Arap dilinde ifadelerin sanatlı kullanımı: Fesâhat

Temelde açık seçik olma manasında olup sözün kusurlardan arınmış olması fesâhat olarak ifade edilirken bu şekilde konuşan ya da böyle söz için fasîh tabiri kullanılmıştır. Başlangıçtan itibaren hicri dördüncü asra kadar “etkili ve güzel söz” manasında belâgat terimiyle eş anlamlı olarak kullanılırken bu asırdan itibaren mâna güzelliği belâgat, lafız güzelliği ise fesâhat terimiyle ifade edilmeye başlanmıştır. Cevherî es-Sıhâh adlı eserinde بَلَغَ fiilinin manalarını verdikten sonra “belâgat” lafzını zikretmiş ve fesâhatın belâgatla eş anlamlı olduğunu zikretmiştir. Ebû Hilâl el-Askerî Kitâbu’s-Sınâateyn adlı kitabında belâgat kavramının hedefe ulaşmak manasında olduğunu ifade ettikten ve “Tebliğ”, “Meblağ” ve “Mübalağa” kavramlarına dair açıklamalar yaptıktan sonra fesâhat ve belâgat terimlerinin kökleri farklı olsa da her ikisinin “açıklamak ve manayı ortaya çıkarmak” şeklinde aynı manaya geldiklerini izah etmiştir. Abdülkâhir el-Cürcânî ve takipçileri, belâgat ve fesâhat kavramlarının müteradif / eş anlamlı lafızlar olduğu görüşündedirler. Sekkâkî, İbnü’l-Esîr ve takipçileri, fesâhati belâgatın etkisinden kurtarma girişiminde bulunmuşlardır. Bundan dolayı da her biri için ayrı bir mana zikretmişler ve zikretmiş oldukları manaları da diğerlerinden farklı yapmışlardır. Bu görüşe göre fesâhat belâgatın bir cüzüdür. Bu durumda her belîğ kelamın aynı zamanda fasîh olması gerekir. Çünkü beliğ kelam, küll olduğundan dolayı cüzü olmadan tamam olmuş olmaz. Cüz’ gerçekleşmeden küll gerçekleşemez. Bir dilin fasîh sayılabilmesi için: Tenâfürden yani bir kelimenin ya da cümlenin zor telaffuz edilmesi kusurundan uzak olmalıdır. Şöyle ki “kırktırttım” lafzında olduğu gibi kelimeyi oluşturan harflerin mahreçlerinin aynı ya da yakın olması nedeniyle rahat bir şekilde telaffuz edilmesinde sıkıntı çekilmektedir. Cümleyi oluşturan kelimeler, tek başlarına söylendiklerinde telaffuzları kolay olduğu halde diğer kelimelerle birlikte olduklarında mahreç birliği ya da yakınlığı sebebiyle bir zorluk oluşturabilir. Örneğin و قَبْرُ حَرْبٍ بِمَكانٍ قَفْر ولَيْسَ قُرْبَ قَبْرِ حَرْبٍ قَبْرُ (Harb’in kabri ıssız bir mekândadır, onun kabrinin yanında kabir yoktur.) Bu beyti oluşturan “kabr”, “kafr”, “kurb” ve “harb” kelimeleri tek başına söylendiklerinde telaffuzlarında herhangi bir sıkıntı yokken peş peşe söylendiklerinde ifade güçlüğü meydana gelmektedir. Kıyasa muhalefetten diğer bir ifadeyle sözcüğün morfolojik yapısının kural dışı olmasından uzak olmalıdır. Bir cümle kendisini oluşturan lafızların gayenin anlaşılmasını zorlaştıracak şekilde sıralanması anlamına gelen lafzî ta‘kîtten arınmalıdır. Kelime veya cümle kulak tırmalayıcı bir söylenişten, harf veya hecelerinin fazlalığı sebebiyle kelimenin uzamasından, za‘f-ı te’lîften yani ibareyi meydana getiren ögelerin sıralanışının söz dizimi kaidelerine aykırılığından, gereksiz tekrarlardan, zincirleme isim tamlamaları gibi fesâhata engel olan lafza ait ayıplardan uzak olmalıdır. Fesâhat, dilin lafzî kusurlardan uzak olmasının yanı sıra kimsenin kullanmadığı, duymadığı anlamı sadece sözlüklerde bulunan garîb ve nâdir kelimelerin kullanılması olarak bilinen garâbet ve mânevî ta‘kîd gibi manaya has kusurları da taşımaması gerekir. Ana unsuru söz olan fesâhatın dil ve dil bilimi ile güçlü bir irtibatı vardır. Bunun nedeni dil biliminin görevleri arasında dilin kullanım ve ifade gücünü artırmaya yönelik çalışmaların bulunmasıdır. Sözün etkisini ve gücünü artırmanın yolu da belâgat ve fesâhat kurallarına dikkat etmekten geçmektedir.

