VERGİ ÖDEVLİSİNİN ANAYASA MAHKEMESİ’NE BİREYSEL BAŞVURUSUNUN KABUL EDİLEBİLİRLİK KOŞULLARI

Bu çalışma, henüz yürürlüğe girmiş olmasa da, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile yakın gelecekte hukuk sistemimize dahil olması öngörülen, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru sistemine ilişkindir. Yapılan inceleme konunun vergi hukuku boyutuna yönelik olduğundan, bireysel başvuruya ilişkin olan ancak vergi hukuku açısından özellik taşımayan hususlara yalnızca ana hatlarıyla yer verilmeye çalışılmıştır.

Vergi ödevlisinin anayasa mahkemesi'ne bireysel başvurusunun kabul edilebilirlik koşulları

-
Keywords:

-,

___

  • İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Mali Hukuk Anabilim Dalı.
  • 04.2011 tarih ve 27894 numaralı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
  • Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Yürürlük” başlıklı 76’ıncı maddesi uyarınca, bireysel başvurunun düzenlendiği 45 ila 51’inci maddeleri 23.09.2012 tarihinde yürürlüğe girecektir.
  • 05.2010 tarih ve 27580 numaralı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
  • Servet ARMAĞAN, Federal Almanya’da Anayasa Şikayeti, Garanti Matbaası, İstanbul, 1971; Bülent TANÖR, Necmi YÜZBAŞIOĞLU, Türk Anayasa Hukuku, 8.Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 2006, s.491; Ece GÖZTEPE, Anayasa Şikayeti, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No:530, Ankara, 1998.
  • Helmut ALEXY, Verfassungsgerichtsbarkeit in der Gegenwart, Köln, Carl Heymanns Verlag, 1962, s.738; Aktaran, GÖZTEPE, s.28.
  • Ülke uygulamaları hakkında bilgi için bkz., GÖZTEPE, s.28.
  • TANÖR, YÜZBAŞIOĞLU, s.490; Kemal GÖZLER, Anayasa Hukukunun Genel Esasları, Ekin Basım Yayım, Bursa, 2010, s. 443-444.
  • Nami ÇAĞAN, Vergilendirme Yetkisi, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul, 1982, s.189; Gülsen GÜNEŞ, Verginin Yasallığı İlkesi, On iki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.211. Anayasa’nın 150’ıncı maddesine göre doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı; Cumhurbaşkanına, iktidar ve ana muhalefet partisi Meclis grupları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir. İtiraz yolu ile görülen davalar bakımından 152’inci maddede öngörülen koşullar ise; görülmekte olan, usulüne göre açılmış bir dava olması, itiraz olunan kanun hükmünün görülmekte olan davada uygulanacak hükümlerden olması ve mahkeme tarafından Anayasa’ya aykırı görülmesi ya da taraflardan birinin ileri sürdüğü Anayasa’ya aykırılık savının mahkemece ciddi bulunmasıdır.
  • Vergi alacağı ilişkisinin taraflarının Anayasa Mahkemesi’nde bir vergi kuralının iptal edilmesi için dava açmasına olanak bulunmamaktadır. İtiraz yolu ile görülen davalar bakımından ise, her ne kadar taraflar mahkemede aykırılığı ileri sürme olanağına sahip iseler de bu savın mahkemece ciddi bulunmaması olasılığı karşısında bu yolun, tümüyle, onların önceliğine ya da inisiyatifine bağlı bir denetim yolu olmak niteliği bulunmamaktadır. GÜNEŞ, s.212, 213.
  • Bilindiği üzere, vergi hukukunda yükümlülük ve sorumluluk için kanuni ehliyet (fiil ehliyeti) şart değildir (VUK, m.9/1). Bu nedenle vergiyi doğuran olayla iradi veya gayri iradi bir ilişki kurmak vergi yükümlüsü olmak için yeterlidir; çünkü vergi hukukunda ehliyetin temeli vergi ödeme gücüdür. Muallâ ÖNCEL, Ahmet KUMRULU, Nami ÇAĞAN, Vergi Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara, 2010, s.74.
  • http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_ sira_no= 88329 (Çevrimiçi), 10.07.2011.
  • ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.331.
