OSMANLICA'NIN OĞUZ DİLİ DAİRESİNDEKİ YERİ VE ÖNCESİ

OSMANLICA'NIN OĞUZ DİLİ DAİRESİNDEKİ YERİ VE ÖNCESİ* GERHARD DOERFER** Motto: Selçukçanın gelişinden önce Osmanlıcanın nasıl bir dil olduğuna dair en ufak bir fikrimiz bile olamaz.  (Hermann VÁMBÉRY)                                        Çev. Asuman KARAKAYA****       Die Stellung des Osmanischen im Kreise des Oghusischen und seine Vorgesichte” Handbuch der türkischen Sprachwissenschaft, Teil I, György Hazai (Herausgeben), Akadémiai Kiadó, Budapest 1990, s. 13-34.
Anahtar Kelimeler:

-

___

  • SERTKAYA, O. F.: (Makale dizisi) “Osmanlı şairlerinin çağatayca şiirleri”, TDED 18 (1970), 133-138; 19 (1971), 171-184; 20 (1972), 157-184; 22 (1977), 169-189.
  • Kaynakça için bkz. 2.1, 2.3, ayrıca krş.:
  • ALMAZ; D.: (yay.yer.) Trudy dvadcat’pjatogo meždunarodnogo kongressa vostokovedov. Moskova 1962/63 III, 382 (‘Alī’nin Kıssa-i Yusuf’unun bir “bulgaro-tatarskij pamjatnik” olduğu söylenir).
  • BROCKELMANN, C.: ‘Alī’s Qissa-i Jûsuf, der älteste Vorläufer der osmanischen Literatur. APAW 1916/6, Berlin 1917 (Osmanlıca, Kıpçakça ve Uygurca unsurların katışım haline gelmesini bu eserde gösterir).
  • DOLU, H. C.: “‘Yûsuf Hikayesi’ hakkında birkaç söz ve bazi türkçe nushalar”, TDED 4 (1950) 419-445 (farklı el yazmaları ve bunların dilsel türevleri üzerine).
  • ERTAYLAN, İ. H.: “Türk dilinde yazılan ilk Yusuf ve Züleyha”, TDED 2 (1949) 211-230. (‘Alī’nin Kıssa-i Yusuf’unun Kırım’da yazıldığından, daha sonra Osmanlıcada yeniden oluşturulduğundan söz eder).
  • FALEV; P.: “Staro-osmankij perevod ’krymskoj’ poemy”, ZKV 1 (1925), 139-160.
  • HOUTSMA; M. Th.: “Ein alttürkisches Gedicht”, ZDMG 45 (1889) 69-98 (‘Alī üzerine).
  • MANSUROĞLU, M.: “Şeyyād...” (bkz. 2.1). (Osmanlı şairinin bir Moğol beyine atfettiği mülemma şiir bir şiir).
  • Burada kaynakça olarak yalnızca şu eserlere değinilecektir:
  • ECKMANN, J.: “Die kiptschakische Lietartur”, Fundamenta II, Aquis Mattiacis 1964, 297 f.
  • ERARSLAN, K.: “Kisa’ī’nin Kitābu Bed’i’-d-dünyā ve kısasi’l-enbiyā adlı eserinin İstanbul’dai tercümeleri”, TDED 18 (1970), 125-132.
  • ERGİN, M.: “Kadı Burhaneddin divanı üzerinde bir gramer denemesi”, TDED 4 (1950), 287-327. HALASI_KUN, T.: “Die mameluk-kiptschakischen Sprachstudien und die Handschriften in Stambul”, KCsA III (1940), 77-83.
  • İNAN; A.: “XIII-XV. yüzyıllarda Mısır’da Oğuz-Türk ve Kıpçak lehçeleri ve ‘halis türkçe’”, TDAYB 1953, 53-71.
  • Kadı Burhanettin divanı. I. Tıpkıbasım. İstanbul 1944
  • Kadi Burhanettin divanı. Ed. Muharrem Ergin, İstanbul 1980 (Tuyuglar s. 522-543).
  • KORKMAZ, Z.: “Eski...” (bkz. 2.1).
