STOACI UZLAŞMAYA KARŞI DELİLER KOĞUŞU ANTON ÇEHOV: PRO ET CONTRA

Stoa felsefesi, kurucusu olarak kabul edilen Kıbrıslı Zenon’dan (M.Ö. 334-262) itibaren insan varoluşunun anlamlandırılmasında öne çıkan başlıca öğretilerden biridir ve günümüzde daha çok Seneca, Epiktetos, Aurelius gibi Yeni veya Roma Stoacılığının önde gelen isimleriyle anılır. İnsan varoluşunu anlamlandırmada uzlaşmayı temel ilkeler arasına yerleştiren bu öğreti, insanın yazgısıyla, dışsal koşullarla uzlaşma içinde yaşaması, doğa kanunlarına tabii olması düsturundan hareket eder. Çağdaşları tarafından kabul edilemez olarak görülen ve sert eleştirilere maruz kalan 19.yüzyıl Rus gerçekliği içinde yetişmiş, daha da önemlisi tüm dini, felsefi ve politik öğretilerden uzak olmasıyla bilinen Rus Edebiyatının usta kalemlerinden Anton Çehov’u Stoa felsefesi bağlamında değerlendirmek mümkün müdür sorusu çalışmamızın temel sorgulamasını oluşturmaktadır. Bu çalışmanın ana konusunu oluşturacak olan Altıncı Koğuş adlı eser, hem kahramanlar arasında geçen diyaloglar hem de açıktan Stoacı filozof Aurelius’a yapılan referanslar bağlamında böyle bir tartışmayı mümkün kılmaktadır. Eserin iki kahramanı Doktor Ragin ve hastaneye kapatılmış olmasına isyan eden sözde deli hastası Gromov arasında geçen ilk konuşmada temel vurgu, fıçısında dünyanın en güçlü hakanlarından bile daha mutlu yaşayan Diyojen örneğinde Gromov’un yazgısına boyun eğmesi gerektiği, uzlaşmanın kaçınılmazlığı üzerinedir. Bu çerçevede bu çalışmada insan varoluşunun anlamlandırılmasında oldukça geniş bir perspektif sunan Stoacı öğreti, dar anlamda Aurelius’un uzlaşma düşüncesi temelinde incelenecektir. Bu bağlamda yazarın bir stoacı olup olmadığı sorgulamasından yola çıkılarak dar çerçevede Aurelius’un felsefesi doğrultusunda Çehov’un Deliler Koğuşu’nun değerlendirilmesi, Stoacı yaşam algısı bağlamında sanatçıya dönük ve sosyolojik eleştiri yöntemi kullanılarak yazarın içinde yaşadığı Rus gerçekliği ve yaratıcılığı bütünlüğünde sonuca varılması hedeflenmiştir.