  • Vergi Usul Kanunu’nun 10’uncu maddesi ile birlikte kanuni temsilcilerin vergisel sorumluluğunun dayanağını oluşturan, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35’inci maddesinde, 5766 sayılı Kanun’la (Resmi Gazete TarihNumarası: 06.06.2008-26898) yapılan değişikliklerin mülkiyet hakkı açısından irdelendiği çalışma için bkz. Billur YALTI, “Vergi Hukukunda Sorumluluğun Sınırı: Mülkiyet Hakkı: İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Anayasa Çerçevesinde AATUHK, 35 ve Mükerrer 35”, Prof. Dr. Muallâ ÖNCEL’e Armağan, Ankara Üniversitesi Yayınları No:243, Cilt-1, Ankara, 2009, s. 507-536
  • “Vatandaşlara ve sadece bunlara tanınan haklar arasında en önemli dilim siyasi haklardır. Bunlar anayasanın sistematiğinde ayrı bir bölümde toplanmıştır: Dördüncü Bölüm-Siyasi Haklar ve Ödevler. Burada vatandaşlık hakkı (m.66), seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma (m.67), parti kurma, partilere girme, bunlarda siyasi faaliyette bulunma (m.68), kamu hizmetlerine girme (m.70), dilekçe verme (m.74) hak ve özgürlükleri düzenlenmiştir”. TANÖR, YÜZBAŞIOĞLU, s.149.
  • İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nın 34’üncü maddesine göre, “Bu Sözleşme veya protokollerinde tanınan haklarının Yüksek Sözleşmeci Taraflardan biri tarafından ihlal edilmesinden dolayı mağdur olduğunu öne süren her gerçek kişi, hükümet dışı kuruluş veya kişi grupları Mahkeme’ye başvurabilir”.
  • A.Şeref GÖZÜBÜYÜK, A.Feyyaz GÖLCÜKLÜ, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, 6.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2005, s.41-43.
  • GÖZÜBÜYÜK, GÖLCÜKLÜ, s.41-43.
  • “Vergi ödevi ilişkisi kamu idaresinin yükümlüler dışındaki kişilerle olan ilişkilerini de içerir. Vergi ödevlisi, vergi hukuku ilişkisi içindeki hak ve ödevlere sahip olan kişileri ifade eder(…)Bu nedenle bir verginin borçlusu, sorumlusu, bir vergiyi üçüncü kişi hesabına keserek yatırmak zorunda olan kimse, vergi beyannamesi vermek, bir güvenlik önlemini almak, defter ve kayıt tutmak veya yasalarla emredilen diğer ödevleri yerine getirmek zorunda olan kimseler birer vergi ödevlisidir. Görevleri dolayısıyla yükümlüler hakkında öğrendikleri sırları saklamak zorunda olan memurlar (VUK., m.5), yasa ile belirlenen hısımlarının davalarına bakamayan vergi mahkemesi yargıçları veya hısımlarının vergilendirmeye ilişkin işlerinde görev yapamayan vergi elemanları da (VUK., m.6) bu anlamda vergi ödevlisi sayılırlar”. ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.71.
  • Aynı sonuca İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne yapılan başvurular bakımından da varılmaktadır. Bkz. Gamze GÜMÜŞKAYA, Mülkiyet Hakkına Vergisel Müdahaleler Bakımından İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne Kişisel Başvuru, On iki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2010, s.50.
  • National&Provincial Building Society, The Leeds Permanent Building Society and The Yorkshire Building Society/Birleşik Krallık, 21319/93; 21449/93; 21675/93, 23.10.1997; http://www.echr.coe.int (Çevrimiçi), 10.07.2011.
  • Billur YALTI, Vergi Yükümlüsünün Hakları, Beta Yayınları, İstanbul, 2008, s.55.
  • Bulves AD/Bulgaristan, 3991/03, 22.01.2009; http://www.echr.coe.int (Çevrimiçi), 10.07.2011.
  • Katma değer vergisi gibi tüketime dayalı vergiler bakımından vergi sorumluluğu kurumunun işletilmesinin teorik olarak yerinde olmadığı hakkında bkz. ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.77; Nihal SABAN, Vergi Hukuku, 5.Bası, Beta Yayınları, İstanbul, 2009, s.121.
