FATİH KERİMÎ’NİN HAYATI VE ESERLERİNİN PSİKOLOJİK İZ DÜŞÜMÜ

20. yüzyılın en önemli düşünürlerinden ve Modern Tatar Edebiyatının kurucusu Fatih Kerimî, Tatar toplumu arasındaki faaliyetlerinin yanı sıra Osmanlı Devleti ile İdil Ural boyunda yaşayan Türk toplulukları arasında âdeta bir kültür elçisi gibi önemli bir fonksiyonu yerine getirmiştir. İstanbul’da tahsil almış, 1910-1912 yılları arasında Balkan Harbi’ni izlemek üzere Vakit gazetesinin savaş muhabiri olarak İstanbul’da bulunmuştur. Yazdıklarıyla ağırlıklı olarak toplumun kanayan yaralarına vurgu yapan Kerimî, Müslüman Türk toplumunun geri kalma nedenlerini sürekli sorgulamıştır. Toplumun kanayan yaralarını bir sosyolog gibi tespit eden Kerimî bu sorunları teşhis etmenin yanı sıra, ne yapılması gerektiğini ve çözüm yollarını da yazılarında sıklıkla dile getirmiştir. Asıl amacı eğitim faaliyetleri temelinde okumanın bilhassa kız çocukları arasında yaygınlaşmasını sağlamak olan Kerimî, bu amaçla İsmail Gaspıralı’nın uygulamaya koyduğu modern okullarda görev almıştır. Düşünceleri dolayısıyla medreseden dışlanışının yanı sıra öğrenimi sırasında İstanbul’da görülen büyük yangın ve deprem felaketleri onun psikolojik yapısında derin izler bırakmıştır. Bu çalışmada zorlu bir hayat yaşayan Kerimî’nin hayatının tamamına hâkim olan melankolik ruh halinin nedenleri sorgulanmaya çalışılacaktır.