  • TULUM, M.: “Şerhü’l-Menâr hakkında”, TDED 16 (1968), 133-138.
  • Bana göre Horasan Türkçesi vasıtasıyla “olga bolga dili”ndeki belgelerin bir bölümü daha açıklanabilir hale gelmiştir. Rumi’nin bir cümlesini örnek olarak alalım ve diğer Türk dillerine çevirelim (‘mahkemeye gideceğim’): yarγu-ya barur- män yarγu-γa barur- män
  • yarγu-ya varur-van/-am *yarγu-ya barur-їn yargu-ya barur-män Rumī Doğu Türkçe Eski Osmanlıca Eski Türkmence
  • Doğu Horasan Türkçesi
  • “Olga bolga dili”nin bir dil katışımı değil, gerçek bir dil normu oluşturan bu grubuna, yani Horasan Türkçesine Eski Osmanlıcadaki şu eserler girer: Calāl ad-Dīn Rumī, Bahcat al-hadā’ik (düzyazı kısmı), Ibn Muhannī, Kitāb al-Farā’iz, Isfarā’inī. Kaynakça: Rumī
  • FURÜZANFAR, Badī’az-Zamān (yay.haz): Kulliyāt-i Šams..... Teheran 1336-46 h.š.
  • (MANSUROĞLU’na denk olarak aşağıdaki metinleri ekliyor:)
  • Satır 1362 = MANSUROĞLU II, 1363 = III, 1183 = V, 2233 = VII; buna göre Türkçe metinlerin tamamı yayınlanmış değildir, Türkçe sözcüklerin transkripsiyonu da tam değildir, z.B. qa ri ynd’š (kardeş) yerine fi r ynd’š).
  • MANSUROĞLU, M.: “Calāladdīn Rumī’s türkische Verse”, UAJb 24 (1952), 106-115. (Özgün metine dair krş. aynı yazarın: “Mevlânâ Celâleddin Rumî’de Türkçe beyit ve ibareler”, TDAYB 1954, 207-219.)
  • NICHOLSON, R. A.: The Matnawi of Jalálu’ddín Rşmí. Leiden/London 1925.
  • ŞEREFEDDİN, M.: “Mevlānā’da türkçe kelimeler ve türkçe şiirler”, TM 4 (1934), 111-168.
  • Bahcat al-hadā’ik bkz. 2.3 Ibn Muhannā
  • BATTAL, A.: İbnü Mühennâ lûgati. İstanbul 1934.
  • DOERFER, G.: “Woher stammte Ibn Muhannā?”, Hinz-Festschrift, AMI, NF 9, 243-251. Kaynakçanın devamı burada bulunabilir.
  • JUSIF-ZIJA, Š.: “Nekotorye zamečanija otnositel’no Ibn-Muxanny i ego sočinenija”, yay.yer.: Struktura i istorija tjurkskix jazykov, Moskva 1971, 296-300.
  • KILISLI RIF’AT: Kitāb hillyat al-insān wahaalbat al-lisān. İstanbul 1338-40 h.š.
  • MALOV, S.: “Ibn-Muxanna o tureckom jazyke”, ZKV 3, 1928, 221-248.
  • MELIORANSKIJ, P. M.: Arab filolog o tureckom jazykě, Sanktpeterburg 1900.
  • Kitāb al-Farā’iz bkz. 2.2 Isfarā’inī vd.
  • BODROGLIGETI, A.: “A collection of Turkish poems from the 14th century”, AOH 1963, 245- 311. (Isfarā’in İran Horasanı’nda, Bujnurd’un biraz güneyinde yer alır.)
  • CANPOLAT, M. (yay.haz.): ‘Ömer bin Mezīd Mecmü’atü’n-Nezā’ir. Ankara 1982, sayı 206.
  • FLEMMIMG, B.: “Hasan Oğlu’nun bir Gazeli”, Bildiriler 1972, 331-341.
  • ECKMANN, J.: “Die tschaghataische Literatur”, Fundamenta II, 369 f. (“Khorasan unter den Safaviden” başlıklı makale.
