İbn Tûmert’in Mezhebî Kimliği

Öz: Mağrib, İslam düşüncesinin gelişmesine katkı sunan önemli bölgeler arasında yer almaktadır. Tarihsel süreçte pek çok mezhebe ve onların düşünce temelleri üzerine kurulan siyasi oluşumlara ev sahipliği yapan bu bölgede yetişen şahsiyetlerden birisi Muhammed b. Tûmert’tir (ö. 524/1130). İbn Tûmert, ilme meraklı bir öğrenci olarak öncelikle Mağrib ve Endülüs’te Mâlikî ve Zâhirî fıkhı okumuş; buradaki eğitiminin akabinde on yıl sürecek bir eğitim serüveni için Doğu’ya yönelmiştir. Eş‘arî ve Mu‘tezilî kelâm ekolleri ile burada tanışmıştır. İlim yolculuğu sonrasında Mağrib’e dönerek düşüncelerini her yerde halka aktarmaya çalışan İbn Tûmert, farklı ekollerin düşüncelerinden seçmeci bir yaklaşımla istifade etmiştir.  Mâlikî ve Zâhirî fıkhını, Eş‘arî ve Mu‘tezilî kelâmını, Şiî imâmet anlayışını ve mehdî inancını, Hâricîliğin bazı ilkelerini yaşadığı tecrübeyle harmanlayarak kendine has mezhebî kimliğini oluşturmuştur. Onun mezhebi kimliği seçmeci bir tavrın sonucunda ortaya çıkmıştır. Oluşturmuş olduğu mezhebî kimliği ile hem aksiyoner kişiliğini hem de siyasi hedeflerini bir arada sunacağı bir zemin elde etmiştir.Özet: İslam kültür mirasının tarihsel serüveni halen engin bir merakı hak etmektedir. Bu dinin farklı coğrafyalarda inşa ettiği medeniyetlerden birisi de Mağrib bölgesinde yer alır. Mağrib’in dini tarihi ve düşünce dünyasına dair bazı araştırmalar yapılmış olsa da aydınlatılmayı bekleyen problemler de bulunmaktadır. Bu bağlamda Muvahhidler hareketinin kurucusu olan Muhammed b. Abdillah b. Tûmert el-Berberî es-Sûsî (ö. 524/1130) üzerine birbirinden farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Birbirinden farklı bu portrelere bakıldığında temel bir problem ortaya çıkmaktadır. İbn Tûmert kimdir ve onun düşüncesi nasıl anlaşılmalıdır? İbn Tûmert’in düşünce kodlarını ve mezhebî kimliğini doğru bir zeminde değerlendirmek için Mağrib’in sosyal, siyasal ve kültürel yapısının tarihsel sürecine ana hatları ile değinmek gerekir. Tarihin erken dönemlerinden itibaren göze çarpan bir bölge olan Kuzey Afrika büyük uygarlıklara ev sahipliği yapmıştır. Bölgenin yerli halkı olan Berberîler, kabileler halinde yaşamışlar ve kabile geleneklerini yerleşik ve göçebe yaşamda da sürdürmüşlerdir. İslam’ın ilk asrında Mağrib fethedilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte Abbâsî iktidarının bölgede tam olarak egemenlik kuramayışı, Mağrib coğrafyasında farklı siyasi oluşumların varlığına alan açmıştır. II/VIII. yüzyıldan itibaren Mağrib’de siyasi bir güç olarak ortaya çıkan mezheplerin genel bir özelliği Şam, Irak ve Mısır coğrafyasında kendilerine yer bulamamış olmalarıdır. Bu süreçte Hariciler ve Zeydiler başta olmak üzere çeşitli mezhepler devletler kurmuştur. Mâlikîliği resmi mezhep haline getiren Murâbıtlar, etkili bir siyaset yürütmüştür. Ancak zamanla hak ve adalet ortadan kalkmış, vali ve komutanlar görevlerini ihmal etmiş, aşırı eğlence-içki ve yabancılara özenti baş göstermiştir. Gücü ele geçiren Mâlikî fakîhlerin taklitçi tavırları nedeniyle kelâm ve felsefe yasaklanmıştır. İbn Tûmert’in düşünce dünyası, hayatının ilk dönemlerinde Mağrib’de aldığı eğitim ile şekillenmiştir. Bu çerçevede Mağrib’in fıkıh geleneği önemli bir unsurdur. İbn Tûmert, ilk eğitiminden itibaren Mâlikî fıkhını okumaya başlamıştır. Bununla birlikte İbn Tûmert’in hayatında bir dönüm noktası olan ilim yolculuklarına değinmek gerekmektedir. Mağrib’den çıkıp önce Endülüs’e ardından da doğuya Mısır, Mekke ve Bağdat’a doğru uzanan bu yolculuklar İbn Tûmert’in düşüncesini şekillendirmiştir. İbn Tûmert’in Mâlikî dünya ile olan ilişkisi ve aldığı eğitime rağmen onun usul ve furûya dair görüşleri tek bir mezhebin takip edildiği izlenimi vermemektedir. İbn Tûmert’e göre şer’i deliller Kur’an, sünnet ve icmâdır. İbn Tûmert, Mâlikîlik başta olmak üzere pek çok mezhebin deliller arasında kabul ettiği kıyası buraya dâhil etmez. İbn Tûmert’in usule dair yaklaşımında