  • Potansiyel mağduriyet durumunda şikayet konusu işlem ya da eylem henüz somut olarak uygulanmamıştır, belki de hiç uygulanmayacaktır. Bu konuda bir belirsizlik mevcuttur. Oysa gelecekte mağduriyet durumunda, Sözleşme’ye aykırılıktan henüz herhangi bir şekilde etkilenilmemişse de, gelecekte etkilenileceği kesin ve aşikardır. Ömer ANAYURT, Avrupa İnsan Hakları Hukukunda Kişisel Başvuru Yolu, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004, s.184.
  • Pieter Van DIJK v.d., Theory and Practice of European Convention on Human Rights, 4.Bası, Oxford, Intersentia, Antwerpen, 2006, s.61; ANAYURT, s.179. Potansiyel mağduriyet kavramına yer verilen ilk karar için bkz. Klass and others/Almanya Federal Cumhuriyeti, 5029/71, 18.12.1974. Aktaran, DIJK, v.d., s.61.
  • Burden/Birleşik Krallık, 13378/05, 29.04.2008; http://www.echr.coe.int (Çevrimiçi), 10.07.2011.
  • Burden/Birleşik Krallık, 13378/05, 29.04.2008, 33-35 numaralı paragraflar. Bu dava hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. GÜMÜŞKAYA, s.242-260.
  • Anayasa ile temel hak ve özgürlükler düzenlenirken, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nden geniş bir biçimde yararlanıldığından, Sözleşme ile güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerin hem deyim, hem de içerik olarak bazı farklarla Anayasa’da yer aldığı yönünde bkz. GÖZÜBÜYÜK, GÖLCÜKLÜ, s.68.
  • YALTI, Haklar, s.50; GÜMÜŞKAYA, s.149-186.
  • Eko-Elda Avee/Yunanistan, 10162/02, 09.03.2006; http://www.echr.coe.int (Çevrimiçi), 10.07.2011.
  • Buffalo Srl in Liquidation/İtalya, 38746/97, 03.07.2003; http://www.echr.coe.int (Çevrimiçi), 10.07.2011.
  • Intersplav/Ukrayna, 803/02, 09.01.2007; http://www.echr.coe.int (Çevrimiçi), 10.07.2011.
  • Türk Vergi Hukuku düzlemine geçildiğinde, vergi yükümlüsünden fazla/yersiz tahsil edilen veya kanunen iade edilmesi gereken vergilerin yükümlüye iade edildiği hallerde devletin faiz ödemesine ilişkin düzenlemenin (VUK, m.112/4) gerek faizin uygulanacağı süre, gerekse faiz oranının düşüklüğü bakımından İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarında belirlendiği şekliyle vergi yükümlüsünü yeterince korumadığı görülmektedir. Bu konuda bkz. Billur YALTI, “İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Yargıçları-Türk Vergi Yargıçları: Mülkiyet Hakkı İhlali Okumalarından Bir Örnek: Vergi İadelerinde Zaman/Değer Kayıpları, Vergi Dünyası, S. 310, İstanbul, 2007. Söz konusu kanun hükmü yakın zaman önce Anayasa Mahkemesi’nce Anayasa’nın 2’inci ve 35’ıncı maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş; iptal hükmünün, kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasından itibaren bir yıl sonra (14.05.2012 tarihinde) yürürlüğe girmesine karar verilmiştir (2008/58 Esas, 2011/37 Karar sayılı ve 10.02.2011 tarihli iptal kararı (Resmi Gazete Tarih-Numarası: 15.05.2011-27934). Kararda, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından verilen Eko-Elda Avee kararına atıf yapılarak, fazla veya yersiz olarak tahsil edilen vergilerin iadesinde tahsilâtın yapıldığı tarih yerine başvuru tarihinden itibaren üç ay sonra işleyecek faizin ödenmesine ilişkin kuralın, kişinin belli bir dönem için faiz gelirinden mahrum kalması sonucunu doğurarak genel yarar ile kişi yararı arasındaki dengenin bozulmasına yol açtığı, bu durumun hukuk devletinde korunması gereken mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu belirtilmiştir.
  • Bulves/Bulgaristan, 3991/03, 22.01.2009, 70 numaralı paragraf.
