş‘arîlerin konuya ilişkin görüşleri, üçüncü bölüm; Mu‘tezile ve Eşarî mezheplerinineşyanın iyilik-kötülüğü hakkındaki görüşlerinin delilleri, dördüncü bölüm ise Mu‘tezile görüşününmodern İslam düşüncesinde dikkate alınmamasının sonuçlarıyla ilgilidir.Bu konu, özetle gelenekte Fıkıh ve Kelam disiplinleri bünyesinde “akılcıların hüsün-kubuh meselesinebakışı” başlığı altında incelenmiştir. Mu‘tezile, bir fiilin iyilik ve kötülük bakımından değerinino fiilin zatı ve mahiyetiyle ilgili olduğu (Allah/din tarafından) emredildiği için iyi, yasaklandığıiçin kötü olmadığı kanaatindedir. Yani her bir fiilin, iyilik ve kötülüğü, mahiyetinde bulunan zatîniteliğiyle ilgilidir. Eşyanın mahiyetinde var olan bu niteliği akılla anlaşılabilir; dolayısıyla eşyadakiiyilik ve kötülük vasfı akılla bilinebilir. Kişinin yakınî veya zannî bilgiyle, kendisi için zararlı olanıbilebilir. Teklif/sorumluluk nedeni akıldır. Şerîatın görevi; akılla anlaşılamayan imânî, gaybî veşerî‘ konularla ilgi hüküm ortaya koymak, manası akılla anlaşılabilen meseleler konusunda ise yenibir hüküm getirmekten ziyade onu teyid etmektir. Bu ikinci seçenekte Mu‘tezile’ye göre hüküm,bizzat fiilin hüsün-kubuh niteliğiyle alakalı olup (şer‘î) emrin medlûlüyle alakalı değildir. Ayrıcaonlara göre akıl ve şeriat, bir fiilin mahiyetini belirleme noktasında eşittir. Mu‘tezile’nin eşyanınhüsün-kubuh bakımında değeriyle alakalı aklî prensipleri gereğince, araştırmacının hadiselerdekideğişime ve söz konusu hadiselerin mahiyetine dair araştırmasına göre hareket etmesi gerekir. Bunuda Allah’ın kendisine bahşettiği, düşünme gücüyle yapar ve yine bu kuvvetle eşyanın hayır-şer,maslahat-mefsedet ayrımını ortaya koyar. Nitekim hayvanların boğazlanmasında olduğu gibi konuşer‘î ve hüküm akıldan ziyade naklî olursa, akıl meselenin çözümünde ilk sırada yer almaz.Eş‘arîler ve Hanefi-Matûrîdîler hariç genel olarak Ehli Sünnet, belli konularda fiilin zatî kıymetinikabul etmezler. Onlara göre fiilin zâtî değeri, her fâili kapsayacak şekilde konuya göre hükümvermeyi gerektiren bir illet mesabesindedir. Bu grubun konuya bakışı Seyyid Şerif Cürcânî’nin “birkonu/fiilin şer‘î olarak emir ve yasak bakımından durumu değişirse, iyi olan fiil kötüye, kötü deiyiye kalbolur” sözünde ifadesini bulur.Görebildiğim kadarıyla İslam fıkhımızın, dünya medeniyetindeki öncü rolünden geri kalmasınınbir sebebi; aklın, olayları değerlendirmede müstakil hüviyetinden uzaklaştırılması, (yukarıda)açıklandığı üzere eşyanın iyilik-kötülük vasfı kazanmasında, hatta toplumsal-dünyevi değerlerindeğişmesi/izafîliği noktasında başvuru kaynağı kabul edilmesindeki zafiyettir.Vallahua‘lem.Anahtar Kelimeler: Mu’tezile İslam Düşüncesi Hüsün-kubuh Eşarilik