18. Yüzyıl İskoç Felsefe Geleneğinde İki Filozof Portresi ve Düşündürdükleri

Günümüz Doğu toplumlarında düşünür, bilim adamları ve aydınlarının sahalarındaki akademik aktivitelerinde özgünlük ve özgürlüklerine çeşitli otoritelerin karşısında yeterince sahip çıkmadıkları ileri sürülmektedir. Böyle bir yargıya gerekçelerinin verilmesi şartıyla maalesef katılmamak elde değildir. Çünkü, en azından ideal seviyede bilginin otorite tanımayacağı veya tanımaması gerektiği dikkate alınırsa, bu tespit bilgi adına vehim bir durumun habercisidir. Böyle bir yargının doğrulanması da ancak akıl hamallığı tarihi adını verdiğim düşünce tarihi zemininde yapılabilir. Bu makalede genel bilgi pazarında 18. yüz yıl Britanya akıl hamallığı özel kesitinde şüpheci, empirist ve ateist olan İskoçyalı hamal David Hume; ve onun ülkedaşı ve çağdaşı olup, aynı zamanda sağduyucu, holist ve teist olan hamal Thomas Reid’in biyografileri ve felsefi sistemlerinin oluşturulması sürecini karşılaştırmalı olarak eleştirel bir çerçevede kısaca gözden geçireceğim. Amacım, İskoç aydınlanmasının temel iki akıl hamallının aydınlanma erdemi ve ahlakı açısından ateist ve teist portrelerini çizerek ortak aydınlanma etik, erdem, bilinç, irade, özgün, özgür ve tavrına sahip olan iki farklı noktadan çıkış yapmalarına rağmen aydınlık sorumluluğunda birleşen bir filozof aydın tipi veya modelini ortaya koymak olacaktır.

It has been claimed that “today, particularly, scientists and thinkers of the Eastern societies let their brains to those who have formal authority over derivation, formation and distirubition process of the knowledge for the sake of obtaining some sort of individual utilities. If this statement is true, it indeed is a shame, particularly when it is related to the notions of enligtenment, rationality, objectivity, science, law, solidarity, friendship, democracy and humanism. With this spirit, I shall examine personal biographies and developments of thoughts of two different figures of the eighteenth century Scotish philosophical tradition, Thomas Reid and David Hume, so as to show how they arisen their humanistic and enlightenment spirit and sense of morality high. Similarly, how they respectfully and tolerably communicated with each other whereas they considerably differ from one another as to their understandings, approaches, aims, motives and conclusions in the formation of their philosophies. In fact, one of the objectives of this article is to appriase them as an ideal model for presenting their sense of ethical responsibility with an enlightenment spirit and accordingly bearing identity and qualification of philosopher as an ordinary individual and a professional thinker. Article consists of an introduction, two sections and a conclusion.