Artful use of expressions in the Arabic language: Fesâhat

Fluency (Fesahat) mainly means to be clear in speech and the statements are free from faults and the term fasih is used for those who speak and the speech like that. While it was used as the synonym of belagat in the sense of “eloquence” from the beginning until the fourth century hijri, from this century in question, the beauty of meaning began to be expressed with the term rhetoric (belagat), and the beauty of words with the term fluency (fesahat). After Cevherî in his work of es-Sıhâh introduces the meaning of the verb بَلَغَ, he mentions about the word “belagat” and said that fluency is the synonym of rhetoric. After Ebû Hilâl el-Askerî in his book of Kitâbu’s-Sınâateyn states that the concept of rhetoric means to reach a goal and explained about the meanings of “Declaration” (Tebliğ), Amount (Meblağ) and Exaggeration (Mübalağa), he explains that both rhetoric and fluency have the same meaning as “to explain and reveal the meaning” although they have different roots. Abdülkâhir el-Cürcânî et.al, thinks that rhetoric and fluency are synonyms. Sekkâkî, İbnü’l-Esîr et . al, attempted to save fluency from the effect of rhetoric. For that reason, they mentioned a different meaning for each of the words and they made the meanings they mentioned different from the others. According to this view, fluency is a part of rhetoric. In this case, each elocuent word should be fluent. Since an elucuent word is a whole, it would not be a whole without its part. If a part does not occur, a whole cannot be realized. In order for a speech to be considered fluent, is should be away from dissonance, in other words, the defect of being difficult to pronounce a word or sentence. For example, as in the word "kırkttırttım", it is difficult to pronounce it easily because the origins of the letters that make up the word are the same or close to each other. Although the words that make up the sentence are easy to pronounce when said alone, they can be difficult when they are combined with other words due to their origin unity or proximity. For instanceو قَبْرُ حَرْبٍ بِمَكانٍ قَفْر ولَيْسَ قُرْبَ قَبْرِ حَرْبٍ قَبْرُ (The grave of war is in an isolated place, there is no grave next to its grave). When the words “kabr”, “kafr”, “kurb” and “harb” that make up this couplet are uttered alone, there is no problem in their pronunciation; however, when they are uttered one after another, there occurs difficulty of expressing. It should be compared, i.e. the morphological structure of the word should be legal. It should be freed from “lafzı ta'kît”, which means to order the words that make up a sentence in a way that makes it difficult to understand the purpose. It should be free from the raspy pronounciation of a word or sentence, long words due to an extra word or syllable, za‘f-ı te'lîf, which means the order of the items that make up the phrase is contrary to the syntax rules, unnecessary repetations and literal flaws, which prevent fluency such as chained noun phrases. In addition to being free from literal flaws, speech should not have flaws specific to meaning such as garabet and manevi ta'kîd, which are known as the use of strange and rare words whose meanings are not used or heard by anyone, but only in dictionaries. Fluency, whose main element is speech, has a strong connection with language and linguistics. The reason for this is that studies to increase the use and expressive power of the language is among the tasks of linguistics. The way to increase the effect and power of the speech is to pay attention to the rules of rhetoric and fluency.

