Bu makalede farklı kültürel ve dinsel grupların ayırdedici kültürel ve dinsel pratik ve değerlerinin kamusal alanda tanınmasına ilişkin taleplerinin ve genel olarak kültürel üyeliğin liberalizmle ilişkisini tartışıyoruz. Bu tartışmada geliştirmeye çalıştığımız temel argüman şudur: Birçok birey için kültürel ve dinsel kimlikleri önemlidir ve bu kimliklerin kamusal alanda güvenli bir şekilde yaşanmaları onların bireysel esenliği açısından elzemdir. Bu kabul bizi, ilgili bireylerin esenliği açısından, söz konusu kolektif kimliklerin yaşanıp gelişmesini sağlayabilecek bir kamusal alanın yaratılması gereğine götürecek. Ancak birey merkezli böylesi bir argüman, kültürel üyeliğin değerini onun bireysel otonomiyi geliştirici işlevselliğine bağlayan liberal görüşü kabul etmemizi zorunlu olarak gerektirmiyor. Tersine, kültürel üyeliğin değerini onun liberal anlamda bireysel otonomiyi geliştirme işlevine bağlayan bu görüşü reddedeceğiz, çünkü o liberal olmayan ve dolayısıyla liberal anlamda bireysel otonomi anlayışını genel bir ilke olarak kabul etmeyen kültürleri dışta bırakır. Burada vardığımız genel sonuç, farklı kültürel ve dinsel grupların bireylerine iyi yaşama ve onlara bireysel esenliklerine ilişkin farklı yaşam konseptleri ve biçimlerini sağlamalarından dolayı, bu gurupların ayırdedici kolektif kimliklerini yaşayabilecekleri bir kamusal alanın yaratılması gerektiğidir.

Liberalism And The Right To Culture

This work is about the relevance of liberalism to cultural membership and to the claims of different cultural groups that their distinctive group identities should be respected and accommodated in the public domain. The basic argument we try to develop is that different cultural identities should be provided with a public space in which they can be maintained securely, since these identities matter to most individual members and are relevant to their well being. However, this individual-centred approach does not lead us to endorse the autonomybased liberal argument that connects the value of cultural membership to its individual autonomy fostering function. Rather, we reject it on the ground that suggesting a liberal understanding of individual autonomy as a justificatory ground for the right to culture dismisses non-liberal cultures, which do not endorse it as a general value. Our overall conclusion is that since different cultures provide different ways of defining the spheres of the good life and individual well being, we should respect their right to maintain themselves as distinct entities