Aristokratik Liberalizmde Modern Devlet ve Demokratik Toplum

Aristokratik liberaller yaklaşımı benimseyen düşünürler, 18. Yüzyıl’ın başından itibaren gelişimini hızlandıran, modernliğe ve demokrasiye yönelik eleştirilere önemli katkılar sağladı. Montesquieu’den Alexis de Tocqueville’e kadar uzanan bu gelenek içinde geliştirilen eleştirel düşünceler 19. Yüzyıl’daki politik ve felsefî tartışmaların ana konu başlıklarındandır. Aristokratik liberallerin başlıca kaygısı politik ve kültürel sistemin merkezîleşme eğilimiydi. Politik alanın eş düzeye indirgenmiş bütün yurttaşları içerecek bir biçimde yapılandırılmasıyla tüm farklılık ve özgürlüklerin ortadan kalkacağını düşünüyorlardı. Diğer yandan modernliğin kaçınılmaz bir olgu olduğunun da farkındaydılar. Henri de Boulainvilliers gibi aristokratik liberaller eski toplumun yeniden kurumsallaşması gerektiğini düşünüyordu. Ancak Tocqueville başta olmak üzere, bu yazarların önemli bir bölümü, modernliğin kaçınılmazlığını kabûl ederek sistemin refah, özgürlük ve çeşitliliği muhafaza edecek bir biçimde nasıl yapılandırılabileceğine odaklanmışlardı. Matthew Arnold ve Friedrich Nietzsche gibi aristokratik vizyonu paylaşan düşünürler ise modern toplumun neden olduğu kültürel dönüşümleri eleştirdi. Günümüzde, AB’nin merkeziyetçi uygulamalarının bir sonucu olarak, aristokratik liberallerin modern devlete ve demokratik topluma yönelik eleştirileri yeniden güncellik kazanmıştır. Tartışmanın kökenleri nominalizm ile Aristotelesçilik arasında gerçekleşen teolojik tartışmalara kadar uzanmaktadır. Aristokratik liberallerin modern devlete ve demokratik topluma yönelik eleştirileri toplumsal istikrarın temin edilebilmesi için devlet ile birey arasındaki ilişkinin nasıl bir biçimde kurumsallaşması gerektiğine dâir tartışmalarda önemli referans kaynaklarındandır.