REBABNÂME’DE MEVLÂNA VE MEVLEVİLİK

نی که مولانای ما قطبِ جهان در زمان نآمد چو او در علم کس در عمل هم بود در عالم فريد در جهانِ فقر چون او يک فقير وصفِ ذاتش می¬نيايد در زبان بود پيدا بر وی اسرارِ نهان نی به خَلق و خُلق و لطف و حلم کس کس نديد و نی شنيد او را نديد پای ننهاد و نگشت او دستگير پس ببايد بست ازين گفتن دهان Bizim Mevlâna’mız dünyanın kutbu idi; Gizli sırlar ona aşikâr idi. Bu zamanda gelmedi onun gibi bir kimse, ilimde, Ne yaradılışta ne ahlâkta ne de lütufta ve hilmde. Amelde de tek idi âlemde; Onun benzerini ne gördü ne de duydu bir kimse. Onun gibi bir fakir, fakr dünyasına Ne geldi ne de [fakr] nasip oldu ona. Zatını anlatmak sığmaz dile; O hâlde ağzı kapamalı bu söze. مِنکَ نُورُ الشَّمسِ يَجلُو فِی الضُّحَی اَنتَ اَنشَأتَ الظُّنُونَ وَاليَقِين مَنِيعُ المَاءِ الصَّفَا فِی فِيکُم مِن وُجُودِک سَائِرٌ فِی الخَلقِ جُود اَنتَ تَهدِينَا الصِّرَاطَ المُستَقِيم مِن عُيُونِ لُطفِکُم زَالَ الظَّمَا يَا خَفِیَ الحُسنِ يَا نُورَ الدُّجَی حَارَ فِيکَ العَرشُ وَالرُّوحُ الامِين لا سَبِيلَ لِلعُقُولِ فِيکُم لايَرَاکَ غَيرُ خَلاّقِ الوُجُود اَنتَ نُورُ النُّور وَالسِّرُّ العَظِيم مِن غُبَارِ تُربِکُم رَاحَ العَمَا Ey gizli güzel, ey karanlıkların aydınlığı [yar]! Güneşin ışığı kuşluk vaktinde seninle parlar. Sana hayran kaldılar Arş ve Ruhu’l-emin. Zanları, kesin bilgiyi yaratan sensin [kesin]. Akıllara yol yoktur sizin hakkınızda [konuşmaya]; Saf ve berrak suyun kaynağı sizin ağzınızda Seni ancak varlığı yaratan görür varlığı yaratan; Halka senin vücudundan sirayet eder ihsan. Nûr’un nurusun, büyük sırsın sen; Doğru yolu bize gösterirsin sen… Mevlânâdur evliyâ kutbı bilün; Ne kim ol buyurdısa, anı kılun. Tenri’den rahmetdür anun sözleri, Körler okırsa, açıla gözleri. Farsça, Türkçe, Arapça ve hatta Rumca beyitleriyle hem Anadolu halkını hem de bölge halklarını ikaz ve irşat eden, Mevlâna yolunu herkese anlatmaya çalışan Sultan Veled, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin büyük oğlu olup, 25 Rebi-yülahir 623 (24 Nisan 1226) tarihinde, şimdiki Karaman vilayeti olan Larende’de doğmuş ve 10 Recep 712’de (11 Kasım 1312) Konya’da vefat etmiştir. Babası gibi arif ve mutasavvıf, müderris ve vaiz olmakla birlikte, teşkilatçı, girişken, sosyal yönü çok geniş; aynı zamanda Farsça, Arapça, Türkçe ve Rumca bilen ve bu dillerde şiirler kaleme alan; babasının adına Mevlevî tarikatını kurarak sistemli bir hale getiren ve bütün Anadolu’ya hatta dünyaya yayan bir mürit, bir mürşit, aynı zamanda bir şair ve yazardır. Manzum ve mensur eserlerinde çeşitli dinî ve tasavvufî konularla birlikte, Mevlâna, Mevlevî halifeleri ve Mevleviliği de anlatmıştır. Bildiri konumuz olan Rebabnâme’de Mevlâna ve Mevlevîlikle ilgili kısa, ama çok önemli bilgiler de vermiştir.
Anahtar Kelimeler:

mevlana, rebabame, mevlevilik

MEWLANA AND MEWLEVISH IN REBABNAME

نی که مولانای ما قطبِ جهان در زمان نآمد چو او در علم کس در عمل هم بود در عالم فريد در جهانِ فقر چون او يک فقير وصفِ ذاتش می¬نيايد در زبان بود پيدا بر وی اسرارِ نهان نی به خَلق و خُلق و لطف و حلم کس کس نديد و نی شنيد او را نديد پای ننهاد و نگشت او دستگير پس ببايد بست ازين گفتن دهان Bizim Mevlâna’mız dünyanın kutbu idi; Gizli sırlar ona aşikâr idi. Bu zamanda gelmedi onun gibi bir kimse, ilimde, Ne yaradılışta ne ahlâkta ne de lütufta ve hilmde. Amelde de tek idi âlemde; Onun benzerini ne gördü ne de duydu bir kimse. Onun gibi bir fakir, fakr dünyasına Ne geldi ne de [fakr] nasip oldu ona. Zatını anlatmak sığmaz dile; O hâlde ağzı kapamalı bu söze. مِنکَ نُورُ الشَّمسِ يَجلُو فِی الضُّحَی اَنتَ اَنشَأتَ الظُّنُونَ وَاليَقِين مَنِيعُ المَاءِ الصَّفَا فِی فِيکُم مِن وُجُودِک سَائِرٌ فِی الخَلقِ جُود اَنتَ تَهدِينَا الصِّرَاطَ المُستَقِيم مِن عُيُونِ لُطفِکُم زَالَ الظَّمَا يَا خَفِیَ الحُسنِ يَا نُورَ الدُّجَی حَارَ فِيکَ العَرشُ وَالرُّوحُ الامِين لا سَبِيلَ لِلعُقُولِ فِيکُم لايَرَاکَ غَيرُ خَلاّقِ الوُجُود اَنتَ نُورُ النُّور وَالسِّرُّ العَظِيم مِن غُبَارِ تُربِکُم رَاحَ العَمَا Ey gizli güzel, ey karanlıkların aydınlığı [yar]! Güneşin ışığı kuşluk vaktinde seninle parlar. Sana hayran kaldılar Arş ve Ruhu’l-emin. Zanları, kesin bilgiyi yaratan sensin [kesin]. Akıllara yol yoktur sizin hakkınızda [konuşmaya]; Saf ve berrak suyun kaynağı sizin ağzınızda Seni ancak varlığı yaratan görür varlığı yaratan; Halka senin vücudundan sirayet eder ihsan. Nûr’un nurusun, büyük sırsın sen; Doğru yolu bize gösterirsin sen… Mevlânâdur evliyâ kutbı bilün; Ne kim ol buyurdısa, anı kılun. Tenri’den rahmetdür anun sözleri, Körler okırsa, açıla gözleri. Farsça, Türkçe, Arapça ve hatta Rumca beyitleriyle hem Anadolu halkını hem de bölge halklarını ikaz ve irşat eden, Mevlâna yolunu herkese anlatmaya çalışan Sultan Veled, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî’nin büyük oğlu olup, 25 Rebi-yülahir 623 (24 Nisan 1226) tarihinde, şimdiki Karaman vilayeti olan Larende’de doğmuş ve 10 Recep 712’de (11 Kasım 1312) Konya’da vefat etmiştir. Babası gibi arif ve mutasavvıf, müderris ve vaiz olmakla birlikte, teşkilatçı, girişken, sosyal yönü çok geniş; aynı zamanda Farsça, Arapça, Türkçe ve Rumca bilen ve bu dillerde şiirler kaleme alan; babasının adına Mevlevî tarikatını kurarak sistemli bir hale getiren ve bütün Anadolu’ya hatta dünyaya yayan bir mürit, bir mürşit, aynı zamanda bir şair ve yazardır.

___

  • Cengiz Kallek, “Ukıyye”, DİA, İstanbul 2012, XLII, 67-70.
  • Değirmençay, Veyis, Sultan Veled ve Rebabnâme (Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi), Erzurum 1996.
  • -----, Sultan Veled’in Arapça Şiirleri, Erzurum 1996.
  • -----, “Sultan Veled”, DİA, İstanbul 2009, XXXVII, 521-522.
  • -----, “Sultan Veled’in Hayatı Düşüncesi ve Görüşleri I”, Mevlânâ Araştırmaları (ed. Adnan Karaismailoğlu), Ankara 2007, I, 69-83.
  • -----, “Sultan Veled’in Edebî Kişiliği ve Eserleri II”, Mevlânâ Araştırmaları (ed. Adnan Karaismailoğlu), Ankara 2007, I, 84-95.
  • -----, “Sultan Veled’in Mevlâna’ya Methiyeleri”, Ulusal Sempozyum, Tarihî Sü-reçte Mevlâna ve Eserleri, 8-10 Aralık 2011: Bildiriler, SÜ Mevlâna Araştır-maları Enstitüsü Yayınları, Konya 2014, s. 57-74.