  • Bu bölümde ele alınan 16.yüzyıl yazarları dilsel olarak Horasan Türkçesine göre “Azericeden daha az etkilenmiş” görünüyorlar. Yazar Londra’daki el yazmalarını görmüştür.
  • Ayrıca Mahdum Kulı’nda (1733-1786) Horasan Türkçesinin güçlü etkilerinin hissedildiğine de değinmek gerekir; krş. J. BENZING’in kaynakçası, Fundamenta II, 739 f.
  • “Olga bolga dili” meselesi ve özellikle Horasan Türkçesi bağlamında çözümü için ayrıca şu eserlerin de karşılaştırılması gerekir:
  • DOERFER, G.: “Die ‘vier Wörter’ mit b- > v-, Null”, Hungaro-Turcica, Studies in Honour of Julius Németh, ed. Gy. Káldy-Nagy, Budapest 1976, 135-147.
  • -: “Das Chorasantürkische”, TDAYB 1977, 127-204.
  • -: “Das Vortürkische”, TDAYB 1975-76, 81-131.
  • “Olga bolga dili” meselesinde elbette tartışılması gereken daha çok şey vardır. Bazı filolojik sorunların çözülmesi de gerekir (benim şimdiye kadarki tecrübelerime göre çözümsüz değildirler). 13. yüzyıl ile (Rumī) bugünkü Horasan Türkçesi arasındaki aradönemlerin daha ayrıntılıincelenmesi gerekir. Yine de şu an için üç noktanın açık olduğunu söyleyebiliriz:
  • a) Horasan Türkçesinin keşfi Oğuz dil grubu için yeni bir konum ortaya koymuştur. Ancak şimdiye kadar çözülemeyen “olga bolga dili” meselesinin elde edilen bu yeni malzemeyle çözülüp çözülmeyeceğinin de bu duruma uygun olarak araştırılması gerekir. Bu konudaki araştırmalarda bir boşluk olmuştu.
  • b) Horasan’dan pek çok Türk’ün Anadolu’ya göç ettiği bilinmektedir, Selçuklu işgalinden sonra, örneğin Moğollar zamanında da bu göç devam etmiştir. Dahhanī Horasan’dan geliyordu, Âşık Paşa’nın büyükbabası da öyleydi. Osman Gazi’nin ataları da oradandı. O halde tarihsel açıdan tez çok güzel ilerlemektedir.
  • c) Bunun dışında yukarıda adı geçen eserlerin karakteristikleri (açıkça: bugünkü) Horasan Türkçesi’ne uymaktadır. 3.
  • Diğer Oğuz dillerinin (1) dikkate alınması, özellikle de “olga bolga dili” meselesi (2) bizi Osmanlıcanın kuruluş öyküsüne biraz daha yaklaştırmış olabilir. Ancak Orhun yazıtlarıyla (8.yy) Sultan Veled (dolayısıyla Rumī, 13.yy) arasındaki boşluk nasıl doldurulabilir? VÁMBÉRY’nin sözleri, bu makalenin başındaki ifadesi burada geçerli değil midir? 3.1
  • kapatılamaz, çünkü elimizde bu ara döneme ait metin bulunmamaktadır (al- Kāşgarī için bkz 3.2). Bu nedenle Oğuzcanın söz dizimsel gelişmesi bütünüyle, morfolojisi ise neredeyse tamamen bilinmez kalacaktır, bunun yanında söz varlığının büyük bölümü de öyle olacaktır. Fonetik ise önemli hatlarıyla izlenebilir durumdadır. Peki ama nasıl?
  • BARTOL’D, V.: Turkestan v èpoxu mongol’skogo našestvija. I, teksty. St. Petersburg 1898. (krş. TMEN I, S. XL.’de sayılan kaynaklar.)
  • BOYLE, J. A.: The Cambridge History of Iran. 5: The Saljuq and Mongol Periods. Cambridge 1968.
  • DOERFER, G.: “Das Vorosmanische”, TDAYB 1975/76.
  • SÜMER, F.: Oğuzlar (Türkmenler). Ankara 1967.
  • TMEN = DOERFER, G.: Türkische und mongolische Elemente im Neupersischen I-IV, Wiesbaden 1963-1975.
  • TOGAN, Z. V.: Umumî Türk tarihine giriş I. İstanbul 1946.
  • -: Tarihde usul. İstanbul 1950.
  • VOLIN, S. L. et. alii: Materialy po istorii turkmen in Turkmenii, I: VII-XV vv. Moskova, Leningrad 1939. (krş. TMEN I, S. XLI.’de sayılan kaynaklar.)
  • ZAMBAUR, E. DE: Manuel de généalogie et de chronologie pour l’histoire de l’Islam. Hannover 1927.
  • İslami kaynaklar adı geçen eserler de bibliyografik olarak ele alınmıştır. Kronolojik olarak en önemli yazarlar şunlardır:
  • Arapça: Tamīim b. Bahr (821), al-Ya’qubī (872), al-Balādurī (892’den önce), b. Xurdādbih (9.yy), at-Tabarī (921’den sonra), b. Fadlān (923), b. Rusta (10.yy), al-Xwārazmī (10.yy), b. Hauqal (10.yy), Marvazī (1120), b. al-Qalānisī (1154), b. al-Atīr (1234).
  • Farsça: Hudud al-’Ālam (982), Firdōsī (1022), Gardēzī (1049), Bayhaqī (1059), Nizām al-Mulk (1092), al-Bayhaqī (1169), al-Bundārī (1183), ar-Ravandī (1203), Mubārakšāh (1206), Jūzjānī (1260), b. Bībī (1281, rapor 1192-1280), al-Yazdī(ed. Süßheim, yaklaşık 1311, ancak rapor 1194’e kadar), Rašīd ad-Dīn (1317’ye kadar).
  • Ermenice kaynak olarak yalnızca şu eseri değerlendirdim:
  • Müverrih Vardan, “Türk fütuhatı tarihi (889-1269)”, ed. H. D. Andreasjan. Tarih Semineri Dergisi 1/2. İstanbul 1937, 153-257. Burada da keşfedilecek bazı bilgiler olabilir.
  • Yunanca kaynaklardaki Türkçe sözcükler de şu eserde incelenmiştir:
  • Ünlü uzunluğu meselesi açısından Serbohırvatçadaki Eski Osmanlıca’dan gelen ödünçleme sözcükler, öncelikle de KNEŽEVIĆ ve ŞKALJIÇ’in bu konudaki çalışmaları önemlidir (bkz. TMEN IV, 352, 355). Değerli tarihi bir kaynak L. STOJANIÇ’in Stare povelje i pisma, kniga I, Dubrovnik i susedi njegovi, Belgrad 1934, adlı eseridir.
  • Nihayet Kürtçedeki eski Osmanlıca ödünçleme sözcüklere bakılmalıdır: DOERFER, G.: “Ein altosmanisches Lautgesetz im Kurdischen”, WZKM 62 (1969), 250-263. 3.2
  • arasında bağlantı kuran tek kaynak (Horasan Türkçesi ile ilgili kaynakların dışında, bkz. yukarısı), Mahmūd al-Kāşgarī’dir (yazının devamında MK olarak anılacaktır). MK bir dizi değerli bilgi sunar; aralarında yukarıda saydığımız diğer kaynaklardan alınamayacak türden morfolojik bilgiler de vardır (-dAcI gelecek zaman = hem Orhun Türkçesi, hem de Eski Osmanlıca; -GU yerine – AsI gerekliliği; –mU yerine –mI soru eki). Yine de MK’deki bilgilerin şu sebeplerden ötürü dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekir:
  • MK’de uluslar arası fonetik transkripsiyonu yoktu. Bir yandan Doğu Türkçesiyle tävä(y) = Oğuzca däwä(y) gibi, buna karşılık Doğu Türkçesiyle telbä= Oğuzca tälü (bugün deve, deli) gibi sözcükler olan, yani d- ve t- arasında bir dalgalanma olan bu tür örneklerde bir orta yumuşak sesbulunabilir, bu da her iki durumda D- okunması anlamına gelir: Däwä, Dälü.
  • BANGUOĞLU, T.: “Oğuz lehçesi üzerine”, TDAYB 1960, 23-48.
  • DOERFER, G.: “Das Vorosmanische”, TDAYB 1975/76.
  • KORKMAZ, Z.: “Kâşgarlı Mehmut ve Oğuz Türkçesi”, TD 22: XXVII: 253, (1972), 3-19. 3.3
  • edilen temel sonuçlar sıralanmıştır:
  • 12.yüzyılda u belli durumlarda hala varlığını sürdürüyordu: Buzan,I. Melikşāh’ın generallerinden birinin adı (Ermenice Vardan) = ‘Bozan, zarar veren’, Oğuzca Buzan; Eski Selçuklularda 1133’te (Yunanca Moravscik) = ‘Ay doğdu’, Oğuzca Ay-Dugdï. 2.
  • Eski Türkçe’deki ă/ĕ (daha sonra > ï/i/u/ü, bkz. DOERFER, G.: “Zum Vokalismus nichtertser Silben im Alttürkischen”, WZKM 73 [1981], 47-87 ve 74 [1982], 103-128), 11. yüzyılın başlarına kadar korunmuş durumdaydı: Firdevsī (ve bugünkü Farsça/Tacikçe) çadar (MK çatïr), hadang (MK Oğuzca ḳayïn), sāγar (MK sāgïr). Ayrıntılı karşılaştırma için DOERFER, G.: Zum Vokalismus nichtertser Silben im Altosmanischen. Stuttgart 1985.
  • Uzun ünlülerden sonra –p-, -t-, -k- / -ḳ-, -ç- > -b-, -d-, -g- / -ğ-, -j- geçişine Firdevsī’de ve MK’de rastlanabilir: çādar bkz yukarısı, MK ü:d’ ‘delik’ ( = Karahanlıca ü:t), Yunanca Kurpagás (yaklaşık 1090) = Oğuzca Kür-bu:ga.
  • Batı Oğuzcadaki bazı sözcüklerde (Türkmencede ve Horasan Türkçesinin çoğu diyalektinde korunmuş durumdaki) b- > v- olmuştur: var, var-, ver-, ol- (*vol- üzerinden) < Eski Türkçe ba:r, bar-, be:r-, bo:l-. b- > v- geçişi 12. yüzyılda gerçeklemiş olabilir. Batı Oğuz dillerinden Selçukça için bu durum gösterilmiştir: Yunan. Taŋripermēs (1100 civarı, Emir) = Taŋrï-bermiš (bugün Tanrı-vermiş), 1150 yılı için χουρούπαρζα ‘nereye gidiyorsun?’ = ḳaru bar(ur) sa (n).
  • Eski Türkçe k- Oğuzca’da genellikle g-‘ye dönüşmüştür (çoğunlukla dalgalanma vardır, bkz. DOERFER, G.: “Das Chorasantüskische”). Özellikle Yunanca kaynaklara göre bu ses dönüşümü ancak 15. yüzyıl dolaylarında tam olarak yerleşmiştir (bir ara basamak olarak G- muhtemel
  • ödünçlemeler k- > g- ses dönüşümünü büyük oranda (eski katman ) taşımış durumdadır, örn. komérki  gümrük, kópri  gübre, Kallipolis (1357’de Osmanlılar tarafından alındı)  Gelibolu ve Gelembe = Yunan. Kalamos, Giresün = Kerasunta vd. gibi çoğu yer ismi. (Buna karşılık k- > g- dönüşümü Slavca ödünçlemelerde artık bulunmaz, Türkler Slavlarla ödünçleme ilişkisine daha sonraları girmiştir.)
  • Buna göre örn. Türkiye Türkçesiyle gör-‘ün ‘görmek’ ilk Türkçedeki *gör-‘e ‘bilge, akıllı’ (Eski Türkçedeki kör-‘e karşı) dayanıyor olması artık söz konusu değildir; Oğuzca g- ikincildir ve hatta oldukça yenidir.
