fetihlerinin anlaşılmasını kolaylaştırması bakımından da önemlidir. Yazarın ifadesi ile: “Balkanlar, Osmanlı Devleti bünyesinde 500 yıl barış içerisinde yaşadı. XIX ve XX. yüzyılların Balkan milliyetçilikleri, yıkıcı yerel ve evrensel savaşlar, kitlesel katliamlar ve etnik temizliklere ya da XIII—XIV. yüzyıllarda Balkanlara hâkim olan derebeylik kargaşasına kıyasla, küçük ulus devletlerin daha büyük etnik sorunlar yaratıp daha derin yaralar açabileceklerini kanıtladı. Bu kitap aynı zamanda Balkan ulus devletleri tarihçilerinin büyük bir hevesle anlattıkları Osmanlı öncesi Balkanların Oıtaçağı üzerindeki altın dönemleri üzerindeki pembe bulutları da dağıtacaktır. Balkanlar için XIII ve XIV. yüzyıllar en az Osmanlı egemenliği ya da XX. yüzyılın sonu kadar acı ve yıkım doluydu. Artık Balkanların tarihî varlıklarımn anahtarım ve anlamını bulmalı ve genel Avrupa gelişmesine rrıi, yoksa otoriter Bizans ve Osmanlı geleneklerine mi ait olmak istediklerine karar vermeleri gerekir. Bu aydınlatma süreci üçüncü bin yılın başlıca görevi olacaktır (5. l76)”