Şehir Hakkı Çerçevesinde Sokakların İadesini Talep Eden Toplumsal Hareketler

Kentlerin düzenlenmesinde sermaye mantığının etkisine, kentleşme sürecini Marksist bir yaklaşımla ele alan birçok yazar tarafından işaret edilmektedir. 1990’lı yıllardan başlayarak, kent mekânında egemen olan sermaye mantığını eleştiren ve bu yöndeki düzenlemelere karşı çıkan çeşitli kentsel hareketlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Sokakların iadesini talep eden ve ‘Reclaim The Streets’ adıyla anılan bu hareketler kentlerin otomobillerin hâkimiyetinden kurtarılmasını ve sokakların yayalara iadesini talep etmektedir. Temelde kentlerdeki otomobil ağırlıklı ulaşım politikalarını ve bu politikaların kentlerde ve kent yaşamında neden olduğu olumsuz sonuçları eleştirmekte ve sokağı sosyal yaşamın alanı olarak yeniden kurmayı istemektedir.Çalışmada bu hareketler Henri Lefebvre ve David Harvey tarafından geliştirilen şehir hakkı kavramı bağlamında tartışılacaktır. Kavram, yazarlar tarafından kapitalist kentleşme süreçlerine karşı kentlilerin kentte yaşamaktan doğan haklarını ön plana çıkarmakta ve bu anlamda da anti-kapitalist bir nitelik taşımaktadır. Kavram, kentsel kaynaklara bireysel ve kolektif erişim hakkının yanında kentte yaşayanların kenti kendi ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürme ve yeniden kurma, dolayısıyla kentsel mekânların nasıl düzenleneceği ve kullanılacağı konusundaki kararlara katılma hakkı olarak tanımlanmakta ve yazarlar tarafından nasıl bir kent istiyoruz sorusu ile bağlantılı olarak tartışılmaktadır. Çalışmanın amacı, bu hareketleri sadece şehir hakkı kavramı bağlamında ele almak değil aynı zamanda şehir hakkını talep eden bir toplumsal hareket olarak bunu anti-kapitalist bir mücadele içinden gerçekleştirmesinin önemini ortaya koymaktır. Hareket, otomobil ağırlıklı ulaşım politikalarını ekonomik, ekolojik ve toplumsal açılardan ele almakta ve kapitalizmle ilişkilendirerek geniş bir çerçeve içinde tartışmaktadır. Otomobil ağırlıklı ulaşım ve kent politikaları ile kapitalizmin kent mekânını metalaştırdığını ve ortak kullanım alanlarını özelleştirdiğini ortaya koymakta bu nedenle de sokakları geri kazanma mücadelesini anti-kapitalist bir mücadeleye dayandırmaktadır. Otomobilin kitlesel tüketimini ve otomobil ağırlıklı ulaşım sistemini teşvik ederek kentleri bizden çalan ve aynı zamanda sokak yaşamını ve buradaki kamusal etkileşimi yok edenin aynı iktidar olduğunun altını çizmekte dolayısıyla da sokakların sadece otomobiller değil her türlü baskı ve tahakkümden kurtarılması gerektiğini ileri sürmektedir. Hareketin diğer önemli özelliği sokakların gerçek sahibi olan yayaları sokağa yine sokağı kullanarak çağırmasıdır. Kentin kentliler açısından kullanım değerini ön plana çıkartarak sokağın ve sokak yaşamının kendisini dert edinmektedir. Hareket, farklı bir kent yaşamının mümkün olduğunu ileri sürmekte bu doğrultuda sokak işgalleri ve sokak partileri benzeri çeşitli eylemler düzenlemektedir. Sokaktaki egemen yaşam pratiğini eleştiren ve karşı çıkan bu hareketler, düzenledikleri etkinliklerle aktif bir sokak yaşamını teşvik ederek bir alternatif de sunmaktadır. Ortak kullanıma ait olan kentsel mekânların özelleştirilmiş kullanımına ve zaten kentlilere ait olması gereken bu mekânların vergi, benzin ve benzeri ücretler karşılığında kentlilere geri satılmasına itiraz eden hareket, ortak kamusal mekânları sahiplenerek, bu mekânların katılımcı ve kolektif kullanımını önermektedir. Böylece sokaklar sadece muhalefetin ve direnişin değil yeni olanın ve talep edilenin kurulmasının da alanı haline gelmektedir. Sokaklar sadece mücadelenin konusu ve eylemin bir sahnesi değil, farklı bir toplumsal yaşamın gerçekleştirildiği bir alana da dönüştürülmektedir.---In the organization of urban areas, effect of capitalism is specified by many writers who deal with urbanization process from Marxist point of view. On and after 1990s, it has seen that various urban movements which are against the regulations have appeared. These movements named reclaim the streets claim that streets should be liberated from the dominance of automobiles and should return back to pedestrians. It mainly criticizes transport and urban policies and the results of these policies in urban life.  In the study we are going to discuss these movements within the context of concept of right to the city developed by Henri Lefebvre and David Harvey. The concept of right to the city of is discussed by authors through the question of what a kind of city we demand. Therefore, it is the right to the participation in making decision about how urban areas are organized, and how these areas are used. Lefebvre described the concept as transformed and renewed right to urban life. It is dwellers’ right to the urban in accordance with their benefits as well as their right of personal and collective access to urban sources. In this respect, the aim of this study is to present the importance of reclaim the street movements as an anti capitalist struggle. Reclaim the streets movements discuss the automobile and transportation policies with economic, ecologic, and social aspects and deals with in a broad framework by associating it with capitalism. By asserting that capitalism commodifies urban areas and privatizes the use of public spaces through cars and transportation policies, they attached their struggle against car to anti-capitalist struggle. The power which steals streets from dwellers by encouraging mass consumption of automobiles and car dominant transportation system is the same with the power which suppresses the streets and public life. For this reason it is not only about creating car free spaces it is also about recreating streets as the spaces of social life and inviting more dweller to take more responsibility for themselves and to take part in the action. The most important feature of this movement is that reclaiming the pedestrians as actual owner of the streets. Reclaim the streets suggest that it is possible to have different city life therefore they organize such events like occupying streets or street parties. These movements which criticize dominant life practice in the streets offer an alternative by encouraging an active street life with organized activities. They are against the privatized use of these public urban areas which actually should be owned by the citizens and objects to its selling-back in return of petrol payment, taxes and similar payments. Instead they suggest participated and collective use of these areas by dwellers. Therefore, the streets would be areas not only for opposition and resistance but also for reconstruction of new and demanded one. The streets are not only subject and area of struggle, but they are also the goal of them.