Ulu Önder Ata'nın 30. Ölüm Yıldönümü Dolayısıyla Sanat Varlıklarımıza Dair Görüş ve Direktifleri

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında birçok illerimiz ve İstanbul yabancı devletlerin işgaline uğramıştı. İstanbul Arkeoloji Müzesi de kapalı idi, fakat personeli işbaşında bulunuyordu. Yabancı Devlet adamları maliye işlerine de el uzatmışlar, görevli olan Fransız mümessili Arkeoloji Müzesine ayda beş lira ödenek verilmesini uygun görmüştü. Kendisine verdiğim bilgilerin hiçbir tesiri olmamıştı. Her yönden pek acı ve hazin bu günleri hiç unutamam! O sıralarda Fransızların Sarayburnu'nda kazılar yaptırmakta ve hattâ buldukları eserlerle meskûkâtı da memleketlerine göndermekte olduklarını haber alıyorduk. Bunun üzerine Müzeler Müdürü merhum Halil Ethem Bey Çembertaş’taki Belediye binasında karargâh kurmuş olan General Charpie'ye gitti. Bulunan meskûkâtın müzeye verilmesi gerekli olduğunu söylemiş, General sert bir mukabele ile bunları Louvre Müzesi'ne gönderdiğini bildirince Halil Bey, siz daha kendi müzelerinizi bilmiyorsunuz, Louvre Müzesi'nde meskûkât yoktur. Ancak Bibliyotek Nasyonal'de bulunur yolunda mukabele etmiş ve üzüntü ile ayrılmıştı. Mamafih General’in da Halil Bey’e çok hiddetlendiği hattâ, yaşlı bir adam olmasaydı kendisini tevkif edeceğini, söylediği de şayi oldu. Bu elim hadiseler sırasında Müzeye Hakkı Bey isminde bir teğmen geldi. Halen yanlış olarak İbrahim Paşa Sarayı denilen Mihterhane binasında, çok kıymetli tarihi otağ ve çadırların bulunduğunu ve bunların birgün yabancılar tarafından yurt dışına kaçırılabileceğini söyledi.