Cerh ve Tâ‘dîl İlminde “Decâcile” (İbn Hibbân Kitâbu’l-Mecrûhîn Özelinde)

Decâcile, İslam ümmetinin bünyesine giren ve gücünü zayıflatan en tehlikeli hastalık olarak kabul edilir; çünkü dünya ve ahiret saadetine ulaşmak için tutulan doğru yolu yok etmektedir. Sıdk, doğruluğu ve doğru olanları temsil eden bir vasıftır. Yalan ise batılı ve batıl olanları temsil eder. Batıl ehlinin yolları özellikle dini çevrede yalan ve hile üzerinedir. Onların dinde yalancılığa karşı gelecek özellikleri, insanları doğru yoldan ve akidelerinden saptırmak şeklindedir. Yine hak ehlinin ağzından din konusunda yalanlar uydurarak insanları hak yoldan ayırmak da onların özelliklerindendir. Bazen de din konusunda yalan söylemeyi şahsi menfaatleri için kullanmaktadırlar. Kizb (yalancılık), Ehl-i hadis nezdinde sahibini cehenneme götürecek tehlikeli bir hastalıktır. Hz. Peygamber’den tevâtüren gelen haberlerde Rasûlullah’a yalan haber isnâd edenin cehenneme düşeceği vurgulanmıştır. Çünkü kizb (yalancılık), olayları tahrif etmek ve hakikati değiştirmektir. Cerh ve ta‘dil alimleri tarafından yalancı olmakla itham edilen ravinin haberini kabul etmek, onunla ihticâc getirmek, caiz değildir. Zararından sakınmaları için insanlara yalancı kişinin durumunu açıklamak gerekmektedir. Buna karşın bazı sika râviler, yalancı ve hilekâr olmayan başka sika râviler hakkında ‘deccâllarden bir deccâl’ şeklinde vasıflar kullanmışlardır. Bazı ravilerin sika olmalarına rağmen yalancılıkla itham edilmelerinin temel sebebinin taassub, düşmanlık ve nefret olduğu söylenebilir. Bu çalışma, ‘deccâl’, ‘deccâllerden bir deccâl’ şeklindeki terimlerin kullanım olarak hangi manalara tekabül ettiğini, Ehl-i hadis’in bu terimlerle lügavî manayı mı yoksa ıstılahî manayı mı kastettiğini ve cerh ve ta‘dil kapsamındaki eserlerde bu hususta nelerin söylendiğini açıklama gayesindedir. Decâcile ıstılahını kullanan muhaddis imamların belirlenmesi, böyle olmadıkları halde bununla nitelenen âlimlerin savunulması ve bununla nitelenen râvilerin, insanları sakındırmak için ortaya konulması da araştırmanın hedefleri arasındadır.Bu çalışmanın ele aldığı temel problem, muhaddislerin “Deccâl” ıstılahının hangi raviler hakkında kullandıklarını tespit etmektir. Bazen muhaddisler tarafından, deccal teriminin ıstılâhî anlamda bir âlimi aşağılamak ve yermek için kullanılmasının cerh ve ta‘dil ilmi ile bir ilgisi bulunmaktadır. Bu iki kullanım, hadis âlimleri ve râviler tarafından yine hadis âlimleri ve râvileri hakkında kullanılmıştır. Dolayısıyla bu çalışma mezkûr sorunu ortadan kaldırmak ve itham edilen râvileri suçsuzlardan ayırmak için ortaya konmuştur. Araştırmada izlenen yöntem betimsel analitik yöntemdir. Zira çalışmanın içeriğine en yakın yöntem budur.Çalışmada şu sonuçlara ulaşılmıştır: “Deccal” veya “Deccallerden bir deccal” tabiriyle hakiki ıstılahi anlamda hadislerde Hz. Peygamber’e (s.a.v.) yalan isnad etmek manası murad edilmektedir. Bu anlam kıyametten önce zuhur edecek büyük Deccal’in özellikleriyle de uyumludur. “Deccal” kelimesi, “Deccallerden bir deccal” kelimesinden betimleme mertebesinde farklılık gösterir, çünkü onun “Deccallerden bir deccal” demesi tamamen mübalağa olup cerh ve ta’dil kitaplarında buna rastlanmamıştır. Deccal tabiri küçük düşürülmek ve aşağılanmak maksadıyla kullanılmış olup, hadisin konusu dışında olduğu için cerh ve’t-ta’dil eserleri içerisinde yer almamaktadır.İmam İbn İshak’ın decallik ile suçlanması onun dönemindeki âlimlerin çekişmeleri ile ilgilidir. Aralarında bu nitelemelerden kaynaklanarak ortaya çıkan lafızlardan hakiki manalar kastedilmemektedir. Buna İmam Mâlik’in İbn İshâk’a yönelik düşmanlığından vazgeçerek ona ikramda bulunması şahitlik etmektedir.İmam Ebu Hanife’yi deccallikle suçlamanın cerh ve’t-ta’dîl açısından bir değeri yoktur. Bu hükmün gerekçesi ise onun mezhebinin Medine’ye girememesi ve hadis âlimleri nezdinde muteber olmamasıdır. Çünkü bu delile dayanmayan mübhem bir cerhdir. Bu tartışmayı selef imamlarından birine isnat etmek de tartışmalıdır. Belki de İmam’ın üzerinde bulunduğu kanaat eleştiriliyor olabilir. Ancak bu durum cerhte kabul edilmemekte ya da bu bir taassub ve önyargı meselesi olarak değerlendirilmektedir. En iyisini Allah bilir.Decâcile’nin ortaya çıkarılmasında en büyük paya sahip olan İmam İbn Hibbân’ın, ondan sonra gelenler için açıklayıcı ve aydınlatıcı bir kaynak olarak bıraktığı el-Mecrûhîn adlı kitabı, bu meseleyi takip etmek için önemli bir kaynaktır. Her devrin imamı, bir imama haksız yere zarar vermemek için aleyhine verilen hükümleri tenkide tabi tutmalıdır. Belki de bu imam, herhangi bir ilimde Müslümanlar için bir önder ve kaynak olabilir.

