MEDENİ KANUNUMUZU NASIL DEĞİŞTİRDİK

 Cumhuriyet’in ilanından sonra hukuk alanında başlatılan devrim hareketinin Türk Toplumuna kazandırdığı en önemli eser İsviçre Medeni Kanunu’ndan çeviri yoluyla alınan ve 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren 743 sayılı Türk Kanun-u Medenisi olmuştur. Kişilerin özel hukuk alanındaki ilişkilerinin temeli olan bu kanunla Kıta Avrupası hukuk sistemlerinin amaçladığı gibi çağdaş yeni bir toplum yaratılmak istenmiştir. Özel hukukun bütün alanlarında uygulanabilen ilk yedi maddesi, kişiler, aile, miras ve eşya hukuku alanında getirdiği çağdaş düzenlemeler ile yeni bir hukukun ve toplumun temelleri atılmıştır. Aynı tarihte aynı kanunla birlikte Borçlar Hukuku alanında bir devrim niteliği taşıyan 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe konulmuştur. Türk Medeni Kanunu o tarihten 1 Ocak 2002 tarihine kadar geçen yetmiş altı yıllık dönem içinde bu amaç ve hedefini büyük oranda gerçekleştirmiştir. Türk Toplumu bu kanuna ve getirdiği yeni kurumlara kendisini büyük oranda uydurabilmiştir. Yürürlüğe girdiği tarih itibariyle oldukça arı bir Türkçe ile kaleme alınmış olan Türk Medeni Kanunu’nun dili,Türkçemizin zaman içinde gelişmesi karşısında eskimiş, bazı hükümleri yeni kuşakların anlayamayacağı hale gelmiştir. Öte yandan kanunun hazırlık çalışmaları sırasında İsviçre Medeni Kanunu’nun Fransızca metninden yapılan çevirilerde bazı hatalar yapılmıştır. Bütün bunlardan daha önemlisi aradan geçen süreç içinde gerek ulusal gerekse uluslararası olmak üzere Medeni Hukuk alanında çok önemli gelişmeler olmuş, İsviçre başta olmak üzere Batı Ülkelerinin yasalarında çok önemli değişiklikler yapılmıştır. Bunların başında Aile Hukuku alanındaki gelişmeler ve değişiklikler yer almıştır.  Türk yasa koyucusu bu gelişmeleri ve değişiklikleri Türk Medeni Kanunu’na aktarmada ya duyarsız kalmış ya da gecikmeli olarak kısmi bazı iyileştirmeler yapmıştır. Bu alandaki gecikmelerden kaynaklanan sakıncaları bazen Anayasa Mahkememiz telafi etmiştir. Bu anlamda olmak üzere çağdaş gelişmelerle artık uyumsuz hale gelen kanun maddelerini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerini evlilik dışı çocukların mirasçılığında, kadının bir meslek ve sanatla uğraşması için kocasının iznini almak zorunda kalmasında,kadın erkek eşitliğini zedeleyen hükümlerde görmekteyiz. Bu gelişmelere süratle tepki veren İsviçre Yasa koyucusu ise İsviçre Medeni Kanunu’na çok önemli yeni kurum ve kuralları eklemesini bilmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun bu gelişmelere uyarlanması konusunda iki seçenek düşünülmüştür. Bunlardan birincisi Türk Medeni Kanunu’na İsviçre’de olduğu gibi yeni kurumların ve hükümlerin eklenmesi, ikincisi ise yeni bir Medeni Kanun hazırlanması olmuştur. İkinci seçenek tercih edilmiş ve 1994 yılından itibaren yeni bir Medeni Kanun hazırlık çalışmalarına başlanmıştır. Benim de görev aldığım Taslak Hazırlama Komisyonlarındaki çalışmalar tamamlandıktan sonra bu çalışma, Bakanlar Kurulu tarafından bir kanun tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edilmiştir. O tarihte hükumet üç partiden oluşan bir koalisyon hükumetiydi. Koalisyonu oluşturan bu partilerin siyasal ve sosyal düşünceleri birbirinden tamamen farklı idi. Bu farklılıklar ne yazık ki bu yasa çalışmalarına büyük oranda yansımıştır. Aile Hukuku alanında ve özellikle “eşler arasındaki mal rejimlerine ilişkin konularda” kısır bazı tartışmalarla çok zaman ve enerji kaybedilmiş, yasanın çok daha önemli kurumları ve düzenlemeleri sağlıklı incelenememiştir.  Bu makalemizde bu alanda yaşanan olumsuzluklar ele alınmıştır. 

___

  • İlhan, Cengiz: Günümüz Türkçesiyle Mecelle (Mecelle-i Ahkam-ı Adliye) aslı ile birlikte tam metin Ankara 2014.
  • Honsell-Vogt-Geiser, 2006, Art.111 Nr.4.