Hicrî İlk Beş Asırda Hanefî Fıkıh Usûlünde Muârız Haber Nazariyesi

Öz: Fıkıh mezhepleri haberler arasında çelişkilerin giderilmesinde farklı metotlar uygulamışlardır. Esasında bu yöntem farklılığı da doğrudan bir meselede farklı görüş beyan etmeyi, yani, fıkhî ihtilafı da beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla bir ekol, muârız haberlerin değerlendirilmesinde izlediği yöntemle ilgili yaptığı izahlarla, ulaştığı fıkhî hükümde muârız haberlerden hangisini delil olarak kullandığını ve bu haberle ihticâc gerekçesini, konuyla ilgili diğer haber veya haberleri nasıl yorumladığını veya bunlarla amel etmeme sebebini kendi usûl sistematiği çerçevesinde ortaya koymayı hedefler. Bu makale, Hanefîlerin haber teorisinin önemli bir parçası olan muârız haberler konusunda geliştirdikleri teoriyi İsa b. Ebân, Kerhî, Cessâs, Debûsî, Pezdevî ve Serahsî’yi esas alarak kronolojik olarak ortaya koymayı hedeflemektedir. Ayrıca İsa b. Ebân tarafından ilk olarak ortaya koyulan teoriye, mezkûr âlimlerin bulundukları eleştiri ve katkılar tespit edilmiş, bir nazariyenin gelişim serüveni ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonraki dönem araştırmalarda sık sık tekrar edilen Hanefîlerin haberler arasındaki tearuzu gidermede ilk olarak neshe gittikleri söylemi, yukarıdaki âlimlerin bakış açıları çerçevesinde sorgulanmıştır. Özet: Haber teorisinin bir parçası olarak geliştirilen muarız haberler nazariyesi mezheplerin sünnete yaklaşımını ortaya koymada önemli bir yere sahiptir. Zira ekollerin haberler arasındaki çelişkiyi gidermek amacıyla takip ettikleri sistem âlimlerin içtihadını önemli derecede etkilemektedir. Günümüzde yapılan bazı araştırmalarda haberler arasındaki teâruzu gidermeye yönelik Hanefîler tarafından geliştirilen sistem; nesih, tercih, cem‘ ve tesâkut; nesih, cem‘, takrîru’l-usûl olmak üzere iki farklı şekilde takdim edilmektedir. İki çözüm yolu hiyerarşisinin ortak noktası neshin ilk sırada yer almasıdır. Bu araştırmada bu bilgilerin doğruluğunu da test etmek amacıyla hicrî ilk beş asırda Hanefî usulcülerin haberler arasındaki çelişkiyi gidermede izledikleri yöntem incelenmiştir. Bu teorinin hicrî beş asırdaki gelişimi incelenirken İsa b. Ebân (ö. 221/836), Kerhî (ö. 340/952), Cessâs  (ö. 370/981), Debûsî (ö. 430/1039), Pezdevî (ö. 482/1089) ve Serahsî’nin (ö. 483/1090 [?]) görüşleri esas alınmıştır. Bir teorinin tesis ve ikmâlinin bir süreci gerektireceği tartışılmaz bir gerçektir. Bu bağlamda Hanefî haber/sünnet teorisi içerisinde mütalaa edilmesi gereken çelişkili haberlere dair nazariyatın ne zaman ve hangi ilkeler üzerine tesis edilmeye başlandığı, gelişim sürecinde kimin hangi gerekçelerle ve nasıl katkılarda bulunduğu, sonraki dönem Hanefiler arasında farklı yorumlara sevk eden çözüm yolu hiyerarşisinin erken dönemde nasıl tesis edildiği araştırılmıştır. Bu teori uzun bir süreçte farklı bakış açılarıyla konulan ilkelerle zenginleştirilmiş, yeni kavramlar ve sistematik anlatımlarla daha anlaşılır hale getirilmiştir. Hanefî fıkıh usulü âlimleri bu teorinin ilkeler açısından zenginleştirilmesinde, mezhep imamlarına ait fıkhî içtihatlardan yararlanmışlardır. Bu durum ise söz konusu nazariyatın, mezhep imamlarının muârız haberler karşısında nasıl bir metot takip