Muhasebe bilim alanında vak’a analizleri önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle kurumsal yönetim mekanizmalarındaki zafiyetler neticesinde gerçekleştirilen hileler ve sonucunda yaşanan şirket başarısızlıkları düzenleyici otoriteler, hissedarlar ve yatırımcılar başta olmak üzere tüm paydaşlara önemli çıktılar sunmaktadır. Wells Fargo, 1852 yılında kurulan ve ABD bankacılık sektöründe yaklaşık 70 milyon müşteriye hizmet veren bir bankadır. Yoğun rekabet ortamı ve çalışanlar üzerindeki baskılar sebebiyle özellikle 2011-2015 döneminde müşterilerin bilgisi ve onayı dışında hesaplar açılmış ve bu durumun ortaya çıkması neticesinde skandal patlak vermiştir. Wells Fargo skandalının analizinde ulaşılan sonuçlar; işletmelerin kâr hedef ve beklentilerinin uzun vadede finansal ve itibar risklerine sebebiyet verebileceğini ve satış hacmi üzerinden gelir yaratan kurumlarda usulsüz satış uygulamalarının önemli bir risk olduğunu göstermektedir. Ayrıca, iç kontrol mekanizmaları ile üçlü hat rollerinin tesis edilmesinden ziyade işlerliğinin sağlanmasının elzem olduğunu, bağımsız denetim ve iç denetim faaliyetlerinde makul güvence vermeye yönelik olarak hile riskinin dikkate alınması gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Case studies have an important place in the field of accounting science. In particular, the frauds perpetrated as a result of weaknesses in corporate governance mechanisms and company failures as a result offer important outputs to all stakeholders, especially regulatory authorities, shareholders, and investors. Wells Fargo is a bank that was founded in 1852 and serves approximately 70 million customers in the US banking industry. Due to the intensely competitive environment and pressure on employees, accounts were opened without the knowledge or approval of customers in their names, especially between 2011-2015, and scandal erupted as a result. The results obtained when analyzing the Wells Fargo scandal show that the profit targets and expectations of the enterprises may cause long-term financial and reputational risks and that mis-selling practices are a significant risk in institutions that generate revenue through sales volume. In addition, the study reveals that ensuring the functionality of internal control mechanisms rather than establishing roles according to the three lines model and that taking into account the risk of fraud is essential in order to provide reasonable assurances during independent audit and internal audit activities.