  • Oğuzcadaki d-‘nin de kökeni daha yenidir ve (MENGES, CLAUSON, ILLIÇ-SVITYÇ’in aksine) kaynağında t- vardır. Krş. DOERFER, G., WZKM 1969 (bkz. 3.2), ayrıca bkz. “Bemerkungen zu den sojonischen Anlautklusilen”, UAJb 46 (1973), 254-260. Ayrıca t- arkadaki ünlülerden
  • 10. yüzyıllarda her zaman t-, 11. yüzyılda arkadaki ünlülerin önünde henüz t-, ancak öndeki ünlülerin önünde D-, 12. yüzyılda her iki durumda da D-, 13./14. yüzyıllarda arka ünlülerin önünde D-, ön ünlülerin önünde d-, 15. yüzyıldan bu yana her yerde d- (dut- > tut-‘daki gibi asimilasyon > t- olduğu hallerin ve bazı başka durumların dışında). Ancak bu gelişme (k-‘da da olduğu gibi, bkz. yukarısı) gerçekte biraz daha komplike olabilir, çünkü Eski Türkçede (t-) sesbiriminin muhtemelen iki değişkeni
  • Oğuzcadaki /t-/ > /d-/ geçişini (sıklıkla Kıpçakçadakini de) kolaylaştırmış olabilir. (Muhtemelen İlkTürkçeden gelen bu durum, çok sayıdaki modern Güney Sibirya diyalektinde yaklaşık olarak korunmuş durumdadır. Krş. örn. Yeni Uygurca kün, bügün < bo:-kü’n, Halaçça kü’n, ama bögün.)
  • Eski Türkçe’deki -d- 10. yüzyıla kadar Oğuzcada kalmıştır, krş. hadang (b. Fadlān, Hudud al-’Ālam, Firdevsī). MK’de ḳayϊŋ ve ayϊg mevcuttur (Eski Türkçe adϊg) vd., bu, bugüne kadar geçerli olmuştur.
  • G- > -İ- geçişinde (örn. Eski Türkçe yalga- > yala-) diyalektlere göre pek çok türevin olabileceğini düşünmemiz gerekir. Oğuzcadaki G’nin her zaman kayıp olması o kadar basit değildir. Daha çok şu durumlar geçerlidir:
  • a) -G- bugün de hala Oğuzca diyalektlerde (öncelikle Doğu Oğuzcada) çoklukla korunmuştur, örn. Eski Türkçe ḳϊ:sga = Türkiye Türkçesi kısa, Azerice gϊsa, ama Türkmence gi:sga, Horasan Türkçesi qϊshä, Gϊsga, Sonkor’da da benzeri şekildedir.
  • b) Seslerin korunması ya kaybolması eklerin karakterlerine bağlıdır, örn. Eski Osmanlıca bil-ä çekim eki, ama bil-gä türetme eki, her ikisi de < bil-gä.
  • c) Daha eski zamanlarda da diyalektlere göre çok sayıda dalgalanmaya rastlamaktayız.
  • d) Geçiş formlarının var olduğunu kabul etmemiz gerekir.
  • Bu nedenle örn. MK’de boy ismi Salgur vardır (diğer taraftan MK Oğuzca tavşan = Karahanlıca tavϊşgan’daki -G-‘nin kaybı gibi örnekler sunmasına rağmen) bu (bkz. İA 10, 176-178) Farsça Oguz- nāme’de Sālwur, (Sāl’ur okunur?) bugün Salur, Salϊr olmuştur. Bir taraftan (10. yüzyıl, Mu’izzī, bkz. TMEN No 1881) yalaḳ (< yalgaḳ), (11. yüzyıl, Nizāmül-Mülk) yataḳ (< yatgaḳ) olurken, diğer taraftan hala (sadece Horasan Türkçesinde b. Muhannā’da değil) Âşık Paşa da (14. yüzyıl) äygü ( ~ Sultan Veled’de henüz 13. yüzyılda äyü ) olması da bu nedenledir.