  • Bu konuda yapılan istatistikî bir çalışmada, 2000 yılı itibariyle Strasbourg organlarının önüne gelen vergilendirme ile ilgili toplam 243 davadan 160 tanesinin, adil yargılanma hakkı ile ilgili olduğu ve bunlardan 47 tanesinin, yani yaklaşık %30’unun ihlal kararı ile vergi yükümlüsü lehine sonuçlandığı saptanmıştır. Philip BAKER, “Taxation and the Convention on Human Rights”, European Taxation, c.40, Ağustos 2000, s.306.
  • Ayrıntılı bilgi için bkz. Sibel İNCEOĞLU, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, Beta Yayınları, İstanbul, 2008.
  • Makul süreye ilişkin değerlendirmede kullanılan başlıca ölçütler; davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu, yetkili idari makamların ve yargı mercilerinin tutumudur. Bkz. König/Almanya, 6232/73, 28.06.1978, 99 numaralı paragraf; Ringeisen/Avusturya, 2614/65, 16.07.1971, 110 numaralı paragraf. Aktaran, YALTI, Haklar, s.122.
  • Bu konuda bkz. Bendenoun/Fransa, 12547/86, 24.02.1994; J.J./Hollanda, 21351/93, 27.03.1998; Mialhe/Fransa (no.2), 18978/91, 26.09.1996. Aktaran, YALTI, Haklar, s.125-128.,
  • Bu konuda bkz. Funke/Fransa, 10828/84, 25.02.1993; J.B./İsviçre, 31827/96, 03.05.2001; Saunders/Birleşik Krallık, 19187/91, 17.12.1996; Abas/Hollanda, 27943/95, 26.02.1997; Allen/Birleşik Krallık (Kabul edilebilirlik kararı), 76574/01, 10.09.2002. Aktaran, YALTI, Haklar, s.141-147.
  • Defter ve belgelerin ibraz edilmemesine dayalı olarak verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın (VUK., m. 359/a-2) Anayasa’ya aykırılığı iddiası, iki kez Anayasa Mahkemesi’nin önüne gelmiştir. İlk olarak, söz konusu hükmün, Anayasa’nın 38’inci maddesinin 8’inci fıkrasında öngörülen, hiç kimsenin yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamayacağı ve 11’inci fıkrasında yer alan idarenin kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamayacağına ilişkin düzenlemelere ve 2’inci maddede yer alan hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi kararında (2002/055 Esas, 2003/008 Karar. Resmi Gazete TarihNumarası: 16.12.2003- 25318), kuralda belirtilen hürriyeti bağlayıcı cezanın, devlet ile vergi yükümlüsü arasında sözleşmeden doğan bir yaptırım olmadığı, özgürlüğün kısıtlanmasının idari bir uygulama sonucu değil, kanunda belirtilen şartların yerine getirilmemesinden dolayı bağımsız yargı kararı ile hükme bağlanacak olan bir yaptırım olduğu, kamu giderlerinin karşılanabilmesi için herkese ödev olarak öngörülen vergi ödeme yükümlülüğünün zamanında ve eksiksiz yerine getirilmesinin kamu hizmetlerinin aksamadan sürdürülmesini sağladığı ve bunun sağlanması için de 38’inci madde ve ceza hukukunun genel ilkeleri gözetilerek para cezaları yanında özgürlüğü bağlayıcı cezalara başvurulmasında hukuk devleti ilkesine aykırılık bulunmadığı sonucuna varmıştır. Adana 8.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından aynı düzenlemenin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuştur. Bu kez, başvuru kararında, itiraz gerekçesi olarak, Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinin (a) bendinin 2’inci fıkrası uyarınca yükümlünün, defter ve belgelerini vergi incelemesi sırasında ibraz etmemesi nedeniyle oluşan eyleminin suç kabul edilmesinin, Anayasa’nın 38’inci ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6’ıncı maddesine, bu kapsamda “susma hakkı”na aykırı olduğu iddia edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, kararında (2994/031 Esas, 2007/011 Karar. Resmi Gazete TarihNumarası: 18.05.2007-26526) susma hakkının “suçlanma ile başlayan”, kovuşturma ve soruşturmanın her aşaması için geçerli olan bir hak olduğunu, kamu hizmetlerinin finansmanına, vergiler aracılığıyla katılmanın bireylere yüklenen anayasal bir ödev niteliği taşıdığını, yasalar ile yükümlülerin ve onlarla hukuki ilişkide bulunan üçüncü kişilerin vergi ile ilgili kayıtlarının denetlenmesi amacıyla kimi defter, kayıt ve belgeleri tutmak, saklamak ve istenildiğinde yükümlülere ibraz etmek zorunluluğuna uyulmamasının suç olarak kabul edilmesi ile suçla itham edilmenin birbirinden farklılık arz ettiğini, zira vergi ile ilgili defter tutma, saklama ve ibraz etme zorunluluğunun yasalarla yükümlülere verilen bir görev olduğunu ve bu görevler yerine getirilmediğinde suç oluştuğunu, itiraz konusu kural ile herkesin geliri oranında vergiye katılımının sağlanması ve ödenmesi gereken vergi miktarının tespiti için, vergi kanunlarında öngörülen defterlerin tutulmasının ve bu defterlerin istendiğinde ibraz edilmesinin zorunlu kılınmasının, mükellefin kendisini suçlama ve bu yolda delil göstermeye zorlanması olarak nitelendirilemeyeceğini belirterek, söz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna ulaşmıştır.