özellikle de şer’i deliller bahsinde Zâhirî çizgiyi takip ettiğini söyleyebiliriz. İbn Tûmert’in furû meselelerinde ise Mâlikî görüşleri takip ettiğini ifade edebiliriz. İbn Tûmert, ilim yolculuğunda Mısır’dan sonra Bağdat’a gitmiştir. Bağdat’ta on yıl süre ile İbn Tûmert’in Eş‘arî ilim adamlarından ders aldığı bilinmektedir. Bu isimlerin ortak özelliği kendi mezhepleri içinde de saygın bir konuma sahip olmalarıdır. Aldığı eğitimle birlikte Eş‘arîlik, İbn Tûmert’in itikâdî görüşlerine etki etmiştir. Ancak tüm itikâdî konularda Eş‘arîliği takip etmez. Bu çerçevede İbn Tûmert’in bazı görüşlerinin Mu‘tezile ile paralel olması dikkat çekicidir. Eş‘arîler ile Mu‘tezilîler arasındaki tarihsel çekişmeyi göz önüne aldığımızda bu durum daha da ilginç bir hal almaktadır. İbn Tûmert’in Bağdat’tan Mağrib’e dönüş yolculuğu, ilk taraftarlarının da oluşmaya başladığı bir süreçtir. Berberî kabilelerin yaşadığı bölgelerde İbn Tûmert mescid inşa etmiş, halka dersler vermiş, yerli halkla bölgeye gelmiş diğer taraftarları arasında kardeşlik tesis etmiştir. Söz konusu bu faaliyetler daha sonraları bir devlet olarak karşımıza çıkacak Muvahhidler hareketinin dini-toplumsal tabanını oluşturmuştur. İbn Tûmert’in dini-politik bir lider olarak ortaya çıkışında Şiî-İmâmiyye düşüncesinden neşet etmiş imâmet, masumiyet ve mehdîlik fikirlerinin son derece önemli bir yeri vardır. İbn Tûmert’e göre ise, Şiî-İmâmiyye doktrinindeki gibi imâmet, dinin bir rüknü olup imânın şartları arasındadır. İmamlar masum olup hatadan korunmuşlardır. Bununla birlikte klasik Şiî imam silsilesini savunmaz. İmâmet düşüncesi ile son derece bağlantılı olan bir diğer konu da mehdîlik meselesidir. Mehdîlik, imâmetin pratik yansımasıdır. İbn Tûmert, kendisini mehdî olarak tanıtıp taraftarlarından biat almıştır. Bu süreçte İbn Tûmert’in Berberî kabileleri düzene sokup, kan davası gibi problemleri çözüp, eğitim başta olmak üzere pek çok sorunu ortadan kaldırması dikkate alınmalıdır. Sadece dini metinlerle mehdîlik fikri oluşturulmamış, aynı zamanda pratik uygulamalarla da bu düşünce olgunlaştırılmıştır. Dolayısıyla İbn Tûmert,  karizmatik bir lider olarak mehdî unvanını kullanmaya başlamıştır. İbn Tûmert’in düşünce dünyası hem politik hedeflerin hem dini anlayışın aynı düzlemde ifade edilmesi ile çerçevelenmektedir. Murâbıtlar’a karşı yürütülen bu hareketin dini zeminini ise imân ve küfür üzerinden inşa edilen kabuller belirler. Daha açık bir ifade ile İbn Tûmert, kendileri gibi düşünmeyen, imâmetini ve mehdîliğini kabul etmeyen, tevhîdden uzaklaşmış olarak gördüğü kitleleri alenen küfürle itham etmiş ve savaşmak için bir beis görmemiştir. Bilindiği üzere kendisi gibi inanmayan veya aynı fikirleri paylaşmayan kimseleri tekfir ile suçlamak ve ardından da onlarla savaşmak fikri İslam tarihinde ilk olarak Hâricîlik’te ortaya çıkmıştır. Mağrib’den Endülüs’e, Mısır’dan Bağdat’a uzanan hayat hikâyesi gibi İbn Tûmert’in düşünce dünyası da tek yönlü perspektiflerin açıklayamayacağı bir düzlem içermektedir. İbn Tûmert, pek çok ilmi tahsil etmiş, kelâm, fıkıh ve hadis gibi çeşitli ilim dallarında eserler vermiştir. O, bu kitaplarında hem kelâmî hem de fıkhî konularda görüşlerini öne sürmüştür. Öte yandan da Muvahhidler Devleti’nin siyasi arka planını şekillendirmiştir. Bu bağlamda İbn Tûmert, hem bir politik aktör hem de dini bir figür olarak ortaya çıkmaktadır. İbn Tûmert, mezheplerin tekçi yaklaşımını bir kenara bırakıp farklı hatta zıt görüşlerden seçilen öğeleri bir araya getirerek daha kapsayıcı bir söyleme ulaşmayı hedeflemiştir. Belirli bir sistem içerisinde epistemolojik bütünlüğü kurmak istediği için farklı kaynaklardan gelen görüşleri bir bütüne büründürme çabasına girişmiştir. İşte bundan dolayı İbn Tûmert’in mezhebî kimliği seçicilik üzerine kuruludur.

The Sectarian Identity of Ibn Tūmart

