İslam İdare Hukukunda Yönetim Şekli

İslâm, idare hukuku alanında insanlığa, anayasal mahiyetli evrensel ilkeler önermiştir. Bu ilkeler, özgürlük, sorumluluk, adâlet, emâneti ehline vermek ve şûrâdır. Kur’ân, yöneten ve yönetilenler arasında âdil bir düzen emretmiştir. Keza Kur’ân, idari görevleri emânet görevler sayıp bu görevlerin tesliminde emânetin ehline verilmesini de emretmiştir. Bu bağlamda Kur’ân, “adl” ve “kısd” kavramlarını kullanarak, yönetim şeklinin genel çerçevesini çizmiştir. Bu genel çerçeve, yönetim hukukunda üst norm niteliğinde olup bu ilkelerin ihlali anayasal bir ihlal ve ihmal sayılmıştır. Tarih boyunca hâkimiyetin kaynağı, meşruiyeti ve kime ait olduğu hep tartışıla gelmiştir. Öte yandan, İslâm’ın yönetim hukukuna getirdiği bu temel ilkeler, önerdiği yönetim şekli, siyasi rejim ve Peygamber (sav) izlediği sosyal siyaset hep merak konusu olmuştur. Devlet başkanı atanmanın meşruiyet kaynağını, ya ‘biat’ aracı ile halk ya da halkın seçeceği kurul olan ‘Ehl’l Hal ve’l-Akd’den’ alınacak yetki oluşturmuştur. Bu sayede İslâm idare hukukunda, yöneten ve yönetilenler arasında yetki ve sorumluluk alanında bir denge kurulmuştur. Çalışmamızda İslâm idare hukuku ilkelerinin dinî ve beşerî yönleri birbirinden ayırılarak; İslâm’ın yönetim şekline getirdiği ilkelerin analizi yapılacaktır. Bu bağlamda İslâm’ın yönetim sahasında izlediği sosyal siyaset üzerinde durulacaktır.  
Anahtar Kelimeler:

FIKIH, MEZHEP

___

  • Bedir, Murteza, Fıkıh, mezhep ve Sünnet (Hanefî Fıkıh Teorisinde Peygamber’in Otoritesi), Ensar Neşriyat, İstanbul 2004.