“Dajajela” in Secience of al-Jarḥ wa’l-Ta‘dīl (The Case of Ibn Ḥibbān’s Kitābu’l-Majrūḥīn)

The Dajajela are considered the most dangerous disease that invades the body of the Islamic nation, fritters its arm, and weakens its strength; because it destroys the proper approach that held to achieve this world and hereafter happiness.Truthfulness is a sign of truth and its people and lying is a sign of falsehood and its people. People of falsehood have many methods of deceiving and lying, especially in a religious environment. Some of these methods are accusing the other person of lying about religious matters to distract people from his belief and guidance, telling lies about religious matters on the tongue of a truthful person to mislead people from the truth he brought, and using lying in religion to obtain personal benefits. For ḥadīth scholars, lying is one of the dangerous meanings that cause the person who practice it to sink down in Hell, according to what was reported from Prophet Muhammad (PBUH). It is because lying is a distortion of the facts and a change of the realities. Whoever is described by it in the scale of the science of al-Jarḥ wa’l-Ta‘dīl, it is not permissible to accept his news or invoke it, and his case must be made clear to people so that they may beware of him. On the other hand, the term “al-Dajjal” may have been used by some trustworthy narrators against other trustworthy narrators who are neither liars nor deceivers, but rather they were motivated by fanaticism, hostility or repulsion. This study came to clarify the intended meaning of the word “al-Dajjal” when it is used and whether it implies the linguistic or the idiomatic meaning according to the ḥadīth scholars. It also scrutinizes the intent of the one who said it and the implications of that in the scope of the Science of Criticism and Praise, which is the purpose of our study. This study also shows the modern Imams who used the term “al-Dajajela” (the Deceivers), defends the Imams who were unjustly described by it, and reveals the narrators who were rightly described by it so that people may beware of them.The method followed in the research is the descriptive analytical method because it is the closest to the content of the research.The study approached the following conclusions: The term “Dajjal or a Dajjal of the Dajajela” is used and is intended to lie in the Prophetic ḥadīth on the idiomatic truth, and it is suitable for the attributes of the great antichrist who appears previous to Day of Judgment, and he is claims what he hasn't liefully and counterfeitfully.The word “Dajjal” differs from the word “Dajjal” from “the Dajajela” in the descriptive rank, for in his saying “Dajjal from the Dajajela” is contempt in an exaggerated form. Like a liar and a confirmed liar. They are two ranks, the second more criticising than the first. This was not noted in the books of jarḥ and ta’dil. The term Dajjal may be used and is intended to be belittled, disgraced and insulted and it is not included in the scale of al-Jarḥ wa’l-Ta‘dīl because it is outside the subject of the Prophetic ḥadīth.Accusing Imam Ibn Isḥāq of dajal is one of the contradictions of peers, and the characterisations that occur between them are words that are not intended to be true, and this is evidenced by the retreat of Imam Malik from disputing and later honoring Ibn Isḥāq.Accusing Imam Abū Ḥanīfa of dajal has no value in the scale of al-Jarḥ wa’l-Ta‘dīl. Because the reasoning of the judgement by saying that his doctrine did not enter Medina, is not accreditted by the scholars of ḥadīth because it is an ambiguous critic (jarh) that is not based on evidence, and attributing this speech to one of the imams of the predecessors is not certain, or perhaps he is speaking in criticism of the doctrine of opinion that the Imam is upon, and this is also not accreditted in the jarh, or it is a matter of intolerance and prejudice, and Allah knows best.Imam Ibn Ḥibbān had the fullest share and the best part in exposing these dajajela, so for those who came after him he was a revealing and clarifying source and his book al-Majrūḥīn is an important source for tracking them. And so, the imams of every century must subject the judgements issued against the imams to criticize, so as not to criticise an imam unjustly, an imam that perhaps is an example and a reference for Muslims in a one of the sciences.