Abstract: Magreb is among the important geographies which contribute to the development of Islamic thought. One of the persons who grew up in this region, which hosts many sects and political formations based on their foundations of thought in the historical process, is Muhammad Ibn Tūmart (d. 524/1130). As a curious student, Ibn Tūmart studied Mālikī and Zāhirī fiqh in Magreb and Andalus, and then carried out a ten-year journey to the east for education. He met Ash‘ariyya and Mu‘tazila schools of theology here. After the adventure of education, Ibn Tūmart, who traveled back to Magreb and tried to narrate his thoughts to the public everywhere, benefited from a selective approach from the thoughts of different schools. He composed his own sectarian identity by combining the Mālikī and Zāhirī fiqh view, the kalām of Ash‘ariyya and Mu‘tazila, the Shī‘ī imāmate thought and Mahdī belief, and some principles of Khārijism with his own experiences. His sectarian identity emerged as the result of a selective attitude. With the sectarian identity he composed, he gained a ground for presenting both his actionist personality and his political goals.Summary: The historical adventure of Islamic cultural heritage still deserves a vast curiosity. One of the civilizations which this religion built in different geographies is located in the Maghreb region. Although there have been some researches on the Magreb’s religious history and thought world, there are some problems that are waiting to be illuminated. In this context, different evaluations are made on Muhammad Ibn Tūmart (d. 524/1130), the founder of the Almohads movement. When we look at these different types of portraits, a fundamental problem arises. Who is Ibn Tūmart and how should his thought be understood? In order to evaluate Ibn Tūmart’s thought codes and sectarian identity on a proper ground, it is necessary to mention about the historical process of the social, political and cultural structure of the Magreb in a general way. North Africa, is a remarkable area from its earliest days onwards, has been home to great civilizations. The Berbers, indigenous people of the region, lived in tribes and continued their tribal traditions in established and nomadic life. In the first century of Islam, the Magreb began to be conquered. However, the fact that the ʿAbbāsīd power did not fully dominate the territory opened space for the existence of different political formations in the Magreb. A general feature of sects emerged as a political force in the Magreb from the II /VIII. century is that they did not take place for themselves in the geography of Damascus, Iraq and Egypt. In this process various sects, especially Khārijītes and Zaydīs, established different states. Almoravids, who made Mālikiyya as an official sect, carried out an effective policy. However, in the course of time, rights and justice ceased to exist, governors and commanders neglected their duties, extreme amusement and liquor, and imitating strangers emerged. Kalām and philosophy were forbidden because of the imitative attitudes of the Mālikī faqīhs who seized power. The thought world of Ibn Tūmart was shaped by the training he received in Magreb in the early days of his life. The Magreb’s fiqh tradition was an important element in this framework. Ibn Tūmart began to read Mālikiyya fiqh from his first training. However, it is necessary to mention about his journey of education which is a turning point in the life of Ibn Tūmart. These journeys from Magreb to Andalus and then east to Egypt, Mecca and Baghdad shaped the thought of Ibn Tūmart. Despite Ibn Tūmart’s connection with the Mālikī world and his education, his views on usūl and furū do not give the impression that a single sect is followed. According to Ibn Tūmart, the shār'ī claims are the Qur’ān, sunnāh, and ijmā’. Ibn Tūmart does not include qiyās here, which is accepted by many sects as one of the claims, especially the Mālikiyya. In Ibn Tūmart’s approach on usūl, we can say that he has followed the Zāhirī line, in particular on the subject of shār'ī evidences. We can say that, in furū matters, he has followed Mālikī’s views. Ibn Tūmart went to Baghdad after Egypt in the course of education. It is known that Ibn Tūmart took courses from Ash‘arī scholars for a period of ten years in Baghdad. The common feature of these scholars is that they have a respectful position within their own sects. Along with the training he has received, Ash‘ariyya has influenced Ibn Tūmart’s ideas. However, he doesn’t follow Ash‘ariyya in all theological matters. In this framework it is noteworthy that some of the views of Ibn Tūmart are parallel to Mu‘tazila. This is even more interesting when we consider the historical controversy between Ash‘arīs and Mu‘tazilīs. Ibn Tūmart’s journey from Baghdad to Magreb is a process in which his first supporters also began to form. Ibn Tūmart built a mosque in the regions where the Berber tribes lived, gave lessons to the people, and established brotherhood among the local supporters and other supporters. In other words, these activities have constituted the religious social base of the Almohads movement, which will come out as a state afterwards. In the emergence of Ibn Tūmart as a religious-political leader, the ideas of imāmate, innocence and mahdīsm, which have arisen from the Imāmī-Shī‘ī thought, are very important. According to Ibn Tūmart, imāmate, as in Imāmī-Shī‘ī doctrine, is a very important element of religion and among the conditions of Imān. Imāms are innocent and protected from mistakes. However, he does not defend classical Shī‘ī Imāms sequence. Another issue that is highly related to imāmate thought is the issue of mahdīsm. Mahdīsm is a reflection of imāmate’s practice. Ibn Tūmart has introduced himself as a mahdī and has received allegiance from his supporters. In this process, it should be taken into consideration that Ibn Tūmart has regulated the Berber tribes, solved many issues like the feuds, and has lifted many problems, especially education. The idea of Mahdīsm, not only hasn’t been constituted with religious texts, but also has been ripened with practical applications. Therefore, Ibn Tūmart has begun to use the title of mahdī as a charismatic leader. The thought world of Ibn Tūmart is framed by the expression of both political goals and religious understanding on the same plane. The religious ground of this movement against the Almoravids is obtained by acceptances built on faith and kufr. More clearly, Ibn Tūmart denounced publicly the masses, who did not think like him and who did not accept him as imām and mahdī, and whom he regarded as distant from the tawhīd, with kufr and he saw no harm in fighting. As it is known, the idea of ​​blaming with kufr those who do not believe or do not share the same ideas and then fighting with them firstly has appeared in Khārijism in the history of Islam. Ibn Tūmart’s thought world, like his life story extending from Magreb to Andalus, from Egypt to Baghdad, also contains a plane which cannot be explained with one-sided perspectives. Ibn Tūmart has gained much knowledge, and has contributed many works in different fields such as kalām, fiqh and hadith. In this works, he has put forward his views both in the kalām and fiqh. On the other hand, he has shaped the political background of the State of the Almohads. In this context, Ibn Tūmart emerges as both a political actor and a religious figure. Ibn Tūmart has aimed to obtain a more inclusive discourse by giving up the unified approaches of the sects and by bringing together selected elements from different or even oppositional views. Because he has wanted to establish epistemological integrity within a particular system, he has attempted to unite the views from different sources. That is why Ibn Tūmart’s sectarian identity has been based on selectivity.

___

  • Abbadî, Ahmed Muhtar. Dirâsat fi târîḥi’l-Mağrib ve’l-Endelüs. İskenderiyye: Müessesetu Şebabi'l-Câmia, ts.