  • YALTI, Haklar, s.166.
  • Bu konuda bkz. Huvig/Fransa, 24.04.1990; Funke/Fransa, 25.02.1993; X/Belçika (Kabul edilebilirlik kararı), 9804/82, 07.12.1982; Aktaran, YALTI, Haklar, s.168-172.
  • Riener/Bulgaristan, 46343/99, 23.05.2006.
  • 07.1950 tarih ve 7564 numaralı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
  • Bu konuda bkz. Gülsen GÜNEŞ, “Vergi İdaresinin Yurt Dışı Seyahat Özgürlüğüne Müdahalesine Eleştirisel Bakış”, Prof.Dr.Adnan TEZEL Günleri: “Vergi Hukuku”, Arıkan Yayınları, İstanbul, 2006, s. 65-88.
  • /4 Esas, 2007/81 Karar sayılı ve 18.10.2007 tarihli iptal kararı. (Resmi Gazete Tarih-Sayısı: 08.12.2007-26724). Bu davada Riener kararına atıf yapılarak, bu karardaki ölçütlerin uygulandığını ayrıca belirtmek gerekir.
  • Ateş OKTAR, Vergi Hukuku, 6.Bası, Türkmen Kitabevi, 2011, s.299.
  • 02.2011 tarihinde kabul edilmiş olup, 25.02.2011 tarih ve 27857 (1.Mük.) numaralı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
  • SABAN, s.54; YALTI, Haklar, s.185; Leyla ATEŞ, Vergilendirmede Eşitlik, Derin Yayınları, İstanbul, 2006, s.7.
  • Bu konuda bkz. Darby/İsveç, 11581/85, 23.10.1990; Karlheinz Schmidt/Almanya, 13580/88, 18.07.1994; PM/Birleşik Krallık, 19.10.2005; Burden and Burden/Birleşik Krallık, 13378/05, 12.12.2006; Burden/Birleşik Krallık, 13378/05, 29.04.2008; Andrew Courten/Birleşik Krallık, 4479/06, 25.01.2006. Diğer kararlar ve kararlar hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. GÜMÜŞKAYA, s.205-275.
  • Ayrıntılı bilgi için bkz. YALTI, Haklar, 155-166.
  • Maddede geçen “kamu gücü” kavramı, organik bir ayrım yapılmadığından, yasama, yürütme ve yargı organlarını kapsayıcı nitelikte olup; idare hukukunda idare hukukunun uygulama alanını saptamak için kullanılan “kamu gücü ölçütü” kavramından farklılık taşımaktadır. Bu ölçüte göre, idarenin kamu gücü kullanarak yaptığı işlem ve eylemlerden doğan uyuşmazlıklara idari yargıda bakılır. Buna karşılık idarenin kamu gücü kullanmadan yaptığı işlem ve eylemler ise özel hukuka tâbidir ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara ise adli yargıda bakılır. Bkz. Kemal GÖZLER, İdare Hukuku, 2.Baskı, Cilt-I, Ekin Yayınevi, Bursa, 2009, s.75. İdarenin tek taraflı, emredici, yasak koyucu nitelikli işlemleri “kamu gücü işlemleri” olarak adlandırılmaktadır. GÖZLER, İdare Hukuku, s.76.
  • GÖZTEPE, s.42.
  • Ayrıntılı bilgi için bkz. GÖZTEPE, s.42-50.
  • “Bireysel idari işlem, ismen belirlenmiş bir kişi veya belli bir duruma ilişkin olan idari işlemlerdir. Bunlar ile hukuk düzeninde bir değişikliğe yol açılır, yani yeni bir hukuki durum yaratılır veya bu duruma son verilir”. GÖZLER, İdare Hukuku, s. 617.
  • İdarenin eylemi, hukuki sonuç doğuran, yani hukuk düzeninde değişiklik meydana getiren idarenin davranış, hareket ve faaliyetleridir. Örneğin belediyenin greyderle, silindirle yol yapması, kepçeyle kanal kazması durumunda idarenin bir eylemi vardır. GÖZLER, İdare Hukuku, s.614.
  • İdari faaliyetin (idari işlem veya eylemin) yapılmaması, diğer bir deyişle hizmetin hiç işlememesi hizmet kusuru sayılmakta ve idarenin mali sorumluluğuna yol açmaktadır. İdari faaliyetin yapılmadığından söz edilebilmesi için, öncelikle idarenin bu hizmetin yürütülmesiyle ödevli ve yükümlü kılınmış olması gerekmektedir. Tuncay ARMAĞAN, İdarenin Sorumluluğu ve Tam Yargı Kavramı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 1997, s.39. Burada sözü edilen hizmet kusurundaki “hizmet” deyimi ise, sadece idari faaliyetlerin belli bir türü olan kamu hizmetini değil ve fakat genel olarak herhangi bir idari görevi veya faaliyeti belirtmektedir.Metin GÜNDAY, İdare Hukuku, 8.Baskı, İmaj Yayıncılık, Ankara, 2003, s.332.
  • Bilindiği üzere, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 52’inci maddesine göre gecikme zammı, kamu alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, iflas halinde iflasın açıldığı, aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar uygulanır.
  • Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar bu genel kuralın dışında tutulmuş, söz konusu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edileceği belirtilmiştir.
  • Mahmut KAŞIKÇI, Vergi Hukukunda Arama Koruma Önlemi (Vergisel Arama), Ethemler Yayıncılık, İstanbul, 2007, s.189.
  • TANÖR, YÜZBAŞIOĞLU, s.491.
  • İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi-Madde 35 (Kabul Edilebilirlik Koşulları): 1. Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir.
  • GÖZÜBÜYÜK, s.64.
  • İrlanda/İngiltere (Devlet başvurusu), Başvuru No.5130/71, 18.01.1978, 159 numaralı paragraf; Vergi idaresinin başvurucuya katma değer vergisi iadesinin ve tazminatın ödenmesine yönelik sürekli ertelemelerinin idari pratik oluşturduğu kanaatine varılan karar için bkz. Intersplav/Ukrayna, 39 ve 40 numaralı paragraflar. Ayrıntılı bilgi için bkz. GÜMÜŞKAYA, s.78-79.
  • ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.170.
  • ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.170.
  • 01.1982 tarih ve 2577 numaralı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
  • Selim KANETİ, Vergi Hukuku, 2.Bası, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1989, s.159.
  • Bu ayrım için bkz. ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.184.
  • GÖZÜBÜYÜK, GÖLCÜKLÜ, s.69. Örneğin, Bulves davasında, başvurucu şirket, satın aldığı mal bakımından satıcıya satım bedeli içinde ödediği katma değer vergisini indirim konusu yapmak istemiş, ancak talebi vergi idaresince reddedilmiştir. Red kararının nedeni ise, satıcının satışı ilgili dönemdeki hesaplarına yansıtmaması ve söz konusu katma değer vergisini beyan etmemesidir. Oysa alıcı tüm vergisel yükümlülüklerini zamanında yerine getirmiştir. Hükümet, başvurucu alıcının satıcıya karşı haksız fiilin genel hükümleri çerçevesinde dava açarak, tazminat talep edilebileceği gerekçesiyle iç hukuk yollarının tüketilmediği itirazında bulunmuş, Mahkeme ise bu itirazı yerinde görmeyerek, başvurucunun vergi tarhiyatına karşı itiraz etmesi ve dava açmasının yeterli olduğunu belirtmiştir (Bulves AD/Bulgaristan, 42-50 numaralı paragraflar). Aktaran, GÜMÜŞKAYA, s.77.