___

  • Abdulkâhir el-Cürcânî, E. (1992). Delâilu’l-İ‘câz fî ‘İlmi’l-Meânî. thk. Mahmut Muhammed Şâkir Ebû Fehr. Kahire: Dâru’l-Medenî Becde.
  • Abdülkâdir, H. (1984). Fennu’l-Belâga. Beyrut: Âlemü’l-Kütüb.
  • Askerî, E. (1999). es-Sınâ‘ateyn. thk. Ali Muhammed el-Becâvî - Muhammed Ebu’l-Fadl İbrahim. Beyrut: el-Mektebetu’l-‘Unsuriye.
  • Atîk, A. (2009). Ilmu’l-Meânî. Beyrut: Dâru’n-Nehda.
  • Bedahşânî, M. (1996). el-Belâgatu’s-Sâfiye Tehzîbu Muhtasari’t-Taftazânî. Keratşî: Beytu’l‘Ilm.
  • Bilgegil, M. K. (1989). Edebiyat Bilgi ve Teorileri. İstanbul: Enderun Kitabevi.
  • Câhiz, E. (2002). el-Beyân ve’t-Tebyîn. 3 Cilt. Beyrut: Dârun ve Mektebetu’l-Hilâl.
  • Cevherî, E. (1987). es-Sıhâh. thk. Ahmed Abdülğafûr Attâr. Beyrut: Dâru’l-İlmi li’l-Melâyîn.
  • Çöğenli, M. S. (2012). Arapça Belâgat. Erzurum.
  • Dede, H. (2021). Sarf İlminde el-Mâzinî ve et-Tasrîf Adlı Eseri. ed. Ali Sevdi - Mehmet Nuri Ayyıldız. Ankara: Son Çağ Akademi.
  • Fahrüddîn er-Râzî, E. (2004). Nihâyetü’l-îcâz fî dirâyeti’l-iʿcâz. thk. Nasrullah Haçimüftüoğlu. Beyrut: Dâru Sadr.
  • Göğüş, B. (1998). Yazı Terimleri Sözlüğü. Ankara: Dil Yayınları Sözlüğü.
  • Güneş, B. (2016). “Belagat Terimlerinin Türkçe Karşılıkları: Fesahat ve İlgili Terimlere Önerilen Karşılıklar”. A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi (TAED) 56.
  • Hâşimî, A. (t.y.). Cevâhiru’l-Belâga fi’l-Meânî ve’l-Beyân ve’l-Bedî‘. Beyrut: el-Mektebetü’l-‘Asriyye.
  • Hazer, D. (2002). “Abdu’l-Kâhir el-Cürcânî’de Fesâhat Kavramı”. Dini Araştırmalar 5/14.
  • İbiş, M. (2019). “Arap Dilinde Âmmice Ve Fushâ Tartışmaları”. Social Sciences Studies Journal 36/5.
  • İbiş, M. (2020). İbn Ebî İsba‘ın Hayatı ve Belâgat İlmindeki Yeri. Ankara: İksad Yayınevi.
  • İbiş, M. (2019). “Tarihte Belâgat İlminin Karşılaştığı Harici Problemler”. Social Sciences Studies Journal 35/5.
  • İbn Akîl, E. (1980). Şerhu Elfiyyeti İbn Mâlik. thk. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid. Kahire: Dâru’t- Turâs.
  • İbnü’l-Enbârî, E. (t.y.) Şerhu’l-Kasâid. thk. Abdusselâm Muhammed Harun. Kahire: Dâru’l-Ma‘ârif.
  • İbnü’ş-Şecerî, E. (1991). Emâlî. thk. Mahmut Muhammed et-Tanâhî. Kahire: Mektebetu’l-Hâncî.
  • Kalkaşendî, E. (2008). Subhu’l-Aʿşâ fî Sınâʿati’l-İnşâʾ. Kahire: Dâru’l-Kutubi’l-Mısriye.
  • Kazan, R. (2021) “Arap Dilinde Mesellerin (Atasözlerin) Oluşumuna Tesir Eden Önemli Etkenler” 2/47 (2021).
  • Kazan, R. (2013). Edebî Uslûp Açısından Hadis Metinleri. Ankara: Nobel Yayınları.
  • Kazan, R. (2021). “Üslûp Açısından Mehmed b. Halil’in Türkçe Kaside-i Bürde Şerhi”. Tokat İlmiyat Dergisi 9/1.
  • Kazvînî, C. (1998). el-Îzâh fî Ulûmi’l-Belâga. thk. Behîç Gazâvî. Beyrut: Dâru İhyâi’l-Ulûm.
  • Komisyon. (1948). Edebiyat ve Söz Sanatı Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları.
  • Korkmaz, Z. (2007). Gramer Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları 2007.
  • Meragî, A. M. (1993). Ulumu’l-Belâga el-Beyân ve’l-Meânî ve’l-Bedî‘. Beyrut: Dâru’l-Kutubu’l- İlmiyye.
  • Meydânî, A. (1996). el-Belâgatu’l-Arabiyye Ususuhâ ve Ulûmuhâ ve Funûnuhâ. Dimeşk: Dâru’l- Kalem.
  • Meydânî, E. (t.y.). Mecma‘u’l-Emsâl. thk. Muhammed Muhyiddîn Abdulhamîd. Beyrut: Dâru’l- Ma‘rife.
  • Müsta‘samî, M. (2015). ed-Durru’l-Ferîd ve Beytu’l-Kasîd. thk. Kâmil Selmân el-Cebûrî. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘Ilmiye.
  • Saraç, M. A. Y. (2007). Klâsik Edebiyat Bilgisi: Belâgat. İstanbul: 3F Yayınevi.
  • Sekkâkî, E. (1987). Miftâhu’l-‘Ulûm. thk. Ne‘îm Zerzûr. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘Ilmiye.
  • Suyûtî, A. (1996). Şerhu Şevâhidi’l-Muğnî. Lecnetu’t-Turâsi’l-‘Arabî.
  • Şensoy, S. (2007). Hatîb el-Kazvînî’de Fesâhat ve Belâgat Kavramları. İslami Araştırmalar Dergisi.
  • Taşdelen, H. (2015). Belâgat İlmi ve Tarihi. İstanbul: İsam Yayınları.
  • Ünal, M. (2019). Türk İslam Edebiyatı: Belâgat-Edebi Sanatlar. İstanbul: Lisans Yayınları.
  • Ünal, M. (2019). Bandırmalızade Mustafa Haşim Efendi'nin Divan-ı Manzumesi. Isparta: Fakülte Kitabevi.
  • Ünal, M. (2022). Muhammed Murad-ı Buhârî ve Mesmûat'ı. Serüven Yay. İzmir: Serüven Yayınları.
  • Ünal, M. (2018). Şeyhülislâm Haydarizâde İbrahim Efendi ve Terkib‐i Bend’i. Konya: Palet Yayınları.