  • Adıgüzel, Adnan. Mağrib Medeniyetinin Zirvesi Muvahhidler -Kuruluş Dönemi-. Ankara: Araş- tırma Yayınları, 2011.
  • Aytekin, Arif. “İbn Tûmert”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 20: 425-427. İstanbul: TDV Yayınları, 1999.
  • Azimli, Mehmet. “Ehl-i Beytin Kurduğu İlk Devlet: İdrisiler”. Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 1 (2003): 1-14.
  • Beyzak, Ebû Bekir Sanhācī. Kitabu ahbâri’l-Mehdî İbn Tûmert ve ibtidai Devleti’l-Muvahhidîn. Rabat: Dâru’l-Mansur, 1971.
  • Bin Nebi, Malik. Vichetü’l-âlemi’l-İslamî. Fransızca’dan trc. Abdussabur Şahin. Dımeşk: Dâru’l-Fikr, 2002.
  • İslam Davası. trc. Muharrem Tan. İstanbul: Yöneliş Yayınları, 1990.
  • el-Câbirî, Muhammed Âbid. Arap-İslam Aklının Oluşumu. trc. İbrahim Akbaba. 2. bsk. İstanbul: Kitabevi Yayınları, 2000.
  • Cevizci, Ahmet. Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Paradigma Yayınları, 2010.
  • Çelik, Ahmet. “Eş‘arî ve Şâfiî Bir Âlim Olarak İlkiyâ el-Herrâsî ve Ahkâmü’l- Kur’ân Adlı Eserinin Kelâmî Boyutu”. Cumhuriyet İlahiyat Dergisi 21, sy.1 (Haziran 2017): 489-512.
  • Çelik, Ayhan. Kuruluş Dönemi Fatımiler Devleti. Elazığ: 2007.
  • Eş‘arî, Ebû’l-Hasan. Makālâtu’l-İslamiyyîn ve ihtilafu’l-musallîn. thk. Helmut Ritter. Wiessbaden: Franz Steiner Verlag, 1963.
  • Fığlalı, Ethem Ruhi. İmamiyye Şiası. 2. bsk. İstanbul: Ağaç Yayınları, 2008.
  • Gözenç, Selami. Afrika Ülkeler Coğrafyası. İstanbul: Çantay Yayınları, 1995.
  • Griffel, Frank. Gazâlî’nin Felsefi Kelamı. trc. İ. H. Üçer, M. F. Kılıç. İstanbul: Klasik Yayınları, 2015.
  • Harekat, İbrahim. “Mağrib”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 27: 314-318. İstanbul: TDV Yayınları, 2003.
  • Hınşalavî, Zaim. “Murâbıtlar Devleti ile Muvahhidler Devleti Arasında Gazzâlî”. 900. Vefat Yılında İmam Gazzâlî. İstanbul: İFAV Yayınları, 2011.
  • el-Hicci, Abdurrahman Ali. et-Târîḥu’l-Endelüsî mine’l-fethi’l-İslamî hatta sukutî Gırnata. Dı- meşk: Dâru’l-Kalem, 2007.
  • el-Hüseynî, Sadruddîn Ebû’l-Hasan Ali. Ahbâru’d-Devleti’s-Selcukiyye. trc. Necati Lügal. Ankara: TTK Yayınları, 1999.
  • İbn Haldun, Abdurrahman. Târîḥu İbn Haldun. 8 cilt. Beyrut: Dâru’l-Fikr, 2001.
  • İbn Hallikân, Ebû’-l Abbas Şemsüddin. Vefeyâtu’l-a‘yân ve enbâü ebnai’z-zaman. thk. İhsan Abbas. 8 cilt. Beyrut: Dâru Sadır, 1977.
  • İbn İzârî, Ahmed b. Muhammed el-Merrakûşî. Beyânu’l-mugrib fî ahbari’l-Endelüs ve’l-Magrib. 4 cilt. Beyrut: Dâru’s-Sekâfe, 1983.
  • İbn Kattan, Muhammed b. Abdülmelik. Nazmu’l-cemân li tertibi mâ selefe min ahbâri’z-zaman. yay. Mahmud Ali Mekkî. Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslami, 1990.
  • İbn Tûmert, Muhammed b. Abdullah. E‘azzu mâ yutlab, nşr. Ammar Talibi. Cezayir: Vizerâtü’s-Sekafeti’l-Cezairiyye, 2007.