ettiklerini keşfetmek amacıyla ortaya konulmuş ilmî bir çaba olduğuna delalet etmektedir. Tespit edilebildiği kadarıyla, İsa b. Ebân Hanefî fakihler arasında çelişkili haberlerle ilgili ilk detaylı metodolojik açıklamada bulunan usûl âlimidir. Bu ise muârız haberlerle ilgili teorinin, takriben hicrî üçüncü asrın başlarından itibaren vaz edildiğini göstermektedir. İsa b. Ebân öncelikle, zıt haberleri “birinin hükmüyle ilgili icmâ bulunan haberler” ve “hükümlerine dair icmâ oluşmayan haberler” şeklinde “icmâ‘” ekseninde ikiye ayırmaktadır. İlk grupta yer alan ve hükmüyle ilgili icmâ‘ bulunan haberi kabul etmekte ve diğerini, sahih ise, mensûh olarak değerlendirmektedir. İsa b. Ebân’ın ortaya koyduğu bu çözüm yolunun pratik değerinin yüksek olduğu ifade edilmelidir. Zira fıkıhta muayyen bir haber ve bu haberin içerdiği hüküm konusunda oluşan icmâ ile bu icmâya muhalif olan bir haber arasındaki çelişkiyi cem‘ metoduyla gidermenin pratik bir değeri bulunmamaktadır. Ayrıca nâsih ve mensûhun belirlenmesinde icmâya etkin bir rol verilmesi de nesh metoduna kolayca gitmeyi engellemektedir. İsa b. Ebân, “hükümlerine dair icmâ oluşmayan haberler”i de kendi aralarında tarihlerini bilenen ve bilinmeyen şeklinde ikiye ayırmakta ve her iki gruptaki haberler arasındaki zıtlıkları gidermede öncelikle cem‘ metodunu uygulamaktadır. Cem‘ metoduyla sorunun çözülmemesi durumunda tarihleri bilinen haberlerde neshe gitmektedir. Tarihleri bilinmeyenlerde ise asıllara uygun olanla amel etmeyi kabul etmekte, bunun da mümkün olmaması durumunda her iki haberlerle de amel edilmemesi gerektiğini benimsemektedir. Kerhî’nin fıkıh usulüne dair görüşlerini en çok aktaran kişiler arasında yer alan Cessâs, onun muarız haberlerle ilgili görüşlerini, İsa b. Ebân’nın teorisinin aktarımında ve yorumlanmasında gördüğümüz bütünlük içerisinde aktarmamaktadır. Cessâs, Kerhî’nin görüşlerinden, daha çok İsa b. Ebân’ın sistemini geliştirme bağlamında istifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu durum ise Kerhî’nin İsa b. Ebân tarafından ortaya konulan tezat haberlerle ilgili sistemi temelde kabul ettiği izlenimi uyandırmaktadır. Cessâs’ın muârız haberler teorisinde üstlendiği en önemli rol İsa b. Ebân ve Kerhî tarafından konulan esasları temellendirmesidir. Kerhî sonrasında söz konusu teoriye -gerek daha sistematik hale getirmesi gerekse onun tarafından vaz edilen bazı asılları sorgulayarak efrâdını câmi ağyarını mâni hale getirmesi açısından- en fazla katkıda bulunan Debûsî olmuştur. Açıklamalarından muârazayı hakîkî ve zâhirî olmak üzere iki kısımda telakki ettiği anlaşılan Debûsî’nin bir muârazanın hakîkî olabilmesi için getirdiği şartlar, esasında tezatlığın giderilmesi noktasında uygulanan birer çözüm yolları olmaktadır. Haberlerin her birinin ayrı hükümler ve olaylarla ilgili olması, esasında muârazının giderilmeye çalışılmasıyla ilgili geliştirilen bir anlamda uzlaştırma yollarıdır. Serahsî’ye gelindiğinde muârazanın giderilmesiyle ilgili konu “delil”, “hüküm”, “hâl”, “tarih naslarda açık olan”, “tarih naslarda kapalı olan” gibi kavramlarla daha dakik bir şekilde ele alındığı müşahede edilmektedir. Serahsî’nin sisteminde ise net bir şekilde muârazanın nesih metoduyla giderilmesine en son seçenek olarak yer verilmiştir.

The Theory of Contradictory Narrations in Ḥanafī Legal Theory in The First Five Centuries

Abstract: The schools of fiqh applied different methods to eliminate contradictions between narrations. In fact, this difference in methodology directly led to fiqh disagreement. Thus, a school explains within the framework of its own procedural system which of the contradictory narratives it uses as evidence, the reason for using this narrative, how they interpret other narrations about the subject or the reason for not using these reports as evidence. This article aims to chronologically examine the theory that the Ḥanafī developed about antithetical narratives based on ‘Īsā ibn Abān, al-Karkhī, al-Jaṣṣāṣ, al-Dabūsī, al-Pazdawī and al-Sarakhsī. Moreover, the criticisms and contributions made by the scholars of the principles of jurisprudence are determined. Frequently repeated approach in some research that the Hanafis first used the abrogation (al-naskh) to fulfill the contradiction between the narrations is questioned within the framework of the aforementioned scholars’ viewpoints Summary: The theory of contradictory narratives, developed as part of the narration theory, has an important position in the sense of the school’s approach to the Sunnah. This is because the system that a school of jurisprudence implements to fulfill the contradiction between narrations has an important influence in scholars’ juridical opinion. In some studies carried out today, the system developed by the Ḥanafī to eliminate the contradiction between narratives is presented in two different ways as abrogation (al-naskh), preference (al-tarjīḥ), conciliation (al-cam‘) and not to use as evidence (al-ṭāsāquṭ) or abrogation, conciliation and applying principles (taqrīr al-uṣūl). The common point of the two hierarchies of solution is placing abrogation in first rank. In order to test the accuracy of this information in this research, we studied the system that the Ḥanafi scholars who lived in the first five centuries of the Hijra followed to eliminate the contradiction between the narrations. The development of this theory in the five centuries of the Hijra was examined on the basis of the views of ‘Īsā ibn Abān (d., 221/836), al-Karkhī (d. 340/952), al-Jaṣṣāṣ (d. 370/981), al-Dabūsī (d. 482/1089) and al-Sarakhsī (d. 483/1090 [?]). It is an indisputable fact that the construction and development of a theory requires a process. In this context, the present study investigated when and on which principles the theory of contradictory narratives on Ḥanafīan theory of narrative/Sunnah is started to be instituted; who and for what reasons contributed to it during this evolution process and how; and how it is instituted the way of solution hierarchy in theearly period which makes a differentiation in comments between Ḥanafīan later. This theory was enriched by principles that were developed with different perspectives during a long process and its comprehensibility was boosted using new concepts and systematic expression. Ḥanafī legal theorists benefited from the opinions of masters of the jurisprudence school to enrich this theory in terms of principles. This suggests that the theory is a scientific effort aimed at discovering how masters of the jurisprudence school are following a method in the face of contradictory narratives. As far as known, Isā ibn Abān is the first theoretician to have detailed methodological explanations related to contradictory narratives between the Hanafi scholars. This shows that the theory related to contradictory narratives was established at the beginning of the third century of the hegira. 'Isā ibn Abān divides the opposite narratives into hadiths that are compatible with consensus and hadiths that are contrary to consensus on the basis of consensus (ijmā‘). He accepts the hadith in the first group and he evaluates the hadith in the second group as the abrogated (mansūkh) if it is authentic. It must be stated that this solution path which Isā ibn Abān put forth is of high practical value. There is no practical value in fıqh to eliminate the contradiction between the hadith which is compatible with the consensus and the hadith contrary to this consensus by the conciliation method. Moreover, giving an active role to the consensus in the determination of the abrogating (al-nāsikh) and abrogated (al-mansūkh) also prevents easy access to the method of abrogation. ‘Isā ibn Abān divides hadiths that are without consensus about their provisions into two: the appearance (al-wurūd) date is known and unknown. He first applied the conciliation method to fulfill the contradictions between the narrations in both groups. If the problem is not solved by the conciliation method, Isā applies the abrogation (al-naskh) method for narrations whose the appearance (al-wurūd) date is known. The ones that the date is not known can be acceptable in accordance with the originals, and if this is not possible, he says that both narrations cannot be used as evidence. al-Jaṣṣāṣ, who is one of the people who convey mostly al-Karkhī's views on fiqh methodology, does not convey the views of al-Karkhī on contradictory narratives in integrity that we see in the transmission of 'Isā ibn Abān’s theory and its interpretation. It is understood that al-Jaṣṣāṣ benefited from the views of al-Karkhī to improve the system of Isā ibn Abān. This suggests that al-Karkhī basically accepted the system of contradictory narratives established by Isā ibn Abān. al-Jaṣṣāṣ 's most important role in the theory of contradictory narratives is based on the principles laid down by ‘Isā ibn Abān and al-Karkhī. The person who mostly contributed to this theory after al-Karkhī is al-Dabūsī. It is understood from al-Dabūsī’s accounts that he divides the contradiction into two parts, the truth and the apparent. al-Dabūsī stipulated for evaluating a contradiction as a real contradiction. These conditions are, in essence, solutions for the elimination of the contradiction. When it comes to al-Sarakhsī, he dealt with this issue more precisely with concepts such as “evidence” (al-ḥujjah), “judgement” (al-ḥukm), “state” (al-ḥāl), “date is clear in the text” (al-tārīkh nasṣan), “date is not clear in the text” (dalālah al-tārīkh). In the system of al-Sarakhsī, the last option is the abrogation to eliminate the contradiction

___

  • Abdülazîz el-Buhârî, Alaüddin Abdülazîz b. Ahmed b. Muhammed. Keşfü'l-esrâr ‘an Uṣûli Faḫrülislâm elPezdevî. nşr. Abdullah Mahmûd Muhammed Ömer. 2 cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İmiyye, 2009.
  • Âmidî, Ebu’l-Hasan Seyfeddin Ali b. Muhammed. el-İḥkâm fi uṣûli’l-aḥkâm. 2 cilt. Kahire: Müessesetü’lHalebî, 1387/1967.
  • Bedir, Murteza ve Koca, Ferhat. “Pezdevî, Ebü’l-Usr”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 34: 264- 266. İstanbul: TDV Yayınları, 2004.
  • Bedir, Murteza, “An Early Response to Şafi‘î: ‘Isa b. Aban on the prophetic report”, Islamic Law and Society 9, no. 3 (2002): 285-311.
  • Berzencî, Abdüllatîf Abdullah Azîz. et-Teâruż ve’t-tercîḥ beyne’l-edilleti’ş-şer‘iyye. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l- ‘İlmiyye, 1413/1993.
  • Beyhakî, Ebû Bekr Ahmed b. el-Hüseyin b. Ali. es-Sünenü’l-kübrâ. 10 cilt. Haydarâbâd: Dâiretü’lMaârifi’l-Osmaniyye, 1352.
  • Bihârî, Muhibullah b. Abdüşşekûr. Müsellemü’s-sübût. el-Müsteṣfâ min ‘ilmi'l-uṣûl ile birlikte. Beyrut: Dârü’l-Fikr, ts.
  • Buhârî, Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail. Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî. 3 cilt. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1992/1413.
  • Cessâs, Ebû Bekr Ahmed b. Alî er-Râzî, Uṣûlü’l-fıḳh el-müsemmâ bi’l-Füṣûl fi’l-uṣûl, nşr. ‘Uceyl Câsim enNeşemî. Kuveyt: Vizâretü’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye, 1414/1994.
  • Cessâs, Ebû Bekr Ahmed b. Alî Râzî. Usûlü’l-Cessâs el-müsemmâ el-Füṣûl fi’l-uṣûl. nşr. Muhammed Muhammed Tâmir. 2 cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 2010.
  • Cessâs, Ebû Bekr Ahmed b. Alî er-Râzî. Şerḥu Muḫtasari’t-Ṭahâvî fi’l-fıḳhi’l-Ḥanefî, nşr. İsmetullah İnayetullah Muhammed. 8 cilt. Beyrut: Dârü’l-Beşâ’iri’l-İslâmiyye, 1431/2010.
