Türk Dünyasını Eğitimle Birleştiren Bir Akademisyen: Prof. Dr. Turan Yazgan

Çalışma, insanlıkla birlikte var olan ve her toplumda önemini sürekli koruyan eğitimin, günümüzün bilgi çağında bu önemini daha da arttırarak öne çıktığı ve toplumların gelişmişlik düzeyinin; hem eğitime yaptıkları yatırım, hem eğitimde profesyonel olarak görev alanların, toplum merkezine yerleştirilip yerleştirilmediklerine göre belirlendiği gerçeğinden hareket eder. Ayrıca, eğitimi geliştirmek için bilime yönelenler,  yer üstü ve yer altı kaynaklara veya belirli bir maddi birikime sahip oldukları kadar, eğitim için özgür ortam hazırlıyorlarsa; bu toplumlar, eğitim bakımından, diğer toplumların önünde yer alırlar. Dolayısıyla, ekonomik refah düzeyi yüksek ve demokratik toplumların, eğitim bakımından da güçlü oldukları sosyal bir gerçekliktir.  Türkiye, sosyo-ekonomik kaynakları ölçüsünde eğitime önem vermiş, çeşitli evrensel eğitim modelleri deneyerek, en iyi eğitime ulaşmanın yollarını aramış, böylece bilgi çağının gerisinde kalmak istememiştir. Bu yöndeki kararlılığını, daha bilgi çağı sözünün edilmediği kuruluşu yıllarında, Türk toplumuna özgü geliştirdiği bir eğitim modeliyle, zamanın Avrupa ülkelerinin dikkatini çekmiş, bazıları Türkiye’ye eğitim heyetleri gönderip, Türk Eğitim Sistemini yerinde incelemiştir. Böylesi bir eğitim deneyimi ve geleneğine sahip Türkiye, kendisiyle benzer kültür değerlerini paylaşan ülke ve toplumlarla eğitim merkezli bir iş birliğine giderek, bu ülke ve toplumlarla benzer kültür değerlerini pekiştirdiği gibi, bir dizi yeni birliktelik alanları da oluşturabilir.  Bu çalışma, Türkiye’nin eğitim birikim ve deneyimini, benzer kültürü paylaştığı Türk Dünyası ülke ve topluluklarıyla eğitim merkezli işbirliğinin boyutlarını, Prof. Dr. Turan Yazgan ile onun kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı çerçevesinde değerlendirmiştir. Değerlendirme, Prof. Dr. Turan Yazgan’ın çabasıyla, söz konusu ülke ve topluluklarda başlatılmış eğitim etkinliklerini; başlıklar ve maddeler şeklinde analiz edip, bunların tartışılması ve yorumlanmasıyla yapılmıştır. Bu çerçevede, önce eğitimin hedef kitlesi olan kişilerle ilgili eğitim etkinlikleri incelenmiş, sonra eğitimle ilgili araç-gereçler ile eğitim materyalleri ele alınmış, nihayet eğitimin kurumsallaşma düzeyine ulaşmış uygulamaları değerlendirilmiştir. Sonuçta, 1980’li yıllardan itibaren, Türkiye ile kültür yakınlığı olan ülke ve topluluklarda en düşük maliyetle, en verimli şekilde gerçekleştirilen eğitim uygulamalarından örnekler verilerek, Milli Eğitim Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurumu’nun dikkati çekilmiştir.