  • İbnü’l-Esîr, Ebû’l-Hasen İzzüddîn. el-Kâmil fi’t-târîḥ. 12 cilt. Beyrut: Dâru’l-Fikr, 1979.
  • İnan, M. Abdullah. Asru’l-Murâbıtîn ve’l-Muvahhidîn fi’l-Magrib ve’l-Endelüs. 2 cilt. Kahire: Lecnetü't-Telif ve't-Terceme ve’n-Neşr, 1965.
  • Kādî Abdülcebbâr, Ebû’l-Hasen Ahmed. Şerhu’l-usuli’l-hamse. thk. Abdülkerim Osman. Kahire: Mektebetü Vehbe, 1988.
  • Kādî İyâz, Ebu’l-Fazl. Tertîbü’l-medârik ve takrîbü‟l-mesâlik li mârifeti alâmi mezhebî mâlik. 8 cilt. thk. Abdülkadir es-Sahrâvî. Rabat: Vizâretü’l-evkâf ve’ş-şuûni’l-İslamiyye, 1982.
  • Kaya, Eyyüp Said. “Mâlikî Mezhebi”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 27: 519-535. İstanbul: TDV Yayınları, 2003.
  • Kaya, Eyyüp Said. “Telfîk”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 40: 401-402. İstanbul: TDV Yayınları, 2011.
  • Kutlu, Sönmez. Tarihsel Din Söylemi Üzerine Zihniyet Çözümlemeleri. Ankara: Otto Yayınları, 2012.
  • el-Küleynî, Ebû Ca‘fer Muhammed b. Yakub. el-Usul mine’l-Kâfi. 2 cilt. Tahran: elMektebetü’l-İslamiyye, 1381.
  • Lassig, Simone. “Modern Tarihte Biyografi – Biyografide Modern Tarih Yazımı”. trc. Canan Özkılıç. Otur Baştan Yaz Beni. haz. Abdülhamit Kırmızı. İstanbul: Küre Yayınları, 2013.
  • Merrakûşî, Abdulvahid. el-Mu‘cib fî telḥîsi ahbâri’l-Magrib. haz. Selahuddin Hevvari. Beyrut: el-Mektebetü’l-Asriyye, 2006.
  • Mes‘ûdî, Ali b. Hüseyin. Mürûcu’z-zeheb ve meâdinu’l-cevher. Beyrut: Dâru’l-Endelüs, 1997.
  • Neccar, Abdülmecid. el-Mehdî İbn Tûmert Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah el-Magribî esSûsî. Beyrut: Dâru’l-Garbi’l-İslami, 1989.
  • Ocak, Ahmet. “Selçuklu Medreselerinin Mağrib ve Endülüs Üzerindeki Etkileri”. Turkish Studies, 3 (Bahar 2009): 1622-1647.
  • Özdemir, Mehmet. Endülüs Müslümanları. Ankara: TDV Yayınları, 2013.
  • Özköse, Kadir. Muhammed Senusi. İstanbul: İnsan Yayınları, 2000.
  • Parlak, Nizamettin. Lisanüddin İbn'ül-Hatib'in Siyasi Kişiliği ve Tarihçiliği. Ankara: TTK Yayınları, 2012.
  • Sübkî, Ebû Nasır Taceddîn Abdulvehhab b. Ali. Tabakātu’ş-Şafiîyyeti’l-kübrâ. nşr. Abdulfettah Muhammed el-Hulv-Mahmut Muhammed et-Tenâhî. 10 cilt. Mısır: Dâru’l-Beşâiri’l- İslamiyye, 1964.
  • Şerefeddin, Mehmed. “İbn Tümert”. Dâru’l-Funûn İlahiyat Fakültesi Mecmuası, 10 (1928): 34- 48.
  • Watt, W. Montgomery and Cachia, Pierre. A History of Islamic Spain. Edinburgh: Edinburgh University Press, 1992.
  • Yıldız, Hakkı Dursun. “Berberîler”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 5: 478-483. İstanbul: TDV Yayınları, 1992.
  • Yıldız, Harun. Kendi Kaynakları Işığında Hariciliğin Doğuşu ve Gelişimi. Ankara: Araştırma Yayınları, 2010.
  • Yiğit, İsmail. “Murâbıtlar”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 31: 152-155. İstanbul: TDV Yayınları, 2006.
  • Ziya Paşa. Endülüs Tarihi. İstanbul: Selis Yayınları, 2004.