BEYAZ KALE'DE "AYNA"

İslâm temelli geleneksel kültüre göre; Tanrı, her şeyde tecelli eder, her varlıkta yansır. Bu yüzden, her varolan, bir ayna olarak kabul edilir. Modern literatür ve sanattaysa ayna, daha çok, insanın kendini sorgulama, kendisiyle yüzleşme nesnesidir. Orhan Pamuk’un “Beyaz Kale”sinde ayna, geleneksel anlamına da yaslanarak psikanalitik bağlamda işlenir. Romanda simgesel açıdan, Doğu ve Batı’nın, ama aynı zamanda, bilinçle bilinçaltının uzlaşımı anlatılır. Bu da İtalyan Köle’yle Hoca’nın birbirlerine dönüşümüdür. Böylece bölünmüş bir kimliğin ayrı özneleri, birleşerek aynı kişi haline gelirler. Bu süreç, insanın gerçek kimliğini bulma, bir özbilinç olma yolculuğudur. Dolayısıyla, “Beyaz Kale” de, yüzü okura dönük olan bir aynadır.

THE “MİRROR” IN WHITE CASTLE

According to Islamic based traditional culture; God, appears to everything and reflects in the form of every means. Because of this each existent is accepted as a mirror. In modern literature and art mirror is rather an object of individual’s questioning and facing off himself/herself. In Orhan Pamuk’s "White Castle" the mirror, by leaning to its traditional meaning, is functioned in pscyhoanalytic sense. In the novel symbolically the convention of East and West and also conscious and subconscious are narrated. This is the tranformation of an Italian Slave’s and the Hodja’s into each other. In this way a divided personality’s different subjects by uniting become the same person. This process is the journey of human’s finding his real identity and gaining self-consciousness. So, "White Castle" is the face of a mirror facing the reader.