___

  • Alî el-Kârî, Ebü’l-Hasen Nûrüddîn Alî b. Sultân Muhammed el-Kārî. Mirḳātü’l-mefâtîḥ. 9 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Fikr. 1422/2001.
  • Bağdâdî, Ahmed b. Ali b. Sâbit el-Hatîb. Tarîḫu Baġdâd. 16 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Ğarbi’l-İslâmî, 1422/2001.
  • Buhârî, Muhammed b. İsmail. et-Tarîḫu’l-kebîr. 8 Cilt. Haydarâbad: Dâiretü’l-Maʻârifi’l-Osmâniyye, t.s.
  • Buhârî, Muhammed b. İsmail. Ṣaḥîḥu’l-Buḫârî. 9 Cilt. Kâhire: Mektebetü İbn Abbâs, 1426/2005.
  • Dârekutnî, Ali b. Ömer. b. Ahmed el-Bağdâdî. Taʻlîḳâtu Dâreḳutnî ʻalâ’l-mecrûḥîn li ibni’l-Hıbbân. Kahire: el-Fâruku’l-Hadîse. 1414/1993.
  • Deynûrî, Ahmed b. Mervân. el-Mücâlese ve cevâhirü’l-ʻilm. Beyrut: Dâru İbn Hazm.1419/1999.
  • Ebû Dâvûd, Süleymân b. el-Eşʻâs es-Sicistânî. es-Sünen. 4 Cilt. Beyrut: el-Mektebetü’l-Asriyye, t.s.
  • Ebû Nuaym, Ahmed b Abdullah b. Ahmed. eḍ-Ḍuʻâfâ. Beyrut: Dâru’s-Sekâfe. 1405/1984.
  • Ebû Nuaym, Ahmed b Abdullah b. Ahmed. el-Müsnedü’l-mustaḫrac ʻalâ ṣaḥîḥi’l-İmâm Müslim. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1417/1996.
  • Ebû Şehbe, Muhammed b. Muhammed Süveylim. el-Vasîṭ fî ʻulûmi ve muṣṭalaḥi’l-ḥadîs. Beyrut: Dâru’l-Fikri’l-ʻArabî, t.s.
  • Fîrûzâbâdî, Tâhir Muhammed b. Yakûb. el-Ḳâmusu’l-muḥîṭ. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 8. Basım, 1426/2005.
  • Hâkim, Muhammed b. Abdullah en-Nîsâburî, el-Medḫal îlâ Kitâbi’l-iklîl. Kâhire: Dâiretü’d-daʻvâ, t.s.
  • Humeydî, Muhammed b. Ebî Nasr Fütûh (Fettûh) b. Abdillâh. Tefsîru ġarîbi mâ fi’ṣ-Ṣaḥîḥay. Kâhire: Mektebetü’s-Sünne, 1415/1994.
  • Itır, Nureddîn. Menhecü’n-naḳd fî ʻulûmi’l-ḥadîs. Dımaşk: Dâru’l-Fikr, 3. Basım, 1401/1981.
  • İbn Abdülber, Yusuf b. Abdullah b. Abdülber el-Kurtubî. el-İntiḳāʾ fî feżâʾili’s̱-s̱elâs̱eti’l-eʾimmeti’l-fuḳahâʾ Mâlik, Ebî Ḥanîfe ve’ş-Şâfiʿî. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, t.s.
  • İbn Adî, Abdullah b. Adî el-Curcânî. el-Kâmil fî ḍuʻafâi’r-ricâl. 9 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1418/1997.
  • İbn Ebî Hâtim, Abdurrahman b. Muhammed b. İdrîs er-Râzî. el-Cerḥ ve’t-taʻdîl. 9 Cilt. Hindistan: Tabʻatu meclisi dâireti’l-meʻârifi’l-Osmâniyye, 1372/1952.
  • İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî. el-Ḳavlü’l-müsedded fi’ẕ-ẕebbi ʿan Müsnedi Aḥmed. Kâhire: Mektebetü İbn Teymiyye, 1401/1981.
  • İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî. Lisânu’l-mizân. 9 Cilt. Beyrut: Mektebetü’l-Matbûʻâti’l-İslâmiyye, 1423/2002.
  • İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî. Taḳrîbü’t-tehẕîb. Suriye: Dâru’r-Reşîd, 1406/1986.
  • İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî. Taʿrîfü ehli’t-taḳdîs bi-merâtibi’l-mevṣûfîne bi’t-tedlîs. Ammân: Mektebetü’l-Menâr, 1403/1983.
