Yusuf Atılgan’ın Bodur Minareden Öte Adlı Öyküsünde Ben’in ‘Başka’ya Dokunarak Var Olma Çabası

Modern anlatılarda yazar, dilin imgeleştirme gücünden yararlanarak gerçekliği metinselliğin arkasına gizler. Bu tür anlatılarda kurmacanın emrinde gibi görünen dil, derin yapısında insanın psikolojik yönünü aydınlatacak şifreler barındırır. Kişi unsurunun merkezde yer aldığı modern öykülerde karakterleri gerçeklik açısından yorumlamak, onların dille şifrelenmiş psikolojik yönlerini analiz etmek, psikanalitik kuramlardan destek almayı gerektirir. Özellikle Freud’un benliğin oluşumuna getirdiği yeni bakış açısı ve Lacan’ın dile yüklediği psikanalitik anlam bireyin psikolojik yönünün edebi metne nasıl yansıdığını tespit etme noktasında yol göstericidir. Birey olma bedensel duyumların desteğiyle gerçekleşir. Bireyin ilk olarak anneye dönük, dünyayı tanıma amaçlı kullandığı dokunma duyusu, tüm hayatı boyunca çeşitli nesneler üstünden benliğindeki iniş çıkışları kontrol etmek için işe koştuğu bir duyudur. Dokunma duyusu görme duyusundan da destek alarak ilk dokunmanın verdiği hazzı ve gücü ‘başka’nın üstünde arar. Toplumun dille vücut bulan yasası ise çeşitli kılıklara girerek dokunma alanını sınırlandırır ve bireyin gerçek arzusuyla çatışmasına sebep olur. Türk edebiyatında modern anlatının öncülerinden biri olan Yusuf Atılgan’ın eserlerinde çizdiği, benlik gelişimi tam olarak tamamlanmamış, içe dönük karakterlerin birtakım saplantılı davranışları, onların psikanalitik yönden incelenmesi açısından dikkate değerdir. Bu çalışmada Yusuf Atılgan’ın Bodur Minareden Öte adlı öyküsünde adı verilmeyen kahramanın dokunma duyusunu kullanarak aradığı, annenin ikamesi olan ‘başka’nın/ötekinin izi sürülecek ve öykü kahramanının dokunma duyusuyla var olma çabası incelenecektir.