  • Modern Oğuzca için -G > -İ ses değişimi tipiktir (örn. Eski Türkçe atlăg = Eski Osmanlıca atlu, Türkiye Türkçesi atlı). 10. yüzyıla kadar -G korunmuş olarak kalmış olabilir (bkz. yukarıda: Tämür Yalϊg= modern Demir Yaylı). 11./12. yüzyıllar için geçiş durumlarını ve diyalekt farklılıklarını kabul etmemiz gerekecektir. Şu hususları buluruz:
  • a) Bir taraftan MK’daki Oğuzca tugrag, ayϊg, soy ismi Qayϊγ vb gibi formlar, b. al-Atīr’deki (1051/52-1101 yılında) Kül-sārug, Süßheim/Yazdī ḳutlug (1175-94 yıllarında) gibi isimler; hatta Fārs’ın Salguridlerinde 1231-59’da ḳutluγ han (muhtemel bir özel durum: “tutucu bir ada”).
  • b) Diğer taraftan Nizām ül-Mulk’teki (1092) tuγrā’ϊ (Tuğranın bekçisi) ya da Yunanca (Selçuk Emiri, yaklaşık 1133) Alpsarus = Alp-saru > alp sarϊg ‘cesur sarışın’ gibi formlar bulunmaktadır.
  • MK’deki “tugrag” ve Nizām ül-Mulk’teki “tugrā”da aynı telaffuzun [tugragg] (indirgenmiş bir –g ile) gizlenmiş olması muhtemeldir. Ancak -G > -İ dönüşümünün (MK’nin incelediği) Doğu Oğuzcada, Batı Oğuzcadakinden daha geç ortaya çıkmış olması da ihtimal dâhilindedir. 3.4
  • tuγ- > d/Doγ- 1 1 ? 2? 2 2. ă/ĕ > u/ü, ϊ/i a: vb. > a vb. a:t > a:d vb. b-N > m-N b- > v- k- > g- ta- > da
  • te- > de- 1 2? 2 2 2 3. 1 1 1 1/2? 2 4. 1 1/2? 2 2 2 2 5. 1 1 1/2 1 1 2 2 6. 1 1 2 7. 1 1 1-2? 1 1-2 1-2 2 2 1 1 1-2 2 2 9. -d- > -y- 10. -ß- > -v-/-w- 11. -G- > -İ- 12. -G > -İ 1/2 2 2 2 2 1 1 2 2 2 2 2 1 1/1-2? 1 1-2 2/1-2 2 2 1 2
  • (Bu tablo “Das Vorosmanische” başlıklı makaledekinden biraz daha ayrıntılıdır. 5 numara istisnasız bütün Oğuzca için geçerlidir, Türkiye Türkçesinde olduğu gibi 1 geçerlidir.) 4.
  • Tarihsel bağlamda Oğuz dillerinin toplam etkisi için krş. “Das Vorosmanische”,
  • § 0.2’deki genel bakış, bu makalede krş. 1.8. Tekrara düşmemek için, açıklamalarımı bazı tarihlerle sınırlandırıyorum: 744
  • Yabgu devleti). Oğuzların diğer Türklerden ayrılmaya başlaması. 10. yy
  • Müslümanlığı seçiyor. Böylece Selçuk Oğuzlarının ( = Türkiye Türklerinin, Azerbaycanlıların ve Horasan Türklerinin ataları) Türkmenlerden izolasyonu başlıyor. 1038
  • Horasan’ın yayılması bağlamında büyük bir Selçuklu imparatorluğu (krş. örn. Hudud al-’Ālam s. 102-109). 1071
  • Selçukluların (Türkiye Türklerinin ve Azerbaycanlıların ataları) Doğu Selçuklularından (Horasan Türkleri) ayrılması.
  • yy. birinci yarısı
  • Türkçesi edebiyatının başlangıcı (Eski Doğu Selçukça).
  • yy. ikinci yarısı
  • (Eski Batı Selçukça). Yaklaşık 1500’lerden itibaren Doğu Anadolu ve Suriye’deki çok sayıda Türk-Safevi boyunun geri dönmesiyle Azerbaycan’ın daha güçlü bir Türk yerleşimi altında kalması. 1369-1404 1733-1782
  • Mahdum Kulı: Türkmen edebiyatının başlangıcı.