TANZİMAT DÖNEMİ HUKUK MUHAKEMESİNDE İSTİNAFI MÜMKÜN KARARLAR: CERİDE-İ MEHÂKİM’DE YAYIMLANMIŞ KARARLAR KAPSAMINDA BİR İNCELEME

Hukuk tarihi ilmi prensipleri altında yaptığımız bu çalışmada, Tanzimat dönemi hukuk usulü muhakemesinde, istinafı mümkün kararların neler olduğu izah edilmiştir. Bu inceleme yapılırken dönemin mevzuatından, özellikle 1879 tarihli Usul-i Muhakeme-i Hukukiye Kanunundan ve bu Kanunla ilgili yazılan şerhlerden yararlanılmıştır. Ayrıca Tanzimat devri yargılama hukukunu ilgilendiren diğer düzenlemeler için Düstura ve literatüre başvurulmuş böylelikle konunun teorik kısmı ele alınmıştır. Meselenin uygulamaya nasıl yansıdığı ise Ceride-i Mehâkim’de yayımlanan kararlardan faydalanılarak açıklanmıştır. İstinaf kurumu, Klasik dönem Osmanlı hukukunda var olmamış; ilk defa Tanzimat devrinde karşımıza çıkmıştır. Tanzimat devrinde uyuşmazlıkların istinafta, ilk derece mahkemesinde olduğu gibi, iki defa incelenmesi ve yeniden görülmesi kabul edilmiştir. Bu açıdan istinaf edilebilecek hükümlerin neler olduğunun ortaya konması, müessese açısından önem arz eden bir konudur. Tanzimat dönemindeki düzenlemelerde, belirli bir miktarın üstünde değere sahip olan uyuşmazlığa ilişkin hükümler hakkında istinaf yolunun açık olduğu, genel olarak kabul edilmiştir. Bu genel kuralın yanı sıra uyuşmazlık değeri belirlenmemiş ya da belirlenemeyen davaların istinaf edilebileceği öngörülmüştür. Bu kapsamda hem mevzuatta hem uygulamada hangi kararların istinafının mümkün olduğu ayrıntılı olarak ifade edilmeye çal ışılmıştır. Hâlbuki istinaf olağan bir kanun yoludur ve kural olarak her hükmün istinafı kabul edilir. Bu nedenle hangi hükümlerde istinafın mümkün olduğunu düzenlemek yerine istinaf edilemeyecek hususların kodifiye edilmesi daha uygundur. Çalışmamızda geç mişten günümüze bu yaklaşımın hukuk sistemimize yansıması gerektiğini savunmaktayız. Günümüzde yapılacak düzenleme ve değişikler, istinaf yolunu sınırlayıcı değil ona imkân tanıyıcı nitelikte olmalıdır. İstinafa başvurulabilecek kararların değil; istinafı mümkün olmayan, sınırlı istisnai hallerin belirtilmesi daha makul durmaktadır.