  • Cüveynî, İmâmü’l-Haremeyn Ebü’l-Meâlî Rüknüddîn Abdülmelik b. Abdullâh b. Yûsuf. el-Burhân fî uṣûli'l-fıḳh. nşr. Abdülazîm ed-Dîb. Mısır: Dârü’l-Vefâ, 1418.
  • Çakan, İsmail Lütfi. Hadislerde Görülen İhtilaflar ve Çözüm Yolları. İstanbul: İFAV, 2013.
  • Dârekutnî, Ebü’l-Hasen Alî b. Ömer b. Ahmed. Sünenü’d-Dârekutnî. nşr. Şu‘ayb el-Arnaût, Hasan Abdülmün‘im Şelebî, Cemal Abdüllatîf. 6 cilt. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1424/2004.
  • Debûsî, Ebû Zeyd Abdullah Ubeydullah b. Muhammed b. Ömer b. İsa. Taḳvîmü’l-edille fî uṣûli’-fıḳh. nşr. Adnân el-Alî. Beyrut: Mektebetü’l-Asriyye, 2006/1426.
  • Ebû Dâvûd, Süleyman b. Eş‘as b. İshak el-Ezdî es-Sicistanî. Sünen-i Ebî Dâvûd. 5 cilt. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1413/1992.
  • Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ, İbnü’l-Ferrâ Muhammed b. Hüseyin. el-‘Udde fî usûli’l-fıḳh. nşr. Ahmed b. Ali Seyr Mübarekî. 5cilt. y.y.: y.y., 1990/1410.
  • Gazzâlî, Ebû Hamid Huccetülislam Muhammed b. Muhammed. el-Müsteṣfâ min ‘ilmi’l-uṣûl. nşr. Muhammed b. Süleymân el-Eşkar. 2 cilt. Beyrut: Dâru’r-Risâle, 1417/1997.
  • Güleç, Hasan. “Deliller Arasında Teâruz ve Tercih”. Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 6 (1989): 475-484.
  • Hatîb el-Bagdâdî, Ebû Bekr Ahmed b. Alî el-Hatîb el-. Târîhu medîneti’s-selâm ve ahbâru muhaddisîhâ ve zikru kuttâniha’l-ulemâ min gayri ehlihâ ve vâridîhâ. Editör Beşşâr Avvâd Ma‘rûf. 16 c. Beyrut: Dârü’l-Garbi’l-İslâmî, 2002.
  • İbn Mâce, Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid er-Rebeî el-Kazvînî. Sünen-i İbn Mâce. 2 cilt. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1413/1992.
  • Kerhî, Ebü’l-Hasan Ubeydullah b. Hüseyin. Risâletü’l-imâm Ebî’l-Ḥasan el-Kerḫî fi’l-uṣûl (Te’sîsü’n-naẓar’la birlikte). Kahire: Matba‘atü’l-İmâm, t.y.
  • Keşmîrî, Muhammed Enver Şah b. Muazzam Şâh. el-‘Arfü’ş-şezî şerḥu Süneni’t-Tirmizî. nşr. Mahmûd Şâkir. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türasi’l-‘Arabî, 1425/2004.
  • Keşmîrî, Muhammed Enver Şah b. Muazzam Şâh. Feyżü’l-bârî ‘alâ Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî. 6 cilt. Beyrut: Darü’lKütübi’l-İlmiyye, 1426/2005.
  • Koca, Ferhat. “Tahsis”. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 39: 432-434. İstanbul: TDV Yay., 2010.
  • Koca, Ferhat. İslam Hukuk Metodolojisinde Tahsis (Daraltıcı Yorum). İstanbul: İSAM Yayınları, 1996.
  • Koçak, Zeki. “İslam Hukuk Metodolojisinde Tearuzu Gidermede Tercih Yöntemi (Hanefî Uygulaması)”. Doktora tezi, Ankara Üniversitesi, 2004.
  • Leknevî, Ebü'l-Hasenât Muhammed Abdülhay b. Muhammed. el-Ecvibetü’l-fâżıleli’l-es’ileti’l-‘aşereti’lkâmile, nşr. Abdülfettah Ebû Gudde. Kahire: Dârü’s-Selâm, 1997.
  • Molla Fenârî, Şemseddin Muhammed b. Hamza b. Muhammed. Füṣûlü’l-bedâyi‘ fî uṣûli’ş-şerâi‘, nşr. Muhammed Hasen. 2 cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 2006.
  • Müslim, Ebü’l-Hüseyin el-Kuşeyrî en-Nîsâbûrî. Ṣaḥîḥi Müslim. 3 cilt. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1992/1413.
  • Nacar, Tayyip. “Cessâs’ın “el-Füsûl” Adlı Eserindeki Asılların Tespiti”. Yüksek lisans tezi, Rize Üniversitesi, 2009.
  • Nesaî, Ebû Abdurrahman Ahmed b. Ali b. Şu’ayb. Sünen-i Nesâî. 2 cilt. İstanbul: Çağrı Yay., 1413/1992.
  • Özçelik, Harun. “Çeşitli Yönleriyle Buhârî Şerhi Feyzu’l-Bârî”. Doktora tezi, Ankara Üniversitesi, 2002.
  • Özdemir, Merve. “Cessâs’ın Nesih Anlayışı”. Yüksek lisans tezi, Ankara Üniversitesi, 2010.
  • Özen, Şükrü. “Teâruz”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. 40: 208-211. İstanbul: TDV Yay., 2011.
  • Özen, Şükrü. Ebu Mansur el-Matüridi’nin Fıkıh Usulünün Yeniden İnşası. İstanbul: y.y., 2001.
  • Özer, Salim. “Debûsî’nin el-Esrâr fi’l-usûl ve’l-furu‘ Adlı Eserinin Tahkik ve Tahlili”. Doktora tezi, Erciyes Üniversitesi, 1997.
  • Pezdevî, Ebü’l-Yüsr Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin. Uṣûlü Faḫrilislâm el-Pezdevî. nşr. Abdullah Mahmûd Muhammed Ömer. Keşfü'l-esrâr an Usûli Fahrilislâm el-Pezdevî ile birlikte. 2 cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2009.
  • Semerkandî, Ebû Bekr Alaeddin Muhammed b. Ahmed b. Ebû Ahmed. Mîzânü’l-uṣûl fî netâ’ici’l-ʻuķûl fî uṣûli’l-fıḳh, nşr. Abdülmelik Abdurrahman es-Sa’dî. Doktora tezi, Ümmü’l-Kurâ Ü., 1404/1974.
  • Serahsî, Ebû Bekr Şemsü’l-eimme Muhammed. el-Mebsût. 30 c. Beyrut: Dârü’l-Ma’rife, 1993.
  • Serahsî, Ebû Bekr Şemsü’l-eimme Muhammed. Uṣûlü’s-Seraḫsî. nşr. Ebü’l-Vefâ el-Efganî. 2 cilt. Beyrut: Dârü’l-Fikr, 1426/2005.
  • Şâfiî, Ebû Abdullah Muhammed b. İdris b. Abbas. er-Risâle. nşr. Ahmed Muhammed Şâkir. Kahire: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, ts.
  • Tanrıverdi, Hasan. Mukayeseli Olarak İslâm Hukuk Usulünde Kurallar Çatışması. İstanbul: Gündönümü Yayınları, 2007.
  • Teftâzânî, Sa‘düddîn Mes‘ûd. Şerḥu’t-Telvîḥ ‘ale’t-Tavżîh li metni’t-Tenḳîh fi uṣûli’l-fıḳh. 2 cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, ts.
  • Tehânevî, Zafer Ahmed. Kavâ’id fî ‘ulûmi'l-hadîs, nşr. Abdülfettah Ebû Gudde. Beyrut: Dârü’l-Kalem, 1392/1972.
  • Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa b. Sevre es-Sülemî et-Tirmizî. Sünen-i Tirmizî. 3 cilt. İstanbul: Çağrı Yayınları, 1413/1992.
  • Türkmânî, Abdülmecîd. Dirâsât fi uṣûli’l-hadîs ‘alâ menheci’l-Ḥanefiyye. Beyrut: Dâru İbn Kesîr, 2012/1433.
  • Zerkeşî, Ebû Abdullah Bedreddin Muhammed b. Bahadır. Baḥrü’l-muhîṭ fî usûli’l-fıḳh. nşr. Muhammed Tâmir. 4 cilt. Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 2000.