اللغة العربية/ Arabic Language

Arapça, Allah’ın lütfuyla, günümüze ve kıyamete kadar varlığı sürdürülmesi takdir edilen bir dildir. Bu durum yadırganmamalıdır. Çünkü Arapça Kur’ân-ı Kerim’in dilidir ve kıyamete kadar da Kur’ân-ı Kerim’in hıfzıyla muhafaza olmuş bir dildir. AllahuTeâla Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: ‘Muhakkak ki o zikri (Kur’an’ı) biz indirdik biz; şüphesiz onun koruyucusu da ancak biziz.’[1] Arapça, bütün Arap toplumlarının dili olmakla birlikte dünyanın çeşitli bölgelerinde müslümanların konuştuğu evrensel bir dildir. Arapça ezelden beri fasih konuşanların, belâğatçıların ve hatipçilerin çeşitli münasebetlerinde iftihar ettikleri bir dildi. Özellikle kürsüye çıktıkları zaman, hitaplarındaArapçanın belağat ve ifade gücü ortaya çıkardı. İslamiyetin yükselişi, cehaletin, küfrün ve isyanın ortadan kalkmasıyla birlikte refah devam etti ve Arapça en yüce, en üstün mekâna yerleşti. Esnekliği, zenginliği ve yaşadığı çağa uygun olmadaki gücü sebebiyle bütün çağlara ayak uydurmayı başardı. Allah’in lütfuyla, bazı kesimlerin donukluk ve durgunluk çağı olarak nitelediği günümüze kadar ulaşarak geniş bir alana yayıldı. Her ne kadar bazı yazar ve aydınlar, çağın hızlı gelişmelerine ayak uyduramadığı gerekçesiyle, artık Arapçanın terkedilerek ondan uzaklaşılması çağrıları yapmaya başlasa da … Burada söyleyeceğimiz herşey, Arapçanın öneminin vurgulanması ve Kur’ân-ı Kerim’in dili olmak suretiyle, Allah (azze ve celle)’ın bu dile hayatta kalma ve güçlü olma özellikleri sağladığının ifadesidir.Anahtar kelimeler: Arapça, Kur’an dili, İslamî miras dili, Arapça ve küreselleşme,   Arapçanın yeri[1]Hicr Suresi: 9. ayet