  • Diğer yandan, kararın düzeltilmesi yolunun olağan ya da olağanüstü kanun yolu olduğu hatta teknik anlamda kanun yolu sayılıp sayılmadığının dahi doktrinde tartışmalı olduğunu belirtmek gerekir. Bu yolu olağan kanun yolu niteliğinde gören görüşler için bkz. Hakan PEKCANITEZ, Oğuz ATALAY, Muhammet ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku, 6.Bası, Yetkin Yayınları, Ankara, 2007, s.598; Şeref GÖZÜBÜYÜK, Yönetsel Yargı, 24.Bası, Turhan Kitabevi, Ankara, 2006, s.66-67; ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.197; Yusuf KARAKOÇ, Genel Vergi Hukuku, 4.Bası, Yetkin Yayınları, İzmir, 2007, s.197. Vergi davaları bakımından kararın düzeltilmesi yolunun kararın kesinleşmesi için tüketilmesi gerektiği yönündeki Danıştay kararı için bkz. Dş,7.D., E.1983/182, K.1983/3653, 19.12.1983; Aktaran, ÖNCEL, KUMRULU, ÇAĞAN, s.197. Kararın düzeltilmesi yolunun teknik anlamda bir kanun yolu olmayıp, temyiz kanun yolunun uzantısı olduğu yönündeki görüş için bkz. Yavuz ALANGOYA, Kamil YILDIRIM, Nevhis DEREN YILDIRIM, Medeni Usul Hukuku Esasları, 5.Bası, Alkım Yayınevi, İstanbul, 2005, s.480. Bu yolun idari yargı bakımından olağanüstü bir kanun yolu olduğu kanaati için bkz. Yılmaz ÖZBALCI, Vergi Davaları, Oluş Yayıncılık, İstanbul, 2001, s.58.
  • GÖZÜBÜYÜK, GÖLCÜKLÜ, s.66.
  • 10.2011 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (Resmi Gazete Tarih ve Numarası: 04.02.2011,27386) kararın düzeltilmesi yolu düzenlenmemiştir. Dolayısıyla söz konusu tarihten itibaren hukuk davaları açısından kararın düzeltilmesi yolu kaldırılmış durumdadır.
  • GÖZÜBÜYÜK, GÖLCÜKLÜ, s.66. Örneğin, bkz. Latif Fuat Ozturk and Others/Türkiye, 54673/00, 02.02.2006, 29 no’lu paragraf. Kararda, Türkiye’deki kararın düzeltilmesi hukuk yolunun genelde benimsenen uluslararası hukuk ilkelerinin anlamı dahilinde etkili bir iç hukuk yolu oluşturduğunu, bu nedenle de altı aylık sürenin kararın düzeltilmesine ilişkin red kararının başvurucuya tebliğinden itibaren başlayacağı belirtilmiştir. Aktaran, GÜMÜŞKAYA, s.71, 190 no’lu dipnot.
  • Başvuru konusundaki esasa ilişkin kararını açıklamış olan mahkemenin kararın düzeltilmesi nedenleri açısından kararını yeniden gözden geçirmesinin talep edilmesinin başvurucudan beklenmemesi gerektiği yönünde bkz. ANAYURT, s.212-213; Durmuş TEZCAN, Mustafa Ruhan ERDEM, Oğuz SANCAKTAR, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Türkiye’nin İnsan Hakları Sorunu: İnsan Haklarının Korunması, 2.Bası, Seçkin Kitabevi, Ankara, 2004, s.117.
  • GÖZÜBÜYÜK, GÖLCÜKLÜ, s.66.
  • Anayasa şu işlemleri yargı denetimi dışına çıkarmıştır: Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler (m.125/f.2), Yüksek Askeri Şura’nın kararları (m.125/2), Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun meslekten çıkarma cezalarına ilişkin olanlar haricindeki kararları (m.159/f.10).
  • GÖZÜBÜYÜK, GÖLCÜKLÜ, s.89.
  • http://www.echr.coe.int/ECHR/EN/Header/Reports+and+Statistics/Statistics/ Statistical+ information+by+year/ (Çevrimiçi), 10.07.2011.