  • İbn Hacer, Ahmed b. Ali b. Hacer el-Askalânî. Tehẕîbü’t-tehẕîb. 12 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Fek, 1404/1983.
  • İbn Hıbbân, Muhammed b.Hıbbân b. Ahmed Ebû Hâtim. el-Mecrûḥîn mine’l-muḥaddisîn ve’ḍ-ḍuʻafâ ve’l-metrûkîn. 3 Cilt. Halep: Dâru’l-vaʻyi, 1396/1976.
  • İbn Hıbbân, Muhammed b.Hıbbân b. Ahmed Ebû Hâtim. es-Siḳât. 9 Cilt. Haydarâbad: Tabʻa biʻiâneti vizâreti’l-maârrif, 1393/1973.
  • İbn Kayserânî, Muhammed b. Tâhir el-Makdisî. Teẕkiretü’l-huffâẕ. Riyâd: Dâru’s-Sumeyʻî, 1415-1994.
  • İbn Maîn, Yahyâ b. Maîn el-Bağdâdî. Tarîḫu İbn Mâʻîn. 4 Cilt. Mekke: Merkezü’l-Bahsîl’ilmî, 1399/1979.
  • İbn Mencûye, Ahmed b. Ali b. Muhammed. Ricâlü ṣaḥîḥi Müslim. Beyrut: Dâru’l-Maʻrife, 1407/1986.
  • İbnü’l-Cevzî, Abdurrahman b. Ali b. Muhammed. el-Mevḍûʻât. 2 Cilt. Medîne: el-Mektebetü’s-Selefeiyye, 1386/1966.
  • İbnü’l-Mulakkın, Ömer b.Ali b. Ahmed. el-Bedrü’l-münîr fî taḫrîci’l-ahâdîs ve’l-âsâri’l-vâḳiʻa fi’ş-şerḥi’l-kebîr. 9 Cilt. Riyâd: Dâru’l-Hicre, 1425/2004.
  • Kartal, Alparslan. “Cerh-Ta’dil İlminde “Deccâl” Kavramının Kullanımı”. Usul İslam Araştırmaları 35/35 (Mayıs 2021): 139-182.
  • Leknevî, Muhammed Abdu’l-Hay b. Muhammed. er-Refʻu ve’t-tekmîl fî’l-cerḥ ve’t-taʻdîl. Halep: Mektebetü’l-Matbûʻâti’l-İslâmiyye, 3. Basım, 1407/1986.
  • Marûf, Beşşâr Avvâd – el-Arnaûd, Şuayb. Taḥrîru taḳrîbu’t-tehẕîb. 4 Cilt. Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1417/1996.
  • Müslim, İbnü’l-Haccâc. Ṣaḥîḥu Müslim. 5 Cilt. Beyrut: Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, t.s.
  • Sıbtu İbni’l-Acemî, Burhânüddîn İbrâhîm b. Muhammed b. Halîl et-Trâblusî. el-Keşfü’l-ḥas̱îs̱ ʿammen rumiye bi-vażʿi’l-ḥadîs̱. Beyrut: Âlemu’l-Kutub, 1407/1986.
  • Şehristânî, Ebû’l-Feth Muhammed b. Abdulkerim. el-Milel ve’n-niḥal. 3 Cilt. Kahire: Matbaatu’l-Halebî, 1387/1967.
  • Şîrâzî, İbrahim b. Ali. Ṭabâḳâtu’l-fuḳahâ’. Beyrut: Dâru’r-Râidi’l-ʻÂrabî, 1390/1970.
  • Tahhân, Mahmûd b. Ahmed. Teysîru Musṭalaḥi’l-ḥadîs. Riyâd: Mektebetü’l-maârif, 1420/1999.
  • Tîbî, Hüseyin b. Muhammed b. Abdullah. el-Ḫulâṣa fî maʻrifetü’l-ḥadîs. Kâhire: el-Mektebetü’l-İslâmiyye, 1430/2009.
  • Tirmizî, Muhammed b. Îsâ b. Sevre. es-Sünen. 5 Cilt. Kâhire: Şirketü Mektebeti ve Tabʻati Mustafa el-Bâbî, 1395/1975.
  • Ukaylî, Muhammed b. Amr el-Mekkî. eḍ-Ḍuʻafâu’l-kebîr. 4 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Mektebetü’l-İlmiyye, 1404/1983.
  • Zehebî, Muhammed b. Ahmed b. Osman. Teẕkiretü’l-huffâẕ. 4 Cilt. Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye. 1419/1998.
Tokat ilmiyat dergisi-Cover
  • ISSN: 2717-6134
  • Yayın Aralığı: Yılda 2 Sayı
  • Başlangıç: 2